26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Atatürk ve basın özgürlüğü

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

Geçende bu köşede “Demokraside cemaat olur mu” diye sormuştuk. Çağımızda demokrasinin kendisi, emperyalizmin denetiminden ve Ortaçağdan kalma bağımlılıklardan kurtulmaktır. Cemaat ve tarikat şeyhlerinin tahakkümü varsa, demokrasi yoktur veya zayıftır. Demokrasi bu açıdan Ortaçağ kurum ve ilişkilerini temizleme özgürlüğüdür. Demokrasi, emperyalizme ve Ortaçağa özgürlük tanımaz. Örneğin demokrasi adına sultanlığı, ağalığı, şeyhliği savunamazsınız. Yine demokrasi adına, emperyalist devletlerin yıkıcı faaliyetlerine özgürlük tanıyamazsınız, bölücü teröre yasal faaliyet hakkı veremezsiniz. Atatürk’ün “Türkiye şeyhler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz” sözünü, cemaat ve tarikat şeyhliğine özgürlük tanınamaz diye açıklamak da yerinde olur.
METE AKYOL USTANIN HATIRLATMASIKuşkusuz bu konular durup dururken konuşulmuyor. ABD ile ilişkileri memurluk düzeyinde olan F Örgütünün Türkiye’yi hedef alan tertiplerde işlediği suçlar soruşturuluyor. Bu yıkıcı faaliyeti basın özgürlüğü perdesi altında savunanlar da var.Mete Akyol dostumuz, basınımızın kıdemlileri arasındadır. 1960’lı yıllardan beri tanırım, çekirdekten yetişme gazetecidir. Basınımızın ustaları içinde özel bir yeri vardır. Sağolsun, Atatürk’ün basın özgürlüğü konusundaki görüşlerini yollamış. Akyol Ustanın daha önce, Ocak 2001 tarihli Bütün Dünya dergisinde yayımladığı elyazılarını Atatürk’ün Bütün Eserleri’nde de bulabilirsiniz (c.23, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 2008, s.50, Elyazısı s.208.)Atatürk, bilindiği gibi Cumhuriyet eğitiminin Yurttaşlık Bilgisi kitabı olan Medeni Bilgiler’in bir çok bölümünü 1929 sonu ve 1930 başında kendi eliyle yazmıştı. “Matbuat Hürriyeti” bölümü de bu elyazıları içindedir.
ULUSLARARASI SERMAYENİN VE YABANCI DEVLETLERİN YIKICI FAALİYETİNE SINIRAtatürk, demokratik devrimimizin önderi olarak, basın özgürlüğü konusunda şunları vurguluyor:“Aşağı insanların para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adi yalanları yaymada basının kullanıldığı olmuştur. Basın ve fikir hürriyetinin karşılaştığı başka tehlikeler de vardır. Basının ve hatta fikir derneklerinin, millî hükûmetin tesirinden kurtularak, siyasi veya ekonomik gizli amaçlara alet olmasından korkulur. Basının para ile satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli tesiri veyahut sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi, işte bunların kamuoyunu kandırma ve yanıltmasından tamamıyla korkulur. Fakat, hürriyetten çıkacak bu kötülükler asla çaresiz değildir. İlk önce basın hürriyetine yasal bir sınır çizilir. İkinci olarak gazeteler, özel bir teşkilat kurarak bununla kendi üzerlerinde ahlaki bir tesir meydana getirirler. İlk zamanlarda, bir işten başka bir şey olmayan gazetecilik, sosyal bir müessese haline gelebilir. Bundan başka, halkın fikrî ve siyasi terbiyesi de bir güvencedir. Halk, çeşitli gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazeteci yalanlarına inanmamaya alışır. Bütün bunların üstünde, her şeyin açık olması sayesinde iyi niyetin gelişeceğini ve çok önemli meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanların daima çoğunluğu oluşturacağını kabul etmek uygun olur. Çünkü, ‘Her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir.’ Tecrübe göstermiştir ki, insanların her şeyi söylemelerini önlemek asla mümkün değildir. Fakat, millî terbiye ve büyük manevi kuvvetlere karşı hükûmetin uygun şekilde hareketi sayesinde, isyankâr fikirlerin yayılmasına müsaade etmeyecek sosyal bir çevre yaratmak mümkündür. Herhalde, her şeyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karşısında söyleyenlerin harekete geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek anlamsızdır. Bütün halkın harekete geçtiği gün, onları durduracak kuvvet yoktur. Doğal olarak bir sağlığı koruma olduğu gibi, sosyal bir sağlığı koruma da vardır. Her ikisi aynı prensibe dayanır. Maddî mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi, manevî mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat, şahsın vücudunda fizyolojik bir sağlık yaratmak mümkün olduğu gibi, sosyal bünyede de manevî bir sağlık yaratmak, bu şekilde bir direnç ortamı hazırlamak mümkündür.”
ASIL BÜYÜK GÜVENCEAtatürk, görüldüğü gibi, “uluslararası yüksek para aleminin ve yabancı devletlerin” kamuoyunu yönlendirme faaliyetine sınır çekilmesi gerektiğini belirtiyor. Cumhuriyet Devrimine “isyankâr” faaliyet, özgürlük perdesi altında yürütülemez. Ancak Atatürk’e göre, asıl çare yasaklar değil, halkın bilinçli eylemidir. Toplumun bünyesinde emperyalizme ve Ortaçağa direncin yaratacağı sağlık, en büyük güvencedir. Özgürlük, cemaat şeyhleri için değil, halk içindir. O nedenle özgürlükleri getiren de koruyan da en sonunda halk eylemidir.