29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

10 Mart Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

10 Mart Medyanın Halleri
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

SÜLEYMANCILAR HANGİ PARTİNİN ARKA BAHÇESİ

AHMET HAKAN/ HÜRRİYET

ALANYA’da bir Süleymancı yurdunda kalan 10 çocuk, Kasım 2023’te yurt görevlisi tarafından cinsel istismara uğramış.

Haberi “Tarikat yurdundaki istismar” diye veriyorlar.

Ancak haberi verenler ve haberi yorumlayanlar, Süleymancıların epey bir zamandan beri dümeni tamamen CHP’ye kırdığını söylemiyorlar.

Bu hatırlatmayı bu tür olayları bir siyasi anlayışı, bir siyasi partiyi, bir siyasi hareketi töhmet altında bırakmak için kullananlar açısından yaptım.

Yoksa adiliğin, alçaklığın partisi, ideolojisi falan olmaz tabii ki.

MİSTER YALDIZLARINIZ DÖKÜLÜYOR

SALİH TUNA/ SABAH

ABD'nin demokrasiyi araçsallaştırarak "ötekine" karşı adeta bir silah gibi kullandığını artık bebeler bile biliyor.

Peki kendi halkına karşı durum nedir?

Öncelikle Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard'ın insanların tutarsızlığından yakınırken söylediği şu sözü aklımızda tutalım: "Sahip oldukları özgürlükleri asla kullanmadıkları hâlde sahip olmadıkları özgürlükleri talep ediyorlar. Düşünce özgürlüğüne sahipler, fakat ifade özgürlüğü talep ediyorlar!.."

Soru şudur: ABD'de (genelleyecek olursak, günümüzün "liberal demokrasilerinde") insanlar sahip oldukları ifade özgürlüğünü neyin karşılığında elde ediyorlar?

Bu soruya cevap bulamazsak, mahut sistemlerdeki "özgürlüğün" ne menem bir şey olduğunu da idrak edemeyiz.

Noam Chomsky, "rızanın imalatı" kavramı bağlamında bu sorunun altını çizerek, "ABD, ifade özgürlüğü açısından dünyanın en önde gelen ülkesi olduğu gibi, düşünce özgürlüğünü kısıtlama metotlarının verimliliği açısından da rakip tanımıyor!.." der.

Çelişik buldunuz değil mi?

Chomsky'ye göre bunun nedeni gayet açık: Bir ülke, elitlerin menfaatlerini korumak hususunda şiddete ne kadar başvurmazsa, insanların rızalarını "hür bir biçimde" almanın yollarını da o kadar fazla arar.

İtaatin şiddetle sağlanabildiği bir yerde insanların ne düşündüğünün önemi yoktur; itaat etmeleri yeterlidir.

Öte yandan, ABD gibi insanların "ifade özgürlüğüne" sahip olduğu bir ülkede, insanların ne düşündüğünü kontrol etmek de elzem hale gelir. Şayet birinin sesini kısamıyorsanız, o sesin (size göre) "doğru şeyleri" söylediğinden emin olmanız gerekir.

Özetle, ifade özgürlüğü ile düşünce özgürlüğü arasında neredeyse ters orantı vardır.

HAFTANIN NOTLARI: DİNLE VE GÖZLEMLE!

HAŞMET BABAOĞLU/ SABAH

Ne dünya ama!

Bunca acımasızlık ve endişenin ortasında birileri hepimizle dalgasını geçiyor...

Geçenlerde bir basın toplantısından sonra, "Soru almasam iyi olacak, başım belaya girebilir" diyen Biden, gerçekten Biden mı? (Sosyal medyadan ararsanız, görüntüyü bulursunuz.)

Düşünün, bu adam seçilirse bir dönem daha yönetecek ABD'yi...

Neden bunu yapıyorlar?

Hegemon devletin başında olmak bu kadar uyduruk bir "sahne oyunu" mu?

Ne çok Zelenski adayı var...

Her ülkede ve bizde de tabii!

Hatta bizim muhalefete tıka basa Zelenski doldurmuşlar gibi geliyor bazen bana...

Cinayet, kaza, intihar, vd.

Günün sonunda hepsine "sınıfsal" bir açıdan tanım veriliyor...

Nitekim gördünüz işte...

Bir anne, oğlunun trafik kazasında ölümüne yol açtığı kişiyi neredeyse "uluorta ölmek"le suçladı (tabir Esra Elönü'nün) ve adalete inanmadığı gerekçesiyle oğlunu ülkeden kaçırdı...

Durup düşünsek mi, diyorum...

Sözünü etmekten kaçındığımız, hem eski tip hem de pek yeni bir "sınıf gerilimi" var ve şiddeti arttıkça artıyor.

Allah "sade insan"ımıza kuvvet versin!

