İklim değişikliği, günümüz dünyasının karşı karşıya olduğu en büyük meydan okumalardan biri. Bilim insanları, onlarca yıldır bu konuda uyarıyor olsa da, etkileri son 10 yılda gözle görülür ve ölçülebilir bir şekilde hız kazandı. Dünya genelinde rekor sıcaklıklar, yıkıcı sel ve kuraklıklar, şiddetli fırtınalar ve deniz seviyesindeki yükselmeler, iklim krizinin artık bir gelecek senaryosu değil, içinde yaşadığımız bir gerçeklik olduğunu kanıtlıyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), NASA ve Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) gibi bilimsel kuruluşların topladığı veriler, bu değişimin şaşırtıcı boyutlarını ve acil önlemlerin neden bu kadar kritik olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
IPCC raporlarına göre, insan faaliyetleri nedeniyle küresel ortalama sıcaklıklar, sanayi öncesi döneme (1850-1900) göre yaklaşık 1.1°C arttı. Bu artışın büyük çoğunluğu son 40 yılda gerçekleşti. Son 10 yıl, küresel sıcaklık rekorlarının kırıldığı bir dönem oldu; 2023 ve 2024 (henüz tamamlanmamış olsa da ilk veriler) en sıcak yıllar arasında yer aldı.
Bilim insanları, mevcut sera gazı emisyonları devam ederse, küresel ısınmanın 2030 ile 2052 yılları arasında kritik 1.5°C sınırını geçeceğini öngörüyor.
İklim değişikliği, aşırı hava olaylarının sıklığını ve şiddetini artırıyor. NOAA verilerine göre, son 10 yılda dünya genelinde sıcak hava dalgaları, şiddetli fırtınalar, aşırı yağışlar ve kuraklıklar daha sık yaşandı. Örneğin, Türkiye'de 2017 yılında 2.411 orman yangınında 1.120 km² alan (Yalova yüzölçümünün 1.3 katı) küle döndü. Aşırı sıcakların görülme sıklığı, 1.5°C'lik sıcaklık artışı senaryosunda en az iki katına çıkabilir.
Küresel ortalama deniz seviyesi, 20. yüzyılın başından bu yana hızlanan bir oranda yükseliyor. NASA verilerine göre, son 30 yılda bu yükselme oranı yılda ortalama 4.4 mm'ye ulaştı. Bu yükselişin ana nedenleri; buzulların ve kutup buz tabakalarının (Grönland ve Antarktika) erimesi ile okyanus sularının ısınarak genleşmesidir. Kuzey Kutbu'ndaki deniz buzunun yaz aylarındaki minimum alanı, 1979'dan bu yana yaklaşık %40 azaldı. Bu durum, kıyı şeridindeki şehirler için ciddi tehdit oluşturuyor.
Okyanuslar, insan kaynaklı karbondioksit emisyonlarının büyük bir kısmını (yaklaşık %30'unu) emerek küresel ısınmanın bir kısmını dengelemeye yardımcı oluyor. Ancak bu durum, okyanus sularının ısınmasına ve asitlenmesine yol açıyor. Okyanus yüzey sıcaklıkları son on yılda rekor seviyelere ulaştı. Okyanuslardaki ortalama pH değeri, sanayi öncesi döneme göre 0.1 birim düştü ki bu, önemli bir asitlenme anlamına geliyor. Bu durum, mercan resifleri ve kabuklu deniz canlıları gibi hassas deniz ekosistemleri için büyük bir tehdit oluşturuyor. 1.5°C senaryosuna göre, 2050 yılından itibaren 10 mercan kayalığının 9'u ciddi bozulma tehlikesi altında olacak.
İklim değişikliği, dünya genelindeki ekosistemleri ve biyoçeşitliliği derinden etkiliyor. Artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimleri, türlerin doğal yaşam alanlarını değiştirmelerine veya yok olmalarına neden oluyor. IPCC raporları, küresel ısınma 1.5°C'yi aşarsa, karasal ve denizel türlerin %20 ila %40'ının yok olma riskiyle karşı karşıya kalabileceğini belirtiyor.
Sıcaklık artışı, tatlı su kaynakları üzerindeki baskıyı ve Türkiye gibi hassas coğrafyalarda su kıtlığı riskini artırıyor. 5°C'lik sıcaklık artışı, nehir ve göllerdeki tatlı su miktarını Akdeniz havzasında %9, Avustralya'da %10, Brezilya'nın kuzeydoğusunda ise %7 oranında azaltabilir. Ekolojik hasarlar ile birlikte tarımsal üretim düşecek, gıdaya erişim zorlaşacak ve dünya nüfusunun %8'i şiddetli susuzluk problemleri yaşayacak.