26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cumhuriyet düşmanlarının apoletli şeyhi öldü!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

“Merhumu nasıl bilirdiniz” sorusu her “fani” için olduğu gibi dün Kenan Evren için de cemaate soruldu... Ve tabii ki sorgulamaların en can alıcısı olan “Hakkınızı helal ediyor musunuz” sorusu da... 

Camideki cenaze namazı sırasında, iki kadın dışında cemaatin hakkını toptan helal etmesi bir yana, 12 Eylül liderinin son yolculuğuna iki kesimin ilgi göstermemesi aslında çok şaşırtıcıydı; gericiler ve bölücüler!.. 

Eminim Kenan Evren de onlara hakkını helal etmemiştir!!! 

Tepkilerden ve manzaradan anlaşıldı ki, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ölümü özellikle siyasallaşmış kesimler arasında pek üzüntü yaratmadı!.. Peki; “acaba gizliden üzüldüler mi” dersek çok mu haksızlık etmiş oluruz onlara?.. 

Çünkü idamlar, işkenceler, faili meçhuller, baskılar ve sürgünler 12 Eylül’deki faşist zihniyetin dayatmasıydı ama Evren’in ölümünün ortaya çıkardığı ikiyüzlü davranışların sayısı hiç de az değil.. 

İyisi mi Evren’e haklarını helal etmeyen 12 Eylül türevlerinden önce ikiyüzlü kesimlere dikkat çekelim ki, olayların yaşandığı dönemin, aktörleri ve figüranları yıllar sonra ne hale getirdiği de anlaşılmış olsun; 

DARBENİN ANAYASASI... 

Hatırlasanıza, 12 Eylül darbesi olunca toplumda yaşanan o çok şaşırtıcı manzaraları... 

Bomba ve kurşun sesleri yerini tankların ürkütücü gürültüsüne bırakınca, memlekette yaşanan derin sessizliği ve şaşkınlığı... 

Ve de 11 Eylül günü bile memleket kan deryasındayken, bir gün sonra olayların bıçak gibi kesilmesinin yarattığı sevinci!.. 

Denilebilir ki, “O günlerde, sürecin sıkıyönetime gelmesi için kardeş kardeşe vurdurulmuştu!..”  

Peki, madalyonun öbür yüzündeki çifte standarda ne demeli?.. 

“Terör bitti, artık çocuklar ölmeyecek” diye, “Padişahım çok yaşa” slogancılığıyla meydanlara akın eden kitlelerin Evren ve diğer “konsey üyeleri”ni çılgınca alkışlamalarını kim unutabilir ki?.. 

Çocuklarına “Kenan” ve “Evren” adı veren on binlerce yurttaş, cadde ve sokaklara darbecilerin adlarını yazan belediye başkanları bu ülkede yaşamıyor muydu?..  

Sizce toplumun “yüzde 95”inin tamamı mı Evren Anayasası’na zorla “Evet” demişti?.. 

Unutmayınız; “Toplum terörden bıkmış, kargaşa memleketi neredeyse iç savaşa sürüklemişken”, TSK’nın yönetime el koymasını alkışlayanlar bu memleketin insanlarıydı...  

Yine de, “Aydınlar dilekçesi” gibi birkaç çıkış yapan cesur adamlarla 12 Eylül darbecilerine meydan okumaya çalışan namuslu kalemler ya sansürle ya da zindanla susturulmak istenseler de “dik” durmaya çalışmışlardı... 

POSTALIN ŞAVKI!.. 

Yani konu 12 Eylül’ün medya yansımalarına gelince, bırakın “basın özgürlüğü “teranelerini, baskılara rağmen azıcık “adam” olabilme konusu bile tarih boyunca büyük utangaçlık yaşayacaktır!.. 

Kısacası 12 Eylül öncesi ve sonrasında medyanın utanç verici ikiyüzlülüğüne ne demeli?.. Bugünlerde “antimilitarist” maydanozcu kesilen sözde “demokrat”ların, 12 Eylül sonrasında yaladıkları postalların şavkı halen gazete sayfalarını parlatmıyor mu?.. 

Gazete arşivleri, başta Ilıcaklar ve Altanlar olmak üzere bugünlerde medyada hızlı özgürlükçü kesilen zamane döneklerinin ve de topyekun zırvacı cumhuriyetçi takımının methiyeleriyle dolu değil mi?.. 

Ancak toplumun, “huzur- korku” ikileminde 12 Eylül darbecilerini alkışlaması, medyanın ise postal yalamasından daha vahim bir süreç var ki, darbe yönetimi onlara yaramadı, onları tam anlamıyla yoktan var etmiş oldu!.. 

KİMİN HAKKI KİMDE?.. 

Söyler misiniz; devletle anayasa pazarlığı bile yapan bugünkü PKK da aslında dolaylı olarak 12 Eylül’ün ürünü değil mi?..  

Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışi işkenceler, koğuşlarda militan PKK’yı yaratmadı mı, zindandan çıkanlar soluğu Bekaa Vadisi’nde almadılar mı?.. 

Sokaklarda yurttaşların başlarındaki poşuların yerlere atılması, evlerde ve otomobillerde Kürtçe kaset aranması, “dağlara gel dağlara” çağrısının kanlı notalarını yazmadı mı?.. 

Peki, “terörle mücadele” iddiasıyla köylülere “dışkı” yedirmeye kadar varan utanç verici işkence yöntemleri PKK’ya militan kazandırmadı mı?.. 

12 Eylül’ün siyasal rantiyeleri yalnızca ayrılıkçı siyasetle sınırlı değil; günümüzde devletin içine sızan tarikat, cemaat, Hizbullah başta olmak üzere, şeriatçı dinci yapılanmalar da Evren yönetiminin “Komünizme karşı yeşil kuşak” projesinin ürünleri olarak büyütülmediler mi?.. 

Milli Nizam ürünü olarak iktidara gelen Erbakan’ın Milli Görüşçü Refah Partisi ile onun yavrusu AKP de darbecilerin dincilere verdiği tavizin çocukları olarak devlet koltuğuna oturmadılar mı?.. 

Velhasıl, 12 Eylül darbecileri yalnızca 17 yaşındaki Erdal Eren’in değil, bölücünün-gericinin önünü açarak cumhuriyetin de başını kesti... 

O halde 12 Eylül’ün siyasal ürünlerinin Evren’in cenazesine gitmemesi ve ona sözde isyan (!) etmesi vefasızlığın yanı sıra ikiyüzlülük değil mi?..  

12 Eylül 1980’den itibaren ülkenin sürüklendiği uçuruma ve o puslu havada ortaya çıkan, günümüzün cumhuriyet düşmanı siyasal güçlerine bakarsak, Evren konusunda “Kim kime hakkını helal etmeli?” sorusu da hep tartışmalı kalacaktır!..