26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Futbol denizinin kaptanı İngiltere midir?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Dünya Kupası tarihinde sadece bir kez evinde düzenlenen 1966 yılındaki organizasyonda şampiyonluğa ulaşan İngiltere kendini her durumda futbol dünyasının kaptanı olarak görür. Bu yüzden dört yılda bir düzenlenen Dünya Kupası'nın İngiltere tarafından kazanılacağına hemen hemen bütün İngiliz vatandaşları dolayısıyla İngiliz medyası sonuna değin inanır. Eğer İngiltere kupadan eleniyorsa bu büyük bir talihsizliğin sonucu olarak görülür. Son oynadığı sekiz dünya kupası finallerinin altısında savaştığı ülkeler olan Arjantin ve Almanya'ya elenmek bile İngilizlerin bilinçaltında bir olumsuzluk yaratmıyor. Çünkü dünyanın başka köşelerinde futbol nasıl oynanırsa oynansın İngilizlerin oynadığı futbol en doğrusudur ve bu dünyanın kaptanı olarak bütün futbol organizasyonlarına tepeden bakarlar.

1966 yılında kazandıkları şampiyonluktan sonra bir türlü başarılı olamayan, başarısızlıklarına türlü gerekçeler bularak yaralarını saran İngilizler, hiçbir şey olmamış gibi yeni şampiyonalara her zaman futbolun kaptanı olarak hazırlanırlar. Kimliğiyle pek fazla kamusal gösteriş yapmasa da, gene de kuşkusuz bugün dünyada en oturmuş ulusal duyguyu bu yüzden koruyan bir ulustur İngilizler.

Herkes denizin bir İngiliz için ne anlama geldiğini bilir; yeterince bilinmeyen ise denizle ilişkisiyle o ünlü bireyciliği arasındaki bağlantının doğru biçimidir. İngiliz insanı kendisini küçük bir grup insanı taşıyan, dört yanında ve altında deniz bulunan bir geminin kaptanı olarak görür. Hemen hemen yalnızdır; kaptan olarak kendi mürettebatından bile pek çok bakımdan yalıtılmıştır. Kaptanı olduğu futbol dünyası öylesine güçlü bir bilinçaltı yaratmıştır ki, bu yalnızlık içinde bile başarısızlık aklına gelmez, kupalardan erken elenmek umurunda bile olmaz.

İngilizlerin vatanı bir adadır ki, bu ada denizin içinde bir gemi gibi durur, deniz bu gemi ve kaptanı ile yönetilmeye hazırdır aynı dünya futbolunun kurallarını koyan, yönetiminde söz sahibi olan İnternational Board gibi... Board'ı İngiltere, Galler, İrlanda, İskoçya ve Kuzey İrlanda oluşturur ki, futbolda kural değişikliğini bu kurul yapar. Bu bağlamda geminin kaptanının emir gücü mutlak ve tartışılmaz niteliktedir. Hedefi kaptan belirler, deniz fırtına ve diğer kötülüklerden korunmuş olmasa da, kendi canlılığıyla tehlikelerin üstesinden gelebileceğine inanır.

Gidilecek yer bir İngiliz toprağı olduğu zaman kaptan kendini daha güvende duyumsar. 1966'da kazanılan dünya şampiyonluğu bu güvenin bir sonucu olsa gerek. Kupa bir kez daha İngiltere'de düzenlense hiç kuşku yok ki, bu güvenle kupa şampiyonluğunun tek adayı olurlar. Bu bağlamda başka bir ülkede yapılan şampiyona, ödünç at üstündeki antrenmansız sürücü gibi gelir İngilizlere. Çünkü at, kendi efendisinin bindiği zamankinden çok daha kötü hareket eder.

Herkes kendi alışkanlıklarından sahip olduğu şeyler konusunda olduğu kadar emindir. İngilizler kendi futbol alışkanlıklarını değiştirmeyen dünya üzerindeki tek ülkedir belki de. İngiltere ligine transfer edilen futbolculardan İngiliz futbolunu değiştirmeleri beklenir, ama kısa süre sonra gelen yabancılar İngiliz gibi oynamayı benimser. Fransızlar ve İspanyollar futbol felsefelerinde değişiklik yapıp devrim niteliğinde girişimlerde bulunurken İngilizler geleneğine sıkı sıkıya sarılan bir ulus konumundan kurtulamadılar. Dünyanın en büyük futbol organizasyonunda geriye düşmelerinin önemli nedenlerinden biri geleneklerini koruma isteği olsa gerek...