Çoğumuz, teknolojik gelişimin doğrusal bir çizgide ilerlediğini ve her yeni icadın bir öncekinin üzerine inşa edildiğini düşünürüz. Ancak tarih sayfaları, bu algıyı sorgulayan, zamanlarının çok ötesinde keşiflere imza atmış, ancak bir şekilde unutulmuş veya kaybolmuş uygarlıkların hikayeleriyle doludur. Antik metinlerde bahsedilen olağanüstü cihazlardan, modern arkeologları şaşırtan kalıntılara kadar, bu kayıp teknolojiler, insanlık zekasının ne kadar sınırsız olabileceğini bir kez daha kanıtlıyor. İşte bilim dünyasını bile şaşırtan, tarihin gizemli derinliklerinden gelen 7 şaşırtıcı kayıp teknoloji...
M.Ö. 1. yüzyıla ait olduğu düşünülen ve 1901'de bir batıkta bulunan Antikythera Mekanizması, modern bilgisayarların atası sayılabilecek karmaşık bir astronomik hesap makinesidir. El yapımı bronz dişliler ve kadranlardan oluşan bu cihaz, Güneş ve Ay'ın hareketlerini, Ay'ın evrelerini, güneş ve ay tutulmalarını, hatta Olimpiyat Oyunlarının tarihlerini bile tahmin edebiliyordu. Mekanizmanın karmaşıklığı, bu bilginin sonraki bin yılda ancak 14. yüzyıl Avrupa'sında ortaya çıkan mekanik saatlerle kıyaslanabilecek düzeydeydi.
1930'larda Bağdat yakınlarında keşfedilen "Bağdat Pili", yaklaşık 2500 yıl öncesine, yani M.Ö. 250 yılına tarihlenen bir kil çömlek, bakır silindir ve demir çubuktan oluşur. İçine asidik bir sıvı (üzüm suyu veya sirke) doldurulduğunda 1.5 volt elektrik üretebildiği gösterilmiştir. Bu buluş, antik insanların galvanik hücre prensiplerini bilmiş olabileceği veya elektrikle çalışan bazı objeler (belki de altın kaplama için elektrokaplama) yapmış olabileceği teorilerini ortaya atmıştır.
Roma İmparatorluğu'nun devasa yapıları (Kolezyum, Pantheon, su kemerleri) binlerce yıldır ayakta kalmayı başarmıştır. Bunun sırrı, Romalıların kullandığı betonda yatıyor. Roma betonu, volkanik kül ve kireç karışımından yapılıyordu ve modern betonda kullanılan portland çimentosundan çok daha dayanıklıydı. Özellikle deniz suyuna maruz kaldığında, volkanik küldeki minerallerin suyla reaksiyona girerek betonun yapısını güçlendirdiği ve onu kendiliğinden onarabildiği keşfedildi. Bu "kendini iyileştiren" beton teknolojisi, modern mühendislerin bile hala çözmeye çalıştığı bir sırdır.
Eski Hint destanları ve Vedik metinleri, "Vimana" adı verilen, gökyüzünde uçabilen, hatta uzayda seyahat edebilen fantastik makinelerden bahseder. Bu metinlerde, bu araçların itiş sistemleri, yakıtları ve hatta pilotlarının giysileri hakkında detaylı betimlemeler bulunur. Bilim insanları ve tarihçiler, bu betimlemelerin sadece mitolojik öyküler mi olduğunu yoksa antik çağlarda gerçekten ileri hava araçlarının varlığını mı işaret ettiğini tartışmaktadır.
M.S. 4. yüzyıla ait Roma yapımı Likurgus Kupası, içerisindeki ışığa göre renk değiştiren (kırmızıdan yeşile) eşsiz bir cam eserdir. Modern araştırmalar, bu etkinin, camın içine ustaca karıştırılmış mikroskobik altın ve gümüş nanopartikülleri sayesinde gerçekleştiğini ortaya koymuştur. Bu, antik Romalıların bugünün nano-teknoloji bilgisine çok yakın bir hassasiyetle malzemeleri manipüle edebildiğini gösteren şaşırtıcı bir kanıttır.
M.S. 132 yılında Çinli bilgin Zhang Heng tarafından icat edilen seismoskop, deprem tespiti için kullanılan dünyanın bilinen ilk cihazıdır. Bronz bir vazoya benzeyen bu cihazın etrafında sekiz ejderha figürü ve her ejderhanın altında bir kurbağa heykeli bulunuyordu. Deprem olduğunda, belirli bir ejderhanın ağzındaki top düşer ve altındaki kurbağanın ağzına girerdi, bu da depremin yönünü gösterirdi. Cihazın mekanizması tam olarak bilinmese de, hassas bir sarkaç sistemi kullandığı düşünülüyor ve bu, modern sismografların öncüsü olarak kabul ediliyor.
Bizans İmparatorluğu tarafından M.S. 7. yüzyıldan itibaren kullanılan "Yunan Ateşi", düşman gemilerini denizde ateşe verebilen, suyla sönmeyen ve yanmaya devam eden gizemli bir silahtı. Bileşimi sıkı bir devlet sırrı olarak tutuldu ve sırrı, imparatorluğun çöküşüyle birlikte kayboldu. Petrol, kireç, kükürt ve reçine gibi maddelerin bir karışımı olduğu düşünülse de, tam formülü ve nasıl uygulandığı hala bir sırdır. Modern kimyacılar bile bu "süper silahın" tam olarak nasıl çalıştığını çözememiştir.
Bu kayıp teknolojiler, tarihin sadece bilinen büyük uygarlıklardan ibaret olmadığını, aynı zamanda insanlığın farklı dönemlerde ulaşabildiği şaşırtıcı bilgi ve yetenek seviyelerini de gözler önüne seriyor.