20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

16 Ağustos Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

16 Ağustos Medyanın Halleri
A+ A-
HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

GERİCİLİĞE KARŞI OMUZ OMUZA

Salih Tuna

Türkiye'de Allah, Kitap, Peygamber diyenin "gerici" ilan edildiği dönemler oldu. Bu yüzden olsa gerek ilk dönem Yeşilçam Sineması'nda Allah yerine Tanrı demeye özen gösterildi. Allah sadece (Hıristiyanlıktaki teslis inancını alıştırırcasına) "Allah baba" derken rahatlıkla terennüm edilirdi. Attila İlhan bir defasında şöyle demişti: "En aklı başında sandığımız 'ilerici' yazar, 'aydınlanma'yı öne çıkarıp, ülkenin geçmişini 'gericilik' diye karaladı mı, tarihi misyonunu yerine getirdiğini sanıyor... Öyleyse, niye aynı şeyi, kendine örnek aldığı 'aydınlanmış' Batılı ülkeler yapmıyorlar? Niye Fransa'da 15. yüzyıl şairleri ya da 16. yüzyıl 'mütefekkirleri' (Katoliğin domuzu da olsa) hatırlanıyor da, senin ülkende İmam Gazalî'den, Nâsırüddin-i Tûsi'den, Ahmet Yesevî'den ya da Kâtip Çelebi ve Pirî Reis'ten bahsedersen 'gerici' oluyorsun?.." Attila İlhan ecnebi kültürünün Türkiye'deki acenteliğini yapmayı marifet bilen aydınları "komprador ilerici" tesmiye etmişti. Perinçek çok daha devrimci bir çıkışla, Batıcılara daha doğrusu Atlantik sisteminden yana olanlara "gerici" diyor... Yalçın Küçük mü demişti; "Tevfik Fikret'i verelim, Mehmet Akif'i alalım" diye. Mehmet Akif'i vermediğimiz gibi Nâzım Hikmet'i de Amerikan bayrağının altında yatan Can Dündar gibi gericilere bırakacak değiliz. Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel, "FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmeyin" başlıklı yazım üzerine, "Tuna, Aydınlıkçıları yani bizi eleştiriyor. 'Tüm tarikat ve cemaatleri hedef almak antiemperyalist mücadeleye zarar verir' fikrini esas alıyor. Önemli bir tartışma. Derinleştirelim bu konuyu" demiş. Evet, derinleştirelim. Hatta işin içine "gerici/ilerici" kavramlarını da katalım ki daha kompakt olsun. Bu vesileyle, Kurtuluş Savaşı'mıza omuz vermek için Libya'dan koşup gelen Senusi tarikatının şeyhi Ahmet Senusi'yi de yâd etmiş oluruz.

GENÇLER NEDEN GERONTOLOJİ OKUMALI

Yalçın Bayer

Gelecek için gençlerin en büyük kaygısı “Hangi mesleği seçmeliyim?” sorusu ile ortaya çıkıyor. Çünkü teknoloji ve robotlaşma arttıkça, bazı meslekler doğal olarak önemini kaybedecek insanlar için. Pek çok işi robotlara kaptırma kaygısı, şimdiden insanları kara kara düşündürüyor! Ama bazı mesleklerin de hiç kuşkusuz yıldızı parlayacak. Çünkü onları en mükemmel robotlar bile yapamayacak! İşte bu mesleklerden biri ve bence en önemlisi de “gerontolog” yetiştiren, “Gerontoloji Anabilim Dalı” olacak! Neden derseniz: * Gerontoloji, yaşlılık ve yaşlı sorunlarını ele alan bir bilim dalı olduğu için, giderek yaşlı nüfusu çoğalan bir dünyada, en çok ‘gerontolog’lara ihtiyaç duyulacak! Şu anda Sağlık Bakanlığı, gerontologları bakanlık bünyesinde, sağlık elemanı olarak değerlendirmeye başladı bile. * Aslında geç bile kaldılar. Çünkü hâlâ, yaşlı bakımevlerinde, huzurevlerinde, ‘gerontolog’ yok! Olanlar da, yetersiz sayıda. Onların devletin her kurumunda, hatta özel kurumlarda da istihdam edilmeleri lazım. Çünkü bizim ülkemiz de artık yaşlı bir nüfusa sahip ve o insanlara da her kurumda hayatlarını kolaylaştıracak, yeniliklere uyumlarını sağlayacak ve en önemlisi de onları anlayacak gerontologlar gerekiyor!

