26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erdoğan'ın Anıtkabir'de ne işi var ki?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

Dünkü Aydınlık, haberi "kaçış planı" diye vermişti!.. Şaşırdım doğrusu; AKP lideri memleketin dertlerinden bunaldı ve artan tepkilerden ürktü de, acaba yurtdışına kaçmayı mı planladı, diye düşündüm!..

Meğerse değilmiş... Erdoğan geçen yıl 10 Kasım'da, Brunei Sultanı'na zorla misafir edildiği gibi bu yıl da salt Anıtkabir'e gitmemek için yine 6-9 Kasım tarihlerinde bir yurtdışı gezisi planlıyormuş... Muhtemeldir ki "gezi uzadı" bahanesiyle Ankara'ya dönmeyecek...

Bence artık kimse takiye gezilerinin ulusal bayramlar ve 10 Kasım'lara denk getirilmesine üzülmesin!.. Çünkü ülkeyi yönetenlerin ne ulusal bayramlara ilgisi ve sevgisi kaldı ne de Atatürk'e saygısı!.. Hem, Devrim Kanunları'nı yıkım genelgeleriyle yerle bir etmeye çalışanların, Anıtkabir'e gitmesinin ne önemi var ki artık?.. Ne gerek var böyle ikiyüzlü bir kandırmacaya?..

Büyük Önder'i ders programlarından çıkartarak, 19 Mayıs kutlamalarına bile ambargo uygulayarak, T.C.'yi kamudan silerek, laikliği hedef alarak ve cumhuriyet karşıtı çabalarıyla hilafet peşinde koşarak hem Atatürk'e hem de onun eserlerine saygısını yitirenlerin Anıtkabir'de ne işi var ki?..

Oraya istemeyerek, burun kıvırarak gitmek ve yine onların dediği gibi orada "sap gibi dikilmek" Ata'nın kemiklerini sızlatmaz mı?..

O yüzden kimse artık; "Erdoğan, Anıtkabir'e gitmemek için yurtdışına kaçıyor" kaygısından ve tepkisinden kurtulsun!.. Bırakın kim ne zaman, nereye kaçarsa kaçsın... Varsın, Atatürk'ün de cumhuriyetin de huzurunun yeterince kaçırıldığı bir dönemde, Atatürk'e inanmayanlar Anıtkabir'de sap gibi dikilmesinler!..

Yalnızca Ekim ayında Anıtkabir'e koşan yaklaşık 800 bin kişinin mücadelesi, inancı ve sevgisi herkese yeter!..

Nişan, taşeron!..

AKP hükümetinin en sonunda devletin verdiği "liyakat nişanları"ndan da Atatürk'ü çıkartmaya hazırlanması, Erdoğan ve onun zihniyetindekilerin Anıtkabir'den uzak durması için yeterli gerekçe değil mi?..

Kimi densizlerin Anıtkabir arazisi üzerinden bile spekülasyon yarattığı bir dönemde, Atatürk'ün liyakat üzerinden "nişan" alınması, hiç şüpheniz olmasın, yeni oyunların da habercisidir!..

Okullarını medreseye çeviren mürit-militan müdürlerin Atatürk posterlerini utanmadan çöplere attığı bir dönemde, sıra Atatürk adını taşıyan meydanlara, caddelere hatta heykel ve büstlere de gelirse kimse şaşmasın!.. Tabelalar, büstler sökülürse "vah bizim gafletimize" diye kimse ağlamasın!..

Tüm bu sinsi oyunlar karşısında, Meclis'teki muhalefetin haline bakmak bile "meydan nasılsa boş" demek için yeterli değil mi?.. Baksanıza; nasılsa iktidar, hilafet yollarında cumhuriyeti deneme tahtasına çevirdi ve nasılsa alınan her mesafeye "dur" diyecek bir muhalefet de yok... Evet CHP, MHP ve BDP açısından ne yazık ki yok!..

O halde asıl mesele, AKP'nin madalyalar üzerinden Atatürk'ü nişan alması değil; O'nun nişan tahtasına konulmasına kimlerin yardım ve yataklık ettiği sorgulanmalıdır!..

Söyler misiniz; iktidarın dümen suyunda gitmek, dincileri ürkütmemek uğruna AKP'nin Meclis'e getirdiği sömürü siyasetine sesiz kalmak, nişan tahtası üretiminde taşeronluk yapmak olmuyor mu?..

Kadının neyi korunuyor?..

