Muzaffer Tekin, 1969 Kuleli Askeri Lisesi, 1972 yılında ise Kara Harp Okulu’ndan Piyade Teğmen olarak mezun oldu. Komando Teğmeni Tekin yedi göbek asker çocuğudur. Babası Albay Salih Tekin, dedesi Miralay Ahmet Rıza, daha büyük dedeleri Kale-i Sultaniye Kumandanı, Mirliva Cevat Bey, Gelibolu Sancak Kumandanı Ali Naşit Bey ve yeniçeri ağası Örneksiz Mustafa Ağa.
Zafer Tekin, Bolu Komando Tugayı 2. Tabur, 2. Takım Komutanı olarak Kıbrıs’ta görev yaptı. Lapta ile Karapa arasındaki tepeyi Grivas’ın EOKA-B’cilerinden ele geçirdi. Buradaki kahramanlığı tarihe geçti. Sivil hayatta da 'Zafer' ismiyle hitap edilen Muzaffer Tekin'in, Ergenekon İddianamesi’nde ismi “örgüt içindeki kod adı Zafer” olarak geçiyordu.
12 Haziran 2007 günü Ümraniye'de 'el bombaları bulundu' yalanıyla başlayan Ergenekon tertibi çerçevesinde 15 Haziran 2007 günü tutuklanan E. Yüzb. Muzaffer Tekin, bir Kıbrıs kahramanıydı. Barış Harekatı'na teğmen olarak katılan Tekin, burada gösterdiği kahramanlık nedeniyle Üstün Cesaret Madalyası aldı. Kıbrıs'ta aldığı tepeye 'Zafer Tepe' ismi verildi.
Ergenekon tertibi çerçevesinde 5 Ağustos 2013 günü açıklanan kararda 'İki kez ağırlaştırılmış müebbet' ve 117 yıl hapis cezası alan Tekin, 10 Mart 2014 günü tahliye olmuş ve kanser tedavisi gördüğü hastanede 1 Nisan 2015 günü 65 yışında hayatını kaybetti. Cenazesine Kıbrıs Davası'nın yılmaz savunucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın mezarından toprak getirildi.
Yüzbaşı rütbesinde İstanbul'da görev yaparken, emrindeki subayları mağdur etmemek için askerlik yaşamını yakmış ve emekli edilmişti. Daha sonra mağduriyeti giderilerek "Kıdemli Albay" rütbesi verilmişti...
YAŞ'IN HAKSIZ KARARI
İstanbul Tuzla'da yaşanan hadiseyi yazarımız Hikmet Çiçek şöyle yazmıştı:
"Muzaffer Tekin, Tuzla’da Alay Nöbetçi Amiri olduğu 18 Mart 1985 gününe kadar askerlik mesleğine tutkuyla bağlı kalacaktı. O gün hayatının seyri bütünüyle değişecekti. Birkaç gün önce Tuzla'da bulunan bir gazinoda dört teğmen, teğmen oldukları bilinerek gazino sahipleri tarafından darp edilmişti. Tekin’in nöbetçi olduğu gece ise söz konusu gazinoya karşı bir baskın gerçekleşmiş, dört gün önce yaşanan olayın acısı çıkarılmıştı. Bu olayla ilişkilendirilen Muzaffer Tekin askeri mahkemeye sevk edilmiş, fakat Yüksek Askeri Şura mahkeme sonucunu beklemeden Tekin’i mesleğinin zirvesinde res’en emekliye sevk etmişti. Daha sonra ise Yüzbaşı Tekin, YAŞ kararıyla TSK’dan ilişiğinin kesilmesine neden olan bu olaydan beraat etmişti."
3 Eylül 1974 tarihli Milliyet’teki köşe yazısında Hasan Pulur, Muzaffer Tekin'i onun gönderdiği mektuptan bir yabancı gazeteciye şöyle anlatır:
“Burun buruna olduğumuz düşman bizlerin ağırlığını kaldıracak güçte değil. Üzerine gitmede tereddüt etmediğimiz bu yaratıklar, Türk askerinin gücünü bir kere daha anladılar.”
“Ölümü hiç düşünmedim. Şayet ölümü düşünseydim o beni çoktan bulmuştu bile”
“Bu an çok mutluyum. Allah’ım bana bu günleri gösterdiği için O’na sonsuz şükran borcum var.”
'RUM ÇEMBERİNİ YARDI'
Aynı günlerde yayımlanan bir başka gazete, içlerinde Muzaffer Tekin’in de bulunduğu 6 Türk subayının mücahit taburunu nasıl kurtardığını anlatır: “Hareketin birinci gününde, Hilarion’a ulaşıp mücahitlerle kucaklaşmak için bir sızma teşebbüsünde bulunan Komando Tugayı’nın 3. Bölük Subaylarından Piyade Kd. Yüzbaşı Osman Baykurt, Piyade Kd. Üsteğmen Fazıl Müniroğlu, Piyade Teğmen Muzaffer Tekin ve Piyade Asteğmen Mehmet Manga kalenin yamaçlarında pusuya düşmüşler… Sabaha kadar kayalık arazide çetin bir savunma yapan subaylarımız şafakla beraber taarruza geçmiş ve çemberi yararak St. Hilarion’a ulaşmışlar… Düşman ağır zayiat verirken, mücahitlerden 28 yiğit şehit düşmüş.”
SON SÖZLERİ 'ATATÜRK' OLDU
Ergenekon tertibinden cezaevinde yatarken pankreas kanserine yakalanan Tekin, uzun süre GATA ve Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altında kaldı. Yakınları Tekin’in son sözlerinin “Allah devlete ve millete zeval vermesin. Ben nurlar içinde uyuyacağım. Atatürk’e laf söyletmem” olduğunu belirtti.
2014 yılında Aydınlık ve Ulusal Kanal'a gönderdiği mektupta ise şunları yazmıştı:
"En büyük arzum, şer odaklarının yıllarca, bizler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti’ni dönüştürmek için yaptıkları tertiplerin bir daha asla tekrarlanmayacağı laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinde huzur ile yaşayacağımız özgür günlere ulaşmaktır. Saygılarımla."