26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

SABAHATTİN ÖNKİBAR/ Bahçeli MİT’çi ve kaseti mi var? -(TAMAMI)

SABAHATTİN ÖNKİBAR/ Bahçeli MİT’çi ve kaseti mi var? -(TAMAMI)
A+ A-


Adı: Selim Kaptanoğlu.
12 Eylül sürecindeki tutukluluk günlerinde Alpaslan Türkeş’in askeri doktoru.
Bilahare MHP’de Genel Sekreter Yardımcılığı ve İstanbul il başkanlığı yaptı.
Türkeş’e çok yakın olan bu isim iki gün önce TBMM’de kurulan 12 Eylül alt komisyonunda şunları söylüyor:
“MÇP’nin kuruluş günlerinde Alpaslan Türkeş Bey cezaevindeyken Muharrem Şemsek’e mektup yazdı ki o mektubu Şemsek’e bizzat ben götürdüm. Mektupta Bahçeli için, ‘MİT ajanıdır ve asla güvenilmez’ ifadesi vardı.”
TBMM kayıtlarına giren ve söyleyeni kayda değer olan bu ifade her bakımdan sorgulanmaya muhtaç değil midir?
Aynı şekilde gazeteci Can Dündar’ın 12 Eylül arefesi günlerde Bahçeli’nin bindiği arabanın aranması sonrasında çok sayıda silah çıkmasına rağmen polis tarafından hiçbir işleme tabi tutulmadığı satırları ortada!
Devam edelim. 12 Eylül sürecinde MHP ile uzak-yakın alakası olan herkes sorgulanırken Bahçeli’nin karakola bile çağrılmaması ilginç değil mi?
Sadece bunlar değil.
Bahçeli’in MİT mensubu olduğu ve çok önemli kararlarda son olarak onlara danıştığı, Ankara’da yıllar yılı en çok yankılanan söylentidir.
Kuşkusuz bunlar iddia veya yakıştırma da olabilir ve dolayısı ile biz kesin ispat olmaksızın böyle bir ithamın içinde olmayız ama neden başka bir siyasi değil de Bahçeli bu söylentilerin odağıdır bunu bir gazeteci olarak irdelemek zorundayız!
Söylenen Bahçeli’nin NATO’nun talebiyle Türk milliyetçilerini dönüştürme ve tasfiye ile görevlendirildiğidir ki 15 yıllık Genel Başkanlık seyri bunu doğrular mahiyettedir.
Bir diğer konu başlığı ise kaset hikayesidir!
Yine Ankara’nın öbür yakasında kime sorsanız Bahçeli rehindir!
Nasıl mı?
Güya birilerinde onunla ilgili bir kaset varmış ve Bahçeli bu kasetle teslim alınmışmış!
Bahçeli’nin partisi MHP ile hiçbir milletvekiline sormadan aldığı pek çok hayati kararı böyle bir kasetin varlığına bağlayanlar var.
Yine altını çizelim bu iddialar da yakıştırma olabilir ve kesin ispatlanmadan elbette geçerli addedilemez ancak?
Fetullah Gülen’in Türkiye sözcüsü olarak bilinen Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce’nin Bahçeli’nin böyle bir kasetinden üstelik duyarak değil, görerek bahsetmesi ilginç değil midir?
Keza Ergun Babahan’ın satırları ortadadır!
Kafama takılan Bahçeli’nin Gülerce’ye dava açmamasıdır. Neden?

Şubat tutuklularını unutanlar!

Aylar geçti ortada bir iddianame yok!
Dahası, ne zaman hazırlanacağı meçhul.
Tablo bu ama Çevik Bir ve Teoman Koman gibiler tutuklu ve içerde unutulmuşa benziyor.
Adeta peşin bir cezalandırma var.
Dikkat edin tutuklananlar sembol isimler.
Fotoğraf açık bir intikamı çağrıştırıyor.
Evet ortada dava ve itham yok ama birilerine ceza kesilmiş gibi!
Söyleyin böyle bir metod hukuki midir ve rövanşı getirmez mi?
Dün sen yaptın, bugün ben, yarın yine sen!
Hem neden sadece bu isimler, Genelkurmay Başkanı nerede?
Dahası o dönemin MGK üyeleri nerede?
En önemlisi medya paşaları ve baronları nerede?
Öyle ya 28 Şubat bir cunta işi değil, TSK’nın kurumsal olarak MGK kararları ile yaptığı bir tasarruf!
Görünen iddianame noktasında zorlukların olduğudur!
Öyle ya dava hangi eksende kurulacak belli değil.
Savcılık tutuklamalara başladı, Başbakan, dalgalar milleti boğar, orada dur dedi.
Yargının eli bu şekilde bağlandıktan sonra tablo kin duyulan sembol olmuş isimlerin cefasına dönüştürüldü.

Savaşla şahlanan borsamız!

Haberiniz olmuştur herhalde İMKB bu aralar tüm zamanların rekorunu kırıyor.
Evet borsamız yükseldikçe yükseliyor.
İyi ama bu yükseliş güneşin batıdan doğması gibi bir şey!
Tanklarımız Suriye sınırında, borsamız şahlanışta!
Askerimiz siper kazıyor, İMKB’de hisseler tavan yapıyor.
Başbakan ile Genelkurmay Başkanımız savaş tamtamlarını çalıyor, borsamız bırakın ürkmeyi coştukça coşuyor.
Bu şekilde savaş borsanın kurdudur bakışı İMKB’nin seyri ile yerlere seriliyor.
Peki bu tabloyu nasıl mı okumalıyız?
Türkiye’de hiçbir şeyin doğal mecrasında yürümediği şeklinde!
Görüyorsunuz emperyalizm borsa ve dövize bile komut veriyor ve manipüle et diyor.
Sadece bu borsaya komut olayı bile vahşi kapitalizmin serbest piyasa illüzyonunun gerçek yüzünü ortaya koymuyor mu?

Ermenistan uçağı istihbaratı
ve büyük tehlike!

Suriye uçağından sonra Ermenistan uçağı Erzurum’a indirildi!

Gerekçe Suriye’ye silah götürmesi!

Aramada ne mi bulundu?

Bebek maması!

Bütün dünyanın güldüğü bu komikliğe sebep olan istihbarat yine CIA uydusundan!

Tam bu noktada soralım.

Türkiye gibi bir ülke nasıl bu hallede düşürülür ve rezil edilir?

Suriye’den sonra her biri kavgalı olduğumuz komşularımız mesela Irak, İran, Ermenistan, Rusya ve hatta Yunanistan hava koridorlarını kapatırsa Türkiye’nin hali ne olacak?

Olmaz demeyin bal gibi olur!

Sen CIA istihbaratı ile komşularını taciz edersen onlar da sana pekala mukabele edebilir!

Bu arada sahi AKP iktidarı madem bu kadar muktedir, PKK’ya mühimmat taşıyan uçakları niye indirmez?

Yoksa onları ABD gönderttiği için mi?

Son Dakika Haberleri