26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Denge siyasetinin iflası ve Fatih Sultan Mehmet

Onur Sinan Güzaltan

Onur Sinan Güzaltan

Eski Yazar

A+ A-

Tarih, uzun soluklu savaşların ve siyasi eğilimlerin kırılma anlarını yazar.

1683 II. Viyana Kuşatması, Osmanlı’nın Avrupa topraklarında ulaştığı zirve ve aynı zamanda dört asırlık geri çekilişin başlangıcıdır.

1942-1943 arasında süren Stalingrad, Almanların en ileri hamlesi olmasının yanı sıra Nazilerin mağlubiyetinin başladığı savaştır.

Sovyetlerin çöküşü, 1989 Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla özdeşleştirilir.

Listeyi sayfalarca devam ettirebiliriz...

Denge siyasetinin iflası ve Fatih Sultan Mehmet - Resim: 1

İDLİB’DE YAZILAN TARİH

İdlib ise Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndan itibaren kesintilere uğrayarak ve özellikle son 5 yıldır yoğunlaşmış biçimde uyguladığı, ABD ve Rusya arasındaki denge siyasetinin iflas ettiği şehir olarak tarih sayfalarında yer almaya aday.

1952’de NATO üzerinden Atlantik’e bağlanmış olan Türkiye, Menderes, Demirel ve Ecevit dönemlerinde, Atlantik’in sınırları aşan baskılarına karşı zaman zaman Sovyetlerle ilişkileri düzeltme hamleleri yapmış olsa dahi, bu kamptan tamamıyla çıkma iradesini göstermemiş veya gösterememiştir.

Türkiye’de mevcut iktidar, Atlantik destekli 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin öncesi ve sonrasında, Atlantik İttifakı’na karşı 1938 sonrası Cumhuriyet tarihinde belki de ilk kez bu kadar net karşıt pozisyon aldı. Bu dönemde Rusya başta olmak üzere Avrasya ve Asya ülkeleriyle ilişkileri derinleştirme siyasetleri uygulandı.

Astana Süreci, S-400 Hava Savunma Sistemlerinin alımı, Akkuyu Nükleer Enerji Santrali, İran’a karşı uygulanan ambargoyu delme yolunda yapılan faaliyetler, Türk Akımı Projesi ve Bir Kuşak Bir Yol’da yer alma iradesi, yeni yönelimin somut adımları oldu.

Ülke içinde FETÖ ve Suriye’nin kuzeyine taşan bir biçimde PKK/YPG’ye karşı sürdürülen askeri ve hukuki mücadele ise Atlantik ve taşeronlarıyla açık bir biçimde çatışılan alanlardı.

Türkiye’deki ABD ve Avrupa emperyalizmi karşıtı kuvvetler söz konusu adımları, bağımsız Türkiye yolunda atılmış olarak değerlendirip desteklediler.

Denge siyasetinin iflası ve Fatih Sultan Mehmet - Resim: 2

İDARE-İ MASLAHATÇI DIŞ POLİTİKA GELENEĞİ

Fakat iktidar, İdlib pratiğinin de bir kez daha gösterdiği üzere, Washington’u Moskova, Moskova’yı da Washington’la dengeleme siyasetine ve bu durumu “bağımsız dış politika” olarak sunmaya devam ediyor.

Ahmet Davutoğlu döneminin izlerini taşıyan dış politika çizgisi bugün İdlib’e sıkışmıştır.

Öz itibariyle sıkışan ise Atlantik içerisinde kalarak “denge” tutturmaya çalışan, idare-i maslahatçı dış politika geleneğidir.

Bu gelenek kimi zaman Kıbrıs Harekatı örneğinde olduğu gibi Atlantik’e kafa tutma eğilimi gösterse de temelde NATO’nun ve Batı’nın çevresine konumlanmış bir Türkiye’den yanadır.

Bugün AKP ve muhaliflerin içinde dahi en geniş dış politika eğilimi “Batı ittifakı içinde Türkiye”cilerdir.

Bu çevreler, Davutoğlu’nun NATO’culuğunu değil fakat bugüne değin NATO’yla denge içinde savunulan milli çıkarlar konusunda, gerektiğinden fazla ödün vermesini eleştirmektedirler.

Özetle, iktidar ve muhalefetin dayandığı dış politika geleneğinin Atlantik ve NATO’yla temel itibariyle bir sorunu yoktur.

Denge siyasetinin iflası ve Fatih Sultan Mehmet - Resim: 3

HULUSİ AKAR’IN AÇIKLAMALARI

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, 20 Şubat tarihinde ekranlardan savunduğu siyasi çizgi, izlenen denge siyasetinin İdlib’de sıkıştığı dar alanı gözler önüne serdi.

Akar aynı cümle içinde Moskova ve Washington’a iş birliği sinyali vermek durumunda kalarak, dengeden çok çözümsüzlüğü ilan etmiş oldu.

S-400’lerin karşısına Patriot’ları koymak, Rusların askeri ve siyasi tazyiklerini bölgeye NATO’yu çağırarak dengelemeye çalışmak, Trump’ın her hamlesinde Putin’i arayarak dünyaya mesaj vermek sürdürülebilir bir siyaset değildir.

Denge siyaseti İdlib’de iflas etmiş ve Türkiye’nin 60 seneden bu yana sürdürdüğü dış politika çizgisi kesin bir yol ayrımına gelmiştir.

Kurulacak olan yeni diplomasi masaları, yol ayrımında yapılacak seçimi en fazla birkaç ay daha erteleyebilir. Seçim mecburi hale gelmiştir.

‘İNSANLIĞIN YILDIZININ PARLADIĞI ANLAR’

Yazımızın başında tarihteki kırılmalardan örnekler verdik.

Stefan Zweig, İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar adlı kitabında, kırılma anlarını, insanlığın tarih merdivenlerini sıçrayarak çıkmasını sağlayan önderlerin “o anları” üzerinden anlatır.

Zweig “o anları ve şahsiyetleri” şöyle özetler; Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar diye adlandırdım; çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar (...). Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzatılan ellere gereksinim duymaz.

Zweig kitabında, İstanbul’un fethine önderlik ederek yeni bir çağı başlatan Fatih Sultan Mehmet’in devrimci siyasetlerine de yer vermiştir.

Bugün pek çok siyasetçi illerin plakalarını sayıp, 82 İblib, 83 Musul diyerek Fatih’in yolundan gittiklerini iddia edip fetihçilik oynamaktadır.

Fakat aynı siyasetçiler, fetihçilik oyunlarında başları sıkıştığı zaman ABD’yi yardıma çağırmaktan utanmamaktadırlar.

Durum trajikomiktir.

Abdülhamid’in başarısız denge siyasetlerinin tekrarı, Türkiye’nin yaralarına merhem olamaz. Çözüm, imkânsızı gerçekleştirip gemileri karadan yürüten, yeni bir yol açmaya muktedir devrimci siyasetlerdedir.

Bugünün Fatihleri, ABD-Rusya arasında denge siyaseti üzerinden komşulara düşmanlık edenler değil, bağımsız bir dış siyaset yolunda komşularla iş birliğini hedefleyip, ABD İmparatorluğuna kafa tutan ve onu tıpkı Bizans gibi tarihin çöplüğüne atmak için mücadele edenlerdir.