26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

KAYA ÖZSEZGİN/ Fevzi Karakoç sergisi: Dönemleri başlayan ‘Köprü’-(TAMAMI)

KAYA ÖZSEZGİN/ Fevzi Karakoç sergisi: Dönemleri başlayan ‘Köprü’-(TAMAMI)
A+ A-

Fevzi Karakoç, 1980’li yıllarda ağır basan gravür çalışmalarında at ve atlı temalarına yer veriyor, avcı ve savaşçı geleneğimize göndermede bulunmak istercesine bu konuyu işlek ve uyumlu bir çizgi tekniği içinde işliyordu. Sonraki dönemde pentüre aktardığı bu teknikle bütünle ştirdiği at ve atlı figürlerini daha üslupçu bir yönde geliştirdi. Ok atan ve at koşturan figürlerde hareket unsuru giderek kıvrak bir ifade niteliğine bürünürken, zamanla tuval yüzeyinde tekrarlı motiflere dönüşerek kendine özgü ifade niteliğini de kazanmış oldu. 1990’lı yıllara girildiğinde, bir yandan at ve binici figürleri, renk organizmasının uyumsal yapısıyla dengeli biçimde soyutlaşmaya doğru giderken bir yandan da resim yüzeyini dikine ve yanlamas ına kesen tekrarlı motif dizileri oluşturdu. Kavram ressamlığının oluşum aşamasına işaret eden bir gelişmeydi bu. Koşar konumdaki at figürleri hız kavramına vurgu yapıyor, üçerli beşerli sıralar halinde resim yüzeyini süsleyen bu figürler, çoğunlukla düz bir renk yüzeyi üzerinde karşıtlık yaratacak motif karakteri kimliği kazanmış oluyordu. 1990’lı yılların sonunda figür soyutlaması giderek çok daha etkin bir aşamaya geldi. Figürleri belirleyen koşu ve hız kavramı, ele alınan temanın do ğal bir göstergesi olma özelliğini muhafaza ederken, resimsel işlevi biraz daha öne çıkarmış oldu. Bazı yerlerde eski minyatür düzenlemelerine özgü figür sırlama düzeyini anımsatacak biçimde kompozisyon seçkinliğine vurgu yapılır, hareket ve hız alt sınırlara doğru çekilir.


2000’li yılların sonunda farklı bir tema olarak ele alınan ve atlı resimlerdeki tekrarlı motif argümanını bu kez bitki motiflerine uygulayan resimler dizisi devreye girer. Temelde değişen bir şey yoktur: Daha önce at ve atlı figürleriyle tasarımlanan motif düzenlemesi, yeni dönem çalışmalarında biber, nar, patlıcan gibi doğaya özgü elemanlarla sürer. Temeldeki kompozisyon karakteri saklı tutulduğundan, görsel motiflerdeki değişkenlik, yapıyı derinden etkilemez doğal olarak.

Atlar artık daha dingin

“Köprü” adı altında Galeri Lineart’ta açtığı yeni sergisinde at ve atlı figürlerini biraz farklı bir sunum çeşnisi içinde yeniden gündeme çekerken başından beri bağlandığı ana temayı kaybetmediği, aksine işleyip yeni bir aşamaya getirmiş olduğu yolundaki kanıyı pekiştirmiş oluyor. Aslında sanatçı etkinliğinin her aşamasında genellikle tanık olduğumuz bir durumla karşı karşıyayız: Boya ve fırça etkinliği içinde, bu iki malzemenin yönlendirici işleviyle biçimlenmekte olan izlek, yeni çalışmalarda gene aynı resimsel paradigma üzerinden yürüyerek farklı bir aşamaya gelmiştir. Atlar, bu kez çoğu yerde süvarisizdir ve daha dingin denebilecek bir konumdadır. Buna paralel olarak boya da bir önceki dönemin resimlerini karakterize eden yoğunluktan arınmış, çözülerek daha akıcı bir yumuşaklığa kavuşmuştur. Yer yer de boyayı akıtma yönteminin sağladığı yeni bir dokusal uyum devreye girmiştir. Havanın karardığı ya da morardığı akşam saatlerinde koşmaktan yorgun düşmüş olan atlar, soyutlama tekniğinin daha itici bir noktaya gelmesiyle plastik etkiyi paylaşma işlevine öncelik vermiş olur.

Yahya Kemal’in akıncılar şiirinde dile gelen o şenlikli atmosfer, bu kez yerini dingin bir atmosfere bırakır. Ancak bu, kendi içinde arınmacı bir estetiğin gereklerine göre kendini yeniden kurma ihtiyacı duymuş olan her sanatçı gibi, Fevzi Karakoç için de geçerli olan bir süreçtir: Dağılıp yeniden toparlanma, temelde ortak ama ayrıntıda farklı bir aşama çerçevesinde yeni bir varış noktası saptama anlamına geliyor bu. Her zaman sanatın eskimeyen ve eskimeyecek olan kuralı burada da söz konusudur.

Fevzi Karakoç, kendi kuşağının önde gelen üyelerinden biri olarak sanatçı etkinliğinin sınırlarını, kendi kimliğine uyumlu biçimde çizmekten yana. Zaten öyle olduğu içindir ki, gerek teknik gerek estetik açıdan resimlerini belirleyen değerler, dünden bugüne sapmaya uğrama ya da çelişkili yolları deneme yanlışlığına düşmüyor. Zaten sergi için seçmiş olduğu “Köprü” adını da bu bağlamda, dönemsel çalışmaları birbirine bağlayan ve geçişlerin algılanmasını öngören bir başlık olarak yorumlamak gerekiyor. Gravürlerden boya resimlere uzanan sanatsal gelişimin her aşamasında bu etkinlik geriye dönüşümlü olarak (ex post facto) işlemekte, önceki dönemleri de kapsamına alarak dönüşüme uğratmakta ve böylece herhangi bir özentiye meydan vermeksizin doğal bir “akış” sağlanabilmektedir.

(Fevzi Karakoç sergisi, Galeri Lineart’ta 12 Kasım’a kadar görülebilir.)

Son Dakika Haberleri