29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

17 Mart Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

17 Mart Medyanın Halleri
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

NÜKLEER BOMBA

MELİH AŞIK/ MİLLİYET

Avrupa’da bir savaş olasılığı giderek daha sık dile getiriliyor. Almanya, Rusya’nın NATO ülkelerine saldıracağını iddia ediyor. Rusya, Almanya’nın kendilerine karşı savaş hazırlığında olduğunu öne sürüyor. Putin, Rusya köşeye sıkıştırıldığı takdirde nükleer silah kullanacağını açık biçimde dile getiriyor.

Özetle Avrupa üzerinde bir nükleer savaş tehlikesi her zamankinden daha olasıdır.

Bu bağlamda E. Amiral Cem Gürdeniz’in mesajına kulak verelim:

“Bugün ABD’ye ait 0,3 ila 170 kilotonluk farklı başlıklara sahip havadan atılan B61 taktik nükleer silahlar NATO şemsiyesi altında İtalya, Almanya, Türkiye, Belçika ve Hollanda’daki hava üslerinde depolanmış bulunuyor.

İncirlik’te bulunan F16 savaş uçaklarından atılması planlanan B61 bombalar Türkiye’ye hiçbir fayda sağlamıyor.

Zaten kullanılmasına sadece ABD karar veriyor.

Buna karşılık bombalar Türkiye’yi genel nükleer harpte hedef haline getiriyor.

Türkiye bu bombalardan kurtulmalıdır.”

Bize hiçbir yararı olmayan bu cephaneliği ABD alıp götürmeli…

ŞUURSUZ BİR ANNE HEM KENDİSİNİ HEM DE OĞLUNU NEFRET OBJESİ HALİNE GETİRDİ

AHMET HAKAN/ HÜRRİYET

Anne Eylem Tok, çok kısa bir süre içinde hem kendisini hem de oğlunu Türkiye’nin nefret objesi haline getirmeyi başardı.

Hiçbir konuda birlik sağlayamayan Türkiye, ilk kez Eylem Tok ve oğluyla ilgili aynı hislerde buluştu.

New York fotoğraflarından önce...

Öfke vardı. Kızgınlık vardı. Ayıplama vardı.

New York fotoğraflarından sonra ise...

Nefret var. Tiksinme var. İğrenme var.

Anne Eylem Tok, öyle şuursuz bir insan ki...

Üzerine titrediği arsız oğlunun hayatını kararttığının bile farkında değil.

Yapıp ettikleriyle hem kendisini hem de oğlunu Türkiye’de insan içine çıkamaz hale getirdiğinin farkında bile değil.

Hele bir durun.

Bunlar, çok yakında yurtdışında da insan içine çıkamaz hale gelecekler.

Öyle perişan etti ki durumu Eylem Tok...

Baba Bülent Cihantimur’un acılı aileyle temas kurduğu açıklaması da oğlu Timur’un gelip Türkiye’de yargılanmasını istemesi de durumu kurtaramıyor.

SABAH YAZARLARI SORUNUN KAYNAĞI İLE SORUN ÇÖZME HAYALİNDE

Dünkü Sabah gazetesinin iki yazarı Burhanettin Duran ve Melih Altınok, Türkiye’nin rotasını Atlantik’e kırması ve ABD ile ilişkilerinin geliştirmesinden pek memnunlar.

Duran, 7 Ekim sonrası yeni bir Ortadoğu’nun yazılıp çizildiğinden bahsediyor. ABD’nin Suriye’de yeniden konumlanacağını belirtiyor ve Türkiye ile ABD’nin birlikte çalışması gerektiğini vurguluyor. Duran şöyle diyor:

“7 Ekim sonrası yeni bir Ortadoğu'nun şekillendiği üzerine yazılıp çiziliyor. İsrail'in güvenliğinin ne kadar kırılgan olduğunun ortaya çıktığı bir dönemde ABD'nin Ortadoğu'dan çekilmesi pek mantıklı görünmüyor. Çin ve Rusya'nın ilgi duyduğu bölgeden çekilmek ve yine Irak ve Suriye'yi İran etkisine terk etmek Washington'ın tercih edeceği şeyler olmasa gerek. Körfez'i bırakmayacağı aşikâr olan ABD'nin Irak ve Suriye'de yeniden konumlanması söz konusu olabilir. Bu da iki NATO müttefiki Türkiye ve ABD arasında yeni bir birlikte çalışma iradesini gerektirir.

