Avrupa Birliği’nin (AB) Copernicus uydu izleme sistemi tarafından hazırlanan 2024 Yıllık İklim Özeti’ne göre, kutup dışı okyanuslarda yıllık ortalama deniz yüzeyi sıcaklığı 2024 yılında 20,87 dereceye ulaşarak tarihinin en yüksek seviyesini gördü.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü, Türkiye denizlerinde 1984’ten bu yana yaptığı ölçümlerle sıcaklık değişimlerini izliyor. Enstitünün verilerine göre, bu yıl yaz döneminde Akdeniz’de deniz yüzeyi sıcaklığı uzun yıllar ortalamasının 1 derece üzerine çıkarak 28 dereceye ulaştı.
Ege Denizi’nde yapılan çalışmalarda ise Bodrum’da deniz yüzeyi sıcaklığı 26 derece, İzmir’de 25 derece ölçüldü. Her iki bölgede sıcaklıklar, uzun yıllar ortalamasının yaklaşık 2 derece üzerinde seyretti.
Marmara Denizi’nde uzun yıllar ortalaması 24 dereceyken bu yaz sıcaklık 26-27 dereceye çıktı. Karadeniz’de ise ortalama 25 derece iken deniz yüzeyi sıcaklığı 27 derece olarak kaydedildi.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, 2024’te kırılan sıcaklık rekorlarının ardından 2025’te de deniz suyu sıcaklıklarının yüksek seviyelerde seyrettiğini belirtti. Salihoğlu, “Son 40 yılda dünya genelinde sıcaklıklar 1,2-1,5 derece artarken, Türkiye çevresindeki denizlerde artış 2 derecenin üzerinde. Marmara, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’in bazı bölgelerinde artış 2-2,5 dereceye ulaştı” dedi.
Geçen yıl denizlerde yaşanan yüksek sıcaklıkların büyük ölçüde El Niño kaynaklı olduğunu ve etkinin hâlâ hissedildiğini belirten Prof. Dr. Barış Salihoğlu, bu yıl rekor seviyeler olmasa da sıcaklıkların uzun yıllar ortalamasının çok üzerinde seyrettiğine dikkat çekti.
İklim değişikliği nedeniyle sıcak hava dalgalarının görülme sıklığının yüzde 65’e kadar arttığını vurgulayan Salihoğlu, bu dalgaların hava sıcaklıklarını 5-10 derece, deniz yüzeyi sıcaklıklarını ise 3-4 derece yükselttiğini ifade etti.
Artan deniz suyu sıcaklıklarının ekosisteme doğrudan yansıdığını belirten Salihoğlu, “Deniz çayırları, pinalar ve soğuk su mercanları ölümcül boyutta zarar görüyor. Bazı balık türleri sıcaklıklara uyum sağlayamayarak bölgeden uzaklaşıyor, göç hareketleri değişiyor ve Kızıldeniz’den gelen türler Akdeniz’de giderek yaygınlaşıyor” dedi.
Salihoğlu, biyoçeşitlilik kaybının turizmi olumsuz etkilediğini ve bunun mavi ekonomi üzerinde ciddi bir baskı oluşturduğunu sözlerine ekledi.
Isınmanın denizlerin fiziksel ve kimyasal yapısında da değişimlere yol açtığına değinen Salihoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sıcaklıklardaki artış sadece buzulların erimesi diye düşünülmemeli. Sıcaklık artışına bağlı olarak suyun genleşmesi de deniz seviyelerinde artışa neden oluyor. Su kütlelerinin yapısı değişiyor. Akdeniz'de 'Levant Ara Suyu' oluşumu azalıyor, bu bizim bölgemizde oluşan ekolojiyi destekleyen bir su kütlesi. Karadeniz'de soğuk orta tabakanın kaybolduğunu gözlemledik. Bu, derindeki hidrojen sülfürlü yapının yüzeye yaklaşmasına neden olarak buradaki oksijenli yapıyı bozması sonucunu doğuracak. Bu Marmara Denizi için bir felaket çünkü Marmara'nın yüzey suyunu yenileyen oksijenli su girişi tehlikeye giriyor."
Küresel ısınmayla birlikte artan kuraklığın iç su kaynaklarında kurumaya neden olduğuna işaret eden Salihoğlu, nehirlerden denizlere tatlı su girmemesini, denizlerin can damarlarının kesilmesi şeklinde nitelendirdi.
Salihoğlu, "Nehirler hem denizleri mineraller yönünden destekler hem de nehirlerin denizlere ulaştığı bölgeler biyoçeşitlilik açısından çok önemli alanlardır. Türkiye'nin, su politikasını, bu gerçeği göz önüne alarak şekillendirmesi gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
Aşırı hava olaylarında 2050'ye kadar 5-6 kat artış öngörüldüğünü aktaran Salihoğlu, artan deniz suyu sıcaklıklarının da kıyılarda beklenmedik hava olaylarını tetiklediğini belirtti.
Salihoğlu, "Sıcak hava dalgalarının sıklaşmasıyla özellikle yaz aylarında ani fırtına ve hortum türü olaylar artıyor. Denizin aşırı ısınması atmosferde enerji kaynağı olarak rol oynuyor. Bu durum, özellikle denize yakın bölgelerde fırtına ve siklon oluşumlarını besleyerek önümüzdeki yıllarda daha sık ve şiddetli hava olaylarına yol açabilir. Akdeniz'de tropik fırtınalara benzeri olaylar, Karadeniz'de hortum oluşumları görebiliriz" uyarısında bulundu.
Sıcaklık artışının, deniz ekosisteminde aşırı yosun patlamalarını hızlandırdığından bahseden Salihoğlu, Marmara ve Akdeniz sahillerinde gözlenen zararlı alg türlerinin, oksijen tüketimini artırarak deniz altındaki yaşamı tehdit ettiğinin altını çizdi.
Bu durumun kirlilik ve balıkçılık baskısıyla birleşerek ekosistemlere zarar verme noktasında çarpan etkisi oluşturduğunu dile getiren Salihoğlu, bunun da müsilaj riskini artıracağını söyledi.
Salihoğlu, "Denizlerin korunması için sürdürülebilir balıkçılığa geçilmesi, özellikle trol balıkçılığının terk edilmesi ve koruma alanlarının artırılması gerekiyor. Denizlerimiz iklim değişikliğinin baskısı altındayken, onları daha dayanıklı hale getirmek için koruma alanlarını tüm denizlerde en az yüzde 30'a çıkarmamız şart" diye konuştu.