Dün saat 12.49’da İstanbul Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, 13 saniye boyunca etkisini sürdürdü ve özellikle Marmara Bölgesi genelinde ciddi paniğe neden oldu. AFAD, depremin ardından şimdiye kadar 184 artçı sarsıntının kaydedildiğini, bunlardan 7’sinin 4 büyüklüğünün üzerinde olduğunu açıkladı.
Yetkililer, artçı sarsıntıların günlerce devam edebileceğini belirterek vatandaşları tedbirli olmaları konusunda uyardı.
Depremin merkez üssü olan Silivri ve çevresinde, artçı sarsıntıların etkisiyle gece boyunca endişe hakimdi. Özellikle kıyı bölgelerinde yaşayan İstanbullular, geceyi parklarda ve açık alanlarda geçirmeyi tercih etti. Yaşanan bu durum, olası büyük İstanbul depremine dair kaygıları bir kez daha gündeme taşıdı.
Japon deprem uzmanı Yoshinori Moriwaki, yaşanan depremin İstanbul'da beklenen büyük felaketle ilişkilendirilmemesi gerektiğini belirterek, “Risk, özellikle Marmara ve Silivri bölgelerinde devam ediyor” ifadelerini kullandı. Moriwaki, depremin tam olarak ne zaman olacağını öngörmenin mümkün olmadığını ve artçı sarsıntıların birkaç gün sürebileceğini vurguladı.
Moriwaki, açıklamasında zemin türünün depremin etkisini artırabileceğine dikkat çekerek, 'İstanbul ve Türkiye genelinde yüzde 50'den fazla kaçak yapı bulunuyor. 2000 yılından sonra yapılan binalarda zemin etütlerinin yapılması gerekli' dedi. Ayrıca, yumuşak zeminli bölgeler arasında Avcılar, Bakırköy, Ataköy, Pendik ve Kartal sahil hattını riskli alanlar olarak sıraladı.
Deprem anında yaşam üçgeni oluşturmanın hayati önem taşıdığına dikkat çeken Moriwaki, olası enkaz altında hayatta kalmayı kolaylaştıracak malzemeler olarak metal düdük, su, tuz, maske ve çikolata gibi ürünleri önerdi.
Moriwaki, 'Eğer su varsa, bir insan enkaz altında 1 ay boyunca hayatta kalabilir' diyerek, vatandaşları hazırlıklı olmaya çağırdı.
Depremin ardından farklı uzmanlar, konuya ilişkin değişik görüşler sundu. Prof. Dr. Şükrü Ersoy, şunları söyledi:
'Bu depremin enerjisi, büyük Marmara depreminin yalnızca 32'de biri kadar. Ancak büyük deprem ihtimali hâlâ devam ediyor' dedi. Diğer yandan, Prof. Dr. Naci Görür, “Bu, beklenen büyük deprem değil; aksine, mevcut stresi artıran bir durum' şeklinde konuştu. Görür, kentsel dönüşüm yerine ‘deprem dirençli kent’ yaklaşımının benimsenmesi gerektiğini belirtti.
Görür, 'Deprem anında değil, deprem olmadan önce konuşulmalı' diyerek, hükümet, belediye ve vatandaşların birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, denetim mekanizmalarının işler hale getirilmesi gerektiğine dikkat çekti.
Görür, İstanbul’un Marmara Denizi'nde, özellikle Kumburgaz fayı üzerinde sıklıkla depremler yaşandığını, ancak bunların beklenen büyük deprem olmadığını ve bu fayın biriktirdiği stresi artırarak daha büyük, 7 ve üzeri büyüklükte bir depreme yol açacağını uyarısında bulundu.
Buna karşılık, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy farklı bir bakış açısı sundu. “Marmara’da depremler bitti, rahat olun” şeklinde açıklama yapan Üşümezsoy, bir ay önce Kumburgaz açıklarında 6-6.5 büyüklüğünde bir deprem olacağını öngördüğünü belirtti.