20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

24 Nisan Medyanın Halleri

HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

24 Nisan Medyanın Halleri
A+ A-

OYUN DEĞİŞTİRİCİ ENERJİ HAMLELERİ

NURULLAH GÜR / SABAH

Yüksek cari açık problemimizin en büyük nedenlerinden biri, enerjide dışarıya bağımlı olmamız. 2022'de toplam cari açığımız 48.8 milyar dolar seviyesindeydi. Aynı yıl ithal enerji faturamız ise 97.1 milyar dolardı.

Enerji tüketiminde dışarıya bağımlılığımız yüzde 70 civarında. Bu rakamlar, ithal enerjinin Türkiye ekonomisine ne denli büyük bir külfet oluşturduğunu net biçimde özetliyor. Enerji gibi kritik ve stratejik bir alanda dışarıya bu denli bağımlı olduğunuzda haliyle ekonomik kırılganlıklarınız artıyor. Jeopolitik risklere daha duyarlı hale geliyorsunuz; ihracat odaklı çalışan sektörleriniz rekabet gücü kaybediyor; enerji fiyatları hanelerin satın alma gücünü kıskacı altına alıveriyor. İthal enerji sadece cari açığı değil, enflasyonu da körüklüyor.

Türkiye ekonomisinin bu iki yapısal problemini çözmek için ülkenin enerji profilinin değişmesi gerekiyor. Bu, uzunca yıldır bilinen bir gerçek olsa da çözüme yönelik adım atmakta çok geç kaldık. Yerli enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesine yönelik sahici adımlar 2010'lu yıllarda atılmaya başlandı. Artık bu yoğun ve titiz çalışmanın meyvelerini yeme vakti geldi.

Yenilenebilir enerji yatırımları sadece ithalat faturasını aşağıya çekmeye yaramayacak. Güneş, rüzgar ve hidro-enerji gibi kaynaklardan elde edilen enerji, iklim değişikliği ile mücadele etmek için hayati öneme sahip. Türkiye, yenilenebilir enerji kapasitesini en hızlı arttıran ülkelerin başında geliyor. Bu alanda zaten coğrafi olarak çok önemli avantajlara sahiptik. Son yıllarda ortaya konan akıllı stratejiler ve yerli teknoloji girişimleri sayesinde şimdi bu potansiyeli hayata geçirebiliyoruz. Enerjideki bu hamlelerin tamamını bir bütün olarak elde aldığımızda, bu dönüşümün Türkiye ekonomisi ve bölgemizdeki jeopolitik denge açısından oyun değiştirici olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu projeler akamete uğramazsa, 2035'e geldiğimizde Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığını yüzde 50 gibi yönetmesi makul bir seviye çekmesi hiç de zor olmaz.


ÇOCUKLARIMIZI SINAV KÖLELERİ HALİNE GETİRDİK

ABBAS GÜÇLÜ / MİLLİYET

Çocuk olmak hiç bu kadar zor olmamıştı.

Onları adeta “sınav köleleri” haline getirdik.

Sınavla yatıp sınavla kalkıyor, günde 500 test çözdürüyor, daha bir önceki sınavın yorgunluğunu atmadan, diğerine hazırlamaya başlıyoruz…

“Öyle de olsa, yine de Çocuk Bayramı olan tek ülkeyiz. Bunun gururu bize yeter” diyen çok olacaktır.

Peki, bu tek başına yetiyor mu?

İşte özellikle bugün bunu enine boyuna sorgulamalıyız.

Çocuklarımız mutlu mu, istedikleri okullarda istedikleri eğitimi alıyor mu, geleceğe umutla bakabiliyorlar mı, hobileri, hayalleri ve en önemlisi de sınav kazanmanın dışında hedefleri var mı?..

Sınavlarda aradığını bulamayan yüzde 90 değersizleştirilmenin her türlü acısını yaşıyor da, sınav kazanan yüzde 10 mutlu mu?

Hayatın neresindeler, sınavlar için harcadıkları onca zamana, emeğe, masrafa ve yaşanmayan çocukluğa değdi mi?..

Hedef büyük ama!..

Çocuklarımız bizim her şeyimiz. Bu konuda hiçbir ulus elimize su dökemez. Yemez yedirir, içmez içirir, giymez giydirir ta ki okula başlayıncaya kadar başımızın tacı ederiz. Sonra aramıza eğitim ve sınavlar girer.

Her sınav onları bizden, bizi onlardan daha da uzaklaştırır.

Peki “Yeni Türkiye” vaadinde bulunan siyasilerin bugün bu konuda çocuklarımıza verecekleri en büyük armağan ne olacak?

Fazla uzağa gitmeden Avrupa’daki çocuklarla kıyaslayalım.

Onlar mı şanslı yoksa bizimkiler mi?

Bırakın sosyoekonomik göstergeleri, sadece eğitimi ele alalım.

Bizimkiler iyi okullara girebilmek için ne büyük çabalar harcıyor, onlar hazıra konuyor. Ne dershane ne özel ders, ne de rüyalarına giