TBMM Genel Kurulu'nda söz alan DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan'ın, Talat Paşa'nın anıt heykelinin yaptırılmasına ilişkin, "1915'te öldürülen, sürgüne gönderilen ve malları gasp edilen on binlerce Ermeni için bir anıt dikilmesi gerekirken onların ölüm emrini veren biri için anıt verilmesini kabul etmiyoruz. Bir halk için bazı kişiler kahraman olabilir ama başka halklar için bu insanlar kahraman değil birer katildir" dedi.
DEM Partili vekilin sözleri Meclis sıralarının tepkisine neden oldu.
Peki Talat Paşa'ya düşmanlığın altında ne yatıyor?
Atatürk, Talat Paşa'ya saldıranlara ne yanıt vermişti?
Tarihçi Mustafa Solak'ın yazısından aktarıyoruz:
Atatürk, devleti yöneten İttihat ve Terakki’nin bu savaşta, devleti tarafsız bırakamayacağını belirtmiştir. Dahası Almanya’nın yanında savaşa girmeyi de kaçınılmaz görmüştür.[1] Bu sebeple de Talat Paşa’ya “Harbi Umumiye’ye girmenin zaruri olduğunu, harbe girdikten sonra Alman grubuna dahil bulunmanın yine zaruri olduğunu ve bundan dolayı harp mesulü aramanın mantıksız olduğunu”[2] yazmıştır.
Savaşın sona ermesiyle İstanbul’a gelen Atatürk, İtilaf devletlerinin temsilcilerinin niyetlerini anlamaya çalışır. Onlar da Atatürk’ün İttihat ve Terakki'ye ne kadar mesafeli olduğunu anlamaya çalışırlar. Mösyö Frew’ün “İttihat ve Terakki'nin cinayetlerini evvela tasdik etmelisiniz” sözü karşısında
'VATANPERVERLİĞİ TARTIŞILMAZ'
Atatürk, “Çok kusurları ve yanlışları olabilir. Ama vatanperverliği münakaşaların üstündedir” diyerek İttihat ve Terakki’yi ve Talat Paşa’yı savunmuştur. İttihat ve Terakki’yi suçlayarak İtilaf devletlerine yaranma gayretine düşmemiştir.
ATATÜRK-TALAT PAŞA İŞBİRLİĞİ
Atatürk, Almanya’da bulunan Talat Paşa’yla milli mücadele esnasında temas halinde olmuştur. Talat Paşa’yla belli hususlarda yazışmış, ayrıca onun aracılığıyla Batı kamuoyundaki gelişmeleri öğrenmeye çalışmıştır.
Atatürk, 29 Şubat 1920’de Talat Paşa’ya yazdığı mektupta Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlardan, iç isyanların bastırılmakta olduğundan, Ermeni meselesinden, güneyde kuvayi milliyenin örgütlendiğinden, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya, Bolşeviklerle, Gürcistan, Irak ve Suriyelilerle temasa geçildiğinden bahsetmektedir. Bugünlerde güncel olan Suriye meselesi de dahil olmak üzere mektubunda Araplarla şu yönde fikir birliğine varıldığını belirtmiştir:
“Araplara karşı başından beri ifade ettiğimiz siyasi formül şudur: Her millet kendi dahilinde bağımsızlığını kurtardıktan sonra ‘konfederasyon’ halinde birleşmek. Bu esas Araplarca memnuniyetle kabul edilmiştir.”
Dahası Atatürk “öteden beri hemfikir olduğumuz kanaatindeyim” diye de ekler. Memleketin savunması için Talat Paşa’dan 50 bin liranın Asım Bey aracılığıyla gönderilmesini rica eder. Sebebini şöyle açıklar:
“Milletten para istemek, onları en mukaddes gayeler hakkında bile şüphe ve tereddütte bırakıyor. Bundan başka muhaliflerin en kuvvetli propaganda silahını teşkil ediyor.”
Şimdilik “memlekette bütün teşebbüslerimizi zaten yorumlamakta oldukları İttihatçılık ile niteleyerek kuvvetimizi azaltmak için düşmana silah ve fırsat vermiş oluruz” gerekçesiyle aralarındaki temasın yalnız kendisi ve Asım Bey'le olmasını belirtir.
25 Ekim 1920’de Talat Paşa’ya yazdığı mektupta vatanın kurtulması için birlikte gayret edilmesini şu sözleriyle dile getirmiştir:
“Zatıalinizin Batı aleminde bizim anavatanda diğer mesai arkadaşlarının da Doğu memleketlerinde paralel olarak hareket ve birlikte bolca mesai ve gayret etmeleri, memleketin kurtuluşu ve milletin selameti için azami derecede istifadenin ön şartıdır. Bu cihetle Batıda vuku bulacak devletlilerinin, mesai ve icraatlarından buraya peyderpey malumat verildiği takdirde kararlar ve icraatta tam ahenk husul bularak maksada varmak kolaylık kazanır.”
'TALAT, ENVER GİBİ HAYALCİ DEĞİLDİ'
Atatürk, Sabiha Gökçen’in de olduğu bir ortamda Talat Paşa’nın, Enver Paşa gibi hayalci olmadığını, Enver Paşa hariç herkesin Almanya’nın yenileceğini ama İtilaf devletlerinin Osmanlı'yı parçalamak istemesi karşısında Almanya’nın yanında savaşa girmenin mecburiyet olduğunu, kendisi ile iyi anlaştıklarını, milli mücadeleye atıldıktan sonra tuttuğu yolu övdüğünü ifade etmiştir.
Atatürk İttihatçı liderlere ve Talat Paşa’ya sahip çıktı. Şehit edilen İttihatçıların ve Nemrut Mustafa Divanı tarafından tehcir nedeniyle idama mahkum edilenlerin yakınlarına 1924 ve 1926 yıllarında iki yasayla maaş bağlatıldı. “Ermenilerin şehit ettiği devlet adamlarının yakınlarına vatani hizmet tertibinden maaş verilmesine dair kanun” ile Talat Paşa'nın eşi Hayriye Hanım'a 25 Lira maaş bağlandı. Talat Paşa'nın nâşı, 1943 yılındaki Bakanlar Kurulu kararı ile Türkiye’ye getirilerek İstanbul Abide-i Hürriyet Tepesi'ne defnedildi.
İttihat ve Terakki’yi, Talat Paşa’yı savunmak, vatanseverliği, emperyalizme karşı direnci savunmaktır. Sözde Ermeni soykırımı çığırtkanlığı yapan kimi solcunun Erivan’daki heykelin varlığına yönelik tepkisizliğini anlıyoruz; ancak vatanseverler heykelin kaldırılmasına çabalamalıdır.
Atatürk, Talat Paşa’ya sahip çıkmıştı; ya biz ne yapacağız?