‘AMERİKA İLE HELALLEŞİR MİSİNİZ’?..

NEDRET ERSANEL/ YENİ ŞAFAK

Sonuç olarak, bu köşenin sınırlarının müsaade ettiği kadarını derleyip, “birleştirdiğimiz” seri gelişmeler, “iki müttefikin, iki eski dostun”, ABD ve Türkiye’nin kucaklaşmasına yol açabilir mi?

Hayati bir sorudur bu ve işin başından vaziyet almayı gerektiriyor. Çok açık; Türkiye, şu an kendi çıkarları adına tüm bölgede fırsat/boşluk görüyor ve bunu doldurmak için ince ayarlı bir zaman-eylem çizelgesi gözetiyor…

Sayılan olası gelişmelerin gerçekleşme ihtimalleri üzerine ne denli spekülasyon yapılırsa yapılsın, mesela ABD’nin bölgeden çekilmesi diyelim, ancak gözümüzle gördüğümüzde inanabileceğimiz bir adım. Başkaları da var; enerji koridorları, ulaşım koridorları, ekonomik bonkörlükler, vs…

Hediyeler çok. Ancak sisli ve muğlak bir jeopolitik zemin doğmuş bulunuyor ki, bu hayli önceden tespit ettiğimiz yeni düzenin kaotik eşiğidir. Tam da söylendiği gibi Türkiye’ye büyük riskler ve büyük fırsatlar sunuyor. Ve oradayız, giriş bölümüdür…

Konjonktürü yakalamış olmanın getirdiği ve bugüne kadar sıkışıp kalmış çıkarlarımızı realize etmekle, “yapısal bozukluklara” sahip ABD ile ilişkilerimizi “o eski günlere yeniden yükseltme” arasında bir seçim de yapmamız gerekecek. Asıl mesele budur…

ABD ile ilişkilerin yumuşamaya başladığı dönemlerin hızıyla, Türkiye’de bunu coşkuyla karşılayanların hızı kıyaslanamaz. Bugün, “Türkiye-ABD: Muhasebe zamanı” başlığını atanlar, emin olun bıraksanız, “helalleşelim” derler. Ama, “helal edeceğiniz o ‘haklar/alacaklar nedir’ bir sayın bakalım” dediğinizde, ardlarının üzerine otururlar…

DÜN EMRAH SERBES, BUGÜN EYLEM TOK!

ALİ EYÜBOĞLU/ MİLLİYET

Ehliyetsiz kullandığı ciple genç bir insanı hayattan koparan, bir çocuğu yetim, genç bir kadını dul bırakan T. C.’yi, ‘Pırıl pırıl bir çocuk’ diye sahiplenen bir annenin, empati yapıp, Acı Ailesi’nin acısını hissetmemesi inanılır gibi değil.

Türkiye’den bir an önce kaçmak için en erken uçuşun Kahire’ye olduğunu görünce uçtukları Mısır’da kalsalardı, iki ülke arasındaki anlaşma gereği iade edileceklerdi.

Yaptıklarıyla bir anda toplumun ‘nefret objesi’ haline gelen yazar ve oğlu nerede şimdi?

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yaptığı açıklamaya göre onlar ABD’de şimdi.

Çünkü Eylem Tok, geleceğini düşünerek, oğlunu ABD’de doğurduğu için T.C., çifte pasaport sahibi...

Türkiye ile ABD arasında da suçluların iadesi anlaşması var.

Şimdiye kadar bu anlaşmanın gereğini yapmayan ABD, pasaportunu taşıyan birini iade eder mi?

Üç can, 4 yıl hapis

Yazar Eylem Tok, oğlunu kaçırmak yerine adalete teslim etse, alacağı ceza ve yatarı ne?

Eylem Tok’un meslektaşı Emrah Serbes, 1.25 promil alkollü olarak kullandığı otomobille Ayhan Özçelik, eşi Nilgün Özçelik ve 16 yaşındaki kızları Zeynep Özçelik’i öldürmekten 13 yıl 4 ay ceza aldı.

Serbes, 2017’de girdiği cezaevinden 2021 yılında çıktı! Trafikte üç kişinin ölümüne sebep olup, dört yılda çıktığına göre, T.C.’nin durumun hesap etmek hiç de zor olmasa gerek.

Eylem Tok ile Emrah Serbes’in yazarlıktan başka ortak yönleri daha var:

Ölümlü trafik kazasından sonra adaletin tecelli etmesine razı olmak yerine kaçmak!

Hatırlarsanız; Serbes, hapse girmemek için arkadaşı Kenan Doğru’nun suçu üstlenmesine razı olup, adaletten kaçmayı denemişti.

Demek ki, adaletin tecelli etmesini sevmiyor bazı yazarlar.

ABD Eylem Tok Süleymancılar