İsveç'in NATO üyeliği ile F-16'ların satışına verilen onaylardan sonra Fidan ve Kalın'ın gerçekleştirdiği Washington ziyaretleri Türk-Amerikan ilişkilerinde son on yılın en olumlu havasını yansıtmakta. Ankara-Bağdat ile Ankara-Washington arasındaki yeni dönem havası da birbirini destekler mahiyette. Önümüzdeki aylarda daha çok Irak ve Suriye konuşacağız.”

17 Mart Medyanın Halleri - Resim : 1
13 Mart 2024/ Aydınlık

Altınok da, “ABD’yle yeni bir dönem mi” sorusunu soruyor. Altınok şunları söylüyor:

“Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın'ın ABD temasları, ardından geçtiğimiz gün Irak merkezi hükümetinin nihayet PKK'yı terör örgütü ilan etmesi, Fitch'in Türkiye'nin kredi notunun yükseltmesi diyalog sürecinin ürünü olmalı.

Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya-Ukrayna savaşı sırasında uyguladığı, literatüre geçen denge politikası kurumsallaşıyor. Ne kadar küresel aktör varsa, Türkiye'nin itaat ettirilecek bir devlet değil ikna edilecek bir güç olduğunun farkına varıyor.

İtalya bile Afrika'daki operasyonlarına Ankara'dan onay alma ihtiyacı duyuyor.

Düzen değişiyor.”

Peki gerçekte durum bu mu?

Irak’ı bölen kim? ABD. Suriye’ye 2011’de emperyalist saldırıyı başlatan kim? ABD. Terör örgütüne binlerce tır silah veren kim? ABD.

Sabah yazarlarına ve milletimize sadece güncel iki haber verelim:

1-) Bir terörist üç gün önce ifade verdi. PKK adına Suriye'de aktif faaliyet yürüttüğü için tutuklanan E.K., “2016 yılında Fransızlara ait çimento fabrikasının arkasında bulunan konteynerlerde ABD askerleri tarafından sağlık, sabotaj, silahlı saldırı ve ilk yardım eğitimleri aldım.”

2-) ABD Savunma Bakanlığı'nın 2025 bütçe tasarısında terör örgütü Suriye Demokratik Güçlerine 147 milyon 941 bin dolar verilecek.

SDG’ye verilecek bu destek, Mehmetçiğe kurşun olarak dönecek.

ABD TEHDİTLERİNE KÖRLEŞMEK

“Fitch'in Türkiye'nin kredi notunun yükseltmesi diyalog sürecinin ürünü olmalı.” dedikleri şey aslında havuçtan, sadakadan başka bir şey değil. Yani denge politikasının getirdiği bir katkı değil, aksine sen Atlantik’e uyumlu adımlar atarsan ben de senin başını okşarım anlayışının ta kendisi.

Denge diye övdükleri politikanın aslında tam bir dengesizlik olduğunu hepimiz görüyoruz.

Kiev’e İHA fabrikası, Teksas’a mühimmat hattı, Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerinin durması, faiz lobisinden sıcak para dilenmek, Rusya’ya yaptırımlara boyun eğmek, ABD elçilik görevlilerinin Türk iş insanlarını kapı kapı dolaşarak tehdit etmesi… ABD Büyükelçisi Jeff Flake, geçen gün yaptığı paylaşımda "Ukrayna'nın desteklenmesi konusunda ortaklık" içinde olduklarını belirtti. Ankara’dan bu sözlere itiraz geldi. Hal böyleyken, Türkiye sözde denge siyasetini bırakmış oluyor. Ukrayna-Rusya savaşında taraf olduğunu ilan etmiş oluyor.

ABD ile ikinci bahar heveslisi gazetecilere soruyoruz:

ABD elçilik yetkililerinin kapı kapı dolaşıp iş insanlarımızı tehdit etmesi hiç mi millî gururunuza dokunmuyor? ABD’nin PKK’ya verdiği silahların Mehmetçiği vurması hiç mi canınızı yakmıyor? Fitch’in kredi notu o kadar gözünüzü mü boyadı ki, Ramazan sofralarının küçülmesini görmüyorsunuz?

Sorunu yaratanlarla sorun çözme heveslisi başka bir medya dünyanın hiçbir yerinde yoktur sanırız.

Almanya Rusya NATO Eylem Tok