26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Arabizm mi Ramazan mı?

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

İnsanı da kaplayan ve doğada kendisini gösteren bir ulu yaratıcı olduğuna inanan birisiyim. Dedelerimiz bunu “Enel Hak” sözüyle anlatmışlar. Hallac-ı Mansur, Enel Hak, yani Ben Hakk’ım (Allah’ım) dediği için 917 yılında Bağdat’taki Sünni kadının fetvasıyla asılmış. Enel Hak diyen büyük Türk şairi Seyyid Nesimi de 1418’de Halep’te derisi yüzülerek idam edilmiş.
Bu baskılara karşın, İslam’ın felsefeci kolu aklı kullanmaya çalışmış. Bunlar; “Yaratıcı bize akıl vererek doğayı dönüştürmemizi ve hep ileriye yürümemizi söyledi” demişler, geleceği kurmaya çabalamışlar.
Öbür kesim yani padişahların emrindeki İslam âlimleri ise akla düşman olmuş.
Felsefe, dünyayı anlama ilmidir ya; din adına, felsefeyi kötülemişler. “Felsefenin Sefaleti” başlıklı kitaplar yazarak İslam dünyasını sefalete iteklemişler. Bu sefaleti de İslam dinine hizmet ediyormuş görüntüsünde yaratmışlar.

AKDENİZ’DE BOĞULAN MÜSLÜMANLIK
Bakın dünyaya: Dine sarılanlar geride, akla sarılanlar ileride...
Dine sarılanlar aç, perişan; akla sarılanlar tok ve mutlu...
Akdeniz’in güneyindeki Müslümanlar, kurtuluşu Akdeniz’in kuzeyindeki Hıristiyan ikliminde arıyorlar. Bunun için kaçak yollardan Hıristiyan ülkelere girmeye çabalıyorlar. Binlercesi denizlerde boğuluyor.
Hani o din batıldı da Müslümanlık hak din idi... Nasıl oluyor da hak dinin sahipleri batıl din yanlılarına muhtaç hale geliyorlar.
Hem de binlerce Müslüman, İslam dünyasından Hıristiyan dünyasına geçmek için can veriyor.

AKLA TÜRBAN ÖRTTÜLER
Müslüman dünyası, aklının üstüne türban örttü, aklını hapsetti. İşe yaramaz hale getirilen akıl olmayınca da ortaya sadece kör inanışla yol almaya çalışan cahil bir toplum çıkar. Cahil toplum ise üretemez, yarışamaz, geri kalır ve akıl sahiplerine yem olur.
Bugünün dünyasında, benim için akıl önemli diyenler; benim için dinim önemli diyenleri eziyorlar, sömürüyorlar, köle gibi kullanıyorlar.
Dine sarılanlar hep geriye giderlerken akla sarılanlar daha ileri fırlıyor ve bu iki dünya arasındaki uçurum açılıyor. Akıl sahipleri, iman sahiplerini köle haline getiriyorlar. Bu yüzden; eğer durum böyle gider ise, İslam dünyasına geleceğin dünyasında yaşayacak alan kalmayacaktır.

ÇÖZÜM VARDIR
Müslümanlar; geleceğin evreninde yer almak istiyorlarsa aklı öne çıkartacak bir değişim yaşamak zorundalar. 8. Yüzyıl sonlarına doğru Abbasi Devleti içinde ortaya çıkan Mutezili felsefesi böyle bir aydınlıktı. İslam medeniyeti dediğimiz olgu işte Mutezili akılcı çizgisinden fışkırmıştı.
Sonra ne oldu?
Padişahlar ve sultanlar kendi iktidarlarını tehlikeye attığını gördüklerinden akla karşı savaş açtılar. Böylece İslam dünyası önce durdu, sonra geriye doğru yürüdü... Müslümanlık, elindeki değerleri bile yitirerek geriye gitti.
20. Yüzyıl’ın başlarında Mustafa Kemal ortaya çıktı ve Hıristiyanlar tarafından sömürülen Müslüman dünyasını kurtarabilmek için İslam dinini Mutezili bir çizgide aslına uygun hale getirmeye çalıştı. Bunun için devrimler yaptı.
Ama saltanat İslamcıları (Emevi İslamcıları) bu çizgiye hemen başkaldırdılar. Tarikatler halinde yer altına çekilip gericiliğin ağlarını oralarda ördüler. Atatürk’e söylenmedik söz bırakmadılar.
AKP iktidara gelince bu dogmatik İslamcılar, Selefiler/Vehhabiler el ele vererek Türkiye’yi iyice kuşatma altına aldılar. Türban, ramazan, namaz, hac üzerinden yürütülen müthiş kampanya ile Türk milletinin aklını esir ettiler.
İlahiyat fakülteleri, imam hatip okulları, Diyanet İşleri teşkilatı, Kuran kursları, özel vakıflar vb... dinci yapılar; akla ve Türk kimliğine karşı bir saldırı başlattılar. Hedeflerinde de elbette ki Kemal Atatürk var. Onun kurduğu devletin TRT’si bile ona küfreder hale getirildi.
Aslında Atatürk’e sövmüyor bunlar; Türk milletinin geleceğine küfrediyorlar. İslam’ın Kemalizm isimli çıkış kapısını yıkmaya uğraşıyorlar.
Aklı atıp Arap emperyalistlerinin uydurduğu masallara inanan Türklerin geleceği karanlıktır. Bugün Türkiye’deki camilerde, imam hatiplerde, ilahiyat fakültelerinde ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nda temsil edilen İslam da Muhammed İslamı değil Emevi İslamıdır.
O Muaviye zihniyeti yakında Türkleri de denizde boğulmaya mahkum edecektir.