Türkiye'de kadın cinayetlerinin ve kadını da hedef alan "törerizm" katliamlarının ne yazık ki zirve yaptığı bir dönemde, kadını sosyal yaşamda baskı altına alan tesettür sömürüsü devreye sokuldu... Hem de Meclis üzerinden... Hem de yaklaşan yerel seçimler öncesinde siyasal rant beklentisinden...

Eminim, AKP'nin siyasal bayrak haline getirdiği türban suiistimalinde görevlendirilen 4 kadın milletvekilinin, kadın sorunlarıyla ilgili tek satırlık çabası yoktur... Zaten türbancı vekillerin 3 yıl boyunca yemin etmek dışında Meclis kürsüsüne çıkmadıkları da medyaya yansımıştı...

"Dur" diyen olmayınca iyice pervasızlaşan iktidar şimdi de öğrenci evlerinde harem-selamlık uygulama peşinde!.. Bu yalnızca kadının sosyal statüsünü hedef alacak bir plan değil, belli ki mahalle baskısını da legalleştirecek bir tuzak yolda!..

Yakında Osmanlı'da olduğu gibi, bağnaz gruplar yanlarına imam alarak "Burada zina yapılıyor" diye evleri basmaya başlarlarsa kime şaşmasın!.. Hatta İran'da olduğu gibi "din polisi" uygulaması yaşama geçirilirse, kimse başını kumdan çıkartan deve kuşları gibi şaşkınlık da geçirmesin!..

Yalnız bunlar mı?.. Zinanın AKP dönemimde suç olmaktan çıkarıldığını unutan siyaset tetikçileri, tıpkı Taksim'deki "Gezi" eyleminde olduğu gibi eli satırlıların gençleri hedef almasına zemin hazırlarsa, bu işin sonu nereye varır?..

Hiç kuşkunuz olmasın, kutuplaşmaya, kamplaşmaya ve ne yazık ki çatışmaya!..

Milli Merkez izleyecek mi?..

Arkadaşımız Ümit Zileli; AKP ve dümen suyundaki muhalefetin işbirliğinin ülkeyi iyice karanlığa sürüklediğini anlamış olmalı ki, İşçi Partisi'nin Şişli Belediye başkan adayı oldu... Zileli, Şişli'de uzun süredir yürütülen "Milli Merkez" çabalarının "güçbirliği"ni sağlamaya da çalışacak...

Zileli'nin aday olduğu ilçenin, yolları bile satan Sarıgül tarafından beton cehennemi, rant ve imar rezaletlerinin merkezine dönüştürülen Şişli olması da dikkat çekici!..

Ne ilginç değil mi, AKP'li Kadir Topbaş'ın kankası Sarıgül'e ne yazık ki umut bağlayan rantiye sevdalıları, Zileli'nin elini taşın altına koymasından ders almıyorlar...

Çünkü okumayan, sorgulamayan; sahtekârların bayraktarlığını yapan anketçilerle kiralık yazarcıkların dezenformasyon yalanlarına, hırsızları yıkama-yağlama laflarına inanarak, takım tutar gibi parti tutan bilinçsiz kitleler var ki, bunları dümen suyundaki işbirlikçi partilerin kuyruğundan çıkartmak kolay olmayacak!..

Önemli mesele, AKP destekçisi siyasetçilerin, muhalefet partilerinden uzaklaştırdığı Atatürkçü, cumhuriyetçi kitlelere kimin lokomotif olacağı?..

Cumhuriyetin iktidar-muhalefet işbirliğiyle ameliyat masasına yatırıldığı bir dönemde, son neşter vurulmadan TBMM'dekileri gaflet uykusundan kim uyandıracak?..

Kitleler, cumhuriyetin hedef alındığı bir dönemde "çıkış yolu" ararken, "Atatürk'te birleştik" diyen İşçi Partisi de, milyonları sokağa döken TGB de, ADD de, Milli Merkez'i oluşturmaya çalışan yurtseverler de yerel seçimleri yalnızca Şişli gibi küçük merkezlerden izlemekle yetinmesinler!..

Çünkü tarikat, cemaat, liboş, dönek ve özellikle de halkın umuduna ihanet eden Truva kısraklarının işbirliğine karşı yurt genelinde sorumluluk üstlenmek de vatan görevidir... Yerel seçimler; uyarmak, uyandırmak ve en önemlisi cumhuriyetçilerin siyaset sahnesinde güçlenmesi için önemli bir fırsattır...