26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Günümüzün Ali Kemal’leri

Soner Polat

Soner Polat

Eski Yazar

A+ A-

Cumhuriyet bir döneme damgasını vurmuş köklü bir gazetedir. Cumhuriyet’e kalkan olmuş, Cumhuriyet düşmanlarına karşı amansız bir savaş vermiştir! Benim kuşağımın duygu dünyasında saygın ve müstesna bir yer edinmiştir. Ne acıdır ki bir zamanlar göklere yükselen bu dev çınardan geriye sadece çürümüş dallar kaldı! Gazete yıllar içinde tırnağıyla kazıyarak elde ettiği manevi mirasını kısa sürede tüketti.
ORDU = ÜMİT KARDAŞ!Gazetenin 31 Ağustos 2015 günkü manşeti düştüğü çukuru göstermesi itibarıyla tam bir ibret vesikası: “Ordu Soruyor: Niçin Ölüyoruz!” Doğal olarak okuyucu manşetteki “Ordu” sözcüğünü kimin temsil ettiğini anlamaya çalışıyor! Karşısına sadece bir kişi çıkıyor: “Emekli Hâkim Albay Ümit Kardaş!” Bu zat-ı muhteremi Türk kamuoyu yakından tanıyor! Taraf gazetesinin ünlü (!) yazarı Alper Görmüş’ün avukatı! Ama aslında bunun da bir önemi yok! Yılların gazetesi Cumhuriyet, birdenbire Ümit Kardaş’ı “Ordu” yapıveriyor... Ve de bunu manşetine taşıyor! Etik değil, mantıklı değil, gazetecilik hiç değil! Hangi açıdan bakarsak bakalım, okuyucu oltaya takılan balık gibi görülüyor... Böyle bir başlık atılıyorsa, orada durup üç defa düşünmeliyiz! Atılan manşetin perde arkasında gazetecilik dışında başka saikler aramalıyız...
FRENLERİ BOŞALMIŞ GAZETECİ!Zafer (!) kazandığını düşünen Can Dündar, frenleri boşalmış damperli kamyon gibi giderek hızlanıyor! “Öbür evladım da feda olsun!”dan, “Hep bizimkiler mi ölecek!” noktasına geldik... Kritik soru şudur: “Neden ölüyorum!” Yakışıklı gazeteci bu topraklara o kadar yabancı ki şehadet kavramının bile farkında değil! Mübarek, sanki Mars basın bürosundan! Maçlarda slogan atarlar ya, erkek (!) basın bunu da yazın! “Türk askeri ölmez, şehit olur!”Bağımsız (!) gazeteci öylesine hızlanıyor ki yer çekimine meydan okuyarak kanatlanıp uçuyor... Newton yaşasaydı, yeni bir formül arardı! Özgür Can Dündar! Kim tutar seni! Devam ediyor... Bu soru, “Emir alanların derin suskunluğunun da, emir verenlerin kesin hâkimiyetinin de son durağıdır!”Bu cümle son kerte tehlikeli, yıkıcı, bölücü ve kışkırtıcı bir mahiyet taşıyor! Bu zihniyet aynı zamanda -Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar’ı kastetmiyorum- kurumsallaşmış ve örgütlenmiş bir cehaleti de sergiliyor...
ORDU NEDİR?Ordu en kısa tanımı ile bir emir-komuta zinciridir. Üst-ast, amir-mahiyet ilişkisi ordunun omurgasını teşkil eder. “Emir demiri keser!” kuralı dünyadaki bütün ordularda geçerlidir. Ordu, Cumhuriyet gazetesi, CNN TÜRK televizyonu ya da bir siyasi parti ile karıştırılmamalıdır. Kendi doğası ve mantığı vardır. Emre itaat edilmiyorsa, ortada ordu falan da yoktur!Kaldı ki kendine özgü değerler silsilesini tarihsel süreçlerde yaratan Türk Ordusu, bu konuda tüm dünyada örnek alınmaktadır. Can Dündar istediği takdirde, kendisine Amerikan askeri akademilerinde ders olarak okutulan bir kitap takdim etmek isterim! Kitabın adı: “Ordered To Die! (Ölmeyi Emretti!), Edward J. Erickson, Contributions in Military Studies, Number 201” Atamızın tarihi emri dünyanın öbür ucundakilere askerliğin ruhunu öğretiyor.Sayın Dündar bana itimat etmiyorsa, ABD Büyükelçisi Mr. John Bass’e de başvurabilir! Eminim, Büyükelçi aynı değerleri savunduğu “The Cumhuriyet” için elinden geleni ardına koymayacaktır... Önüne bile yatar! Belli mi olur?Hayat işte böyle bir şey! “Mustafa” filmini çekenler asırlara sığmayan bir insanlık abidesini kendi küçük dünyalarının içine sokmaya çalışırken, dünyanın efendisi olduğunu ileri sürenler, O’ndan ilham almak için çırpınıyor.Bazıları hayal görüyor... Rüyalarda mutlu olmak iyi hoştur da, hayat gerçekler üzerine kuruludur! Türk Ordusu’nun 2000 yıllık geleneğini bir manşetle mi yıkacaksınız! Değil gazete olduğu iddia eden kâğıt parçaları, yedi düvelin topyekûn matbaası bir araya gelse bile Mehmetçik’in ruh zenginliğine nüfuz edemez!Komutanlar emir verecek, gerektiğinde canları kanları pahasına Mehmetçik vazifesini yerine getirecektir. Bu dün böyleydi; bugün böyledir; yarın da böyle olacaktır... Günümüzün Ali Kemal’lerine saygı ile duyurulur...