Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 1938 yılında ebediyete intikal ettiğinde kurduğu devlet henüz 15. yılını dolduruyordu.
Başta Hatay meselesi olmak üzere çözüme kavuşturulması gereken birçok politik ve ekonomik sorun hükümetin önünde duruyordu.
Türk Devrimi'nin önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün zamansız kaybı, genç cumhuriyet açısından kritik önem taşımaktaydı.
Atatürk'ün hastalık süreci ve ölümüyle ilgili ise yıllardır çeşitli iddialar gündeme geliyor.
Yaşar Gürsoy, "Atatürk'ün Katilleri ve O Doktor" adlı kitabında Atatürk'ün hastalığından vefatına giden süreci polisiye roman tadında belgelere dayanarak anlatıyor.
Yaşar Gürsoy, kitapta Atatürk'ü tedavi etmek için gelen Alman doktor Prof. Hans Eppinger'in tedavi yöntemlerindeki hatalar üzerinde duruyor.
Hans Eppinger'in Hitler'e yemin eden bir hekim olduğunun altını çizen Yaşar Gürsoy, Atatürk'ten önce Romanya Kraliçesi Marie için siroz teşhisi koyduğunu yazdı. Ancak Marie'nin hayatında hiç alkol almadığı ve daha sonra hayatını kaybettiğini kitabında bir anekdot olarak belirtiyor.
Yaşar Gürsoy, Hans Eppinger'in Atatürk'ü tedavi ettikten sonraki süreci şöyle anlatıyor:
Altmış yaşındaydı. Prag’da doğmuştu. Avusturyalı Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünya gelmişti.
'TÜRK HEKİMLERİNİ HİÇE SAYDI'
Uzmanlık alanı iç hastalıkları, özellikle de karaciğer rahatsızlıklarıydı. Çevresince kaba biri olarak bilinirdi. Hastayı muayene etmeden önce her biri mesleklerinde uzman olan Türk hekimlerini hiçe sayarak, hiçbir bilgi alışverişinde bulunmadan, Atatürk’ün yattığı odaya girmişti.
Yıllardır konuşulan cıvalı ilaç “Salyrgan” ilk kez o an mı verilmiştir ya da başka bir ilaç enjekte edilmiş midir bilinmemektedir.
Özel Şahingiray’ın Celal Bayar’ın arşivinden derlediği, Atatürk’ün Son Nöbet Defteri–Atatürk’ün hastalığından vefatına kadar tutulan hastalık seyrini ve tedavi metodunu tespit eden jurnaller / 1 Ekim1938-10 Kasım 1938 kitabındaki tarihlerde Prof. Eppinger’in gelişi ve yaptığı muayene ile tedavi yöntemleri bulunmamaktadır. Varsa da bugüne kadar kamuoyuna açıklanmamıştır.
O güne ait bilgiler, yani kullanılan ilaç ve muayene yöntemi kamuoyuna açıklandığında bazı gerçekler de gün ışığına çıkacaktır.
Oysa hekimler arası konsültasyon (görüş alışverişi) çok mühimdi. Hastanın durumu hep birlikte görüşülüp tartışılmalıydı...
'KENDİSİNDEN HİÇ HOŞLANMADIM'
Atatürk, tam anlamıyla bir insan sarrafıydı. Ortalık sakinleşince Sağlık Müsteşarı Asım Arar’ı yanına çağırttı. Kendisini tek başına muayene eden Prof. Eppinger ile ilgili bilgi aldı, sonrasında görüşlerini dile getirdi: “Ne kaba bir adam, kendisinden hiç hoşlaşmadım!”