MUHALEFETTE MİLLİYETÇİLİK AÇMAZI

Yaşar Hacısalihoğlu

Bu topraklarda milliyetçilik; Mehmetçiğin teröre karşı mücadelesinde sınır ötesi operasyonları için Gazi Meclis'ten istediği tezkereye "hayır" dememektir. Mavi Vatan'da, Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin haklarını korumak için istenilen Libya tezkeresine de "hayır" dememektedir. Bu topraklarda milliyetçilik; neler yaşandığına, nasıl yaşadığına, kimlerin, nasıl Türkiye'yi hedefe koyduğuna gözlerini kapamamaktır. 15 Temmuz'a "kontrollü darbe" diyerek, FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmemektir. Kıbrıs'ta, Karabağ'da, Mavi Vatan'da, enerjide, milli teknolojide, savunma sanayiinde Türkiye'nin mücadele kararlılığına karşı emperyalizmi umutlandırmamaktır. Milli savunma sanayiinde alınan mesafeye dört elle sarılmak, Teknofest gençliğinin özgüvenini zedelememektir. Bu topraklarda milliyetçilik; enerjiden ekonomiye tam bağımsızlık mücadelesinin öznesi, neferi olmak, emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye'nin sarsılmaz gücü olmaktır.

UGANDA’YA DÜNYA BANKASI YAPTIRIMI

Yusuf Dinç

Küresel gündemi son dönemde meşgul eden konulardan birisi Uganda ile Dünya Bankası arasındaki gelişmelerdi. Uganda, mayıs ayında homoseksüelliği ve homoseksüelliği özendiren faaliyetleri yasalarla ceza konusu olarak belirlemişti. Buna karşın Biden, Ugandalı devlet yetkililerinin vizelerini iptal etmiş, ülkesi tarafından Uganda’ya yapılan “insani” yardımların gözden geçirilmesi talimatını vermişti.

Dünya Bankası da geçen hafta Uganda ile yeni proje finansmanı yapmayacağını duyurdu. Finansal olarak Uganda’yı izole ederek dara düşürmek ve bu sayede yolundan çevirmek istedikleri zannedilebilir.

Gerçekteyse Uganda üzerinden tüm diğer ülkelere benzer bir aksiyona girmemeleri için mesaj verdikleri yeterince anlaşılmaktadır. Çünkü Dünya Bankası’nın bu kararından Uganda’da varsa homoseksüeller de etkilenmektedir. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla misali. Bu gidişatla yakında çoğu ülke ve işletme benzer muamelelere maruz kalacak gibi görünüyor. Bir arkadaşım geçtiğimiz ay ABD’de bir işletme kurdu. İşletme profilini arama motoru google üzerinden incelemek istediğimizde “LGBTQ+ Dostu İşletme” etiketiyle etiketlendiğini gördük. Arama motoru tarafından bu hususa özel sekme ayrılmıştı. Şaşırdık. Hangi karşı aksiyon alınabilir, o da belli değil.

TARIMDA BAŞARILI OLMAK SEÇENEK DEĞİL MECBURİYETTİR!

Alparslan Tekbaş

Tarım; gıda, ekonomik, istihdam ve savunma açısından her zaman stratejik bir silahtı. 2020’de bütün dünyayı sarsan koronavirüs hastalığı (Kovid-19) ve Rusya ile Ukrayna arasında 18 ay 18 gündür devam eden savaş da gösterdi ki; “gıda önümüzdeki süreçte giderek insanoğlunun ihtiyacından ziyade, stratejik bir silaha dönüşecektir!” Gıdası olmayan her millet her türlü operasyonu yemeye mahkûmdur! Kitleler gıda üzerinden her türlü yönlendirilip, rejimler hatta liderler bile değiştirebilir. “İşin siyasal ve sosyal boyutlarına halk bir şekilde direnç gösterebiliyor ancak iş gıda ve açlık meselesine gelince hiçbir halkın direnci kalmıyor.” Dolayısıyla TARIM ÖNEMLİDİR! GIDA GÜVENLİĞİ MECBURİYETTİR! ÜRETİM ŞARTTIR!

“Ülkemiz için tarımda başarılı olmak seçenek değil mecburiyettir.” Tarım, gıda ihtiyacını karşılayan sektör olmakla birlikte ekonomi içerisinde de birçok rolü olan önemli bir başrol oyuncusudur. Ayrıca ülkelerin ekonomik gelişmişlik yapılarına göre tarımın oynadığı rol ekonomi içerisindeki etkinliğini belirler. Diğer yandan biz “ekonomi denildiğinde yalnızca rakamları düşünürsek aldanırız. Ekonominin içerisinde insan vardır ve insanın davranışları ekonominin yönünü belirler” diyebiliriz.

Medyanın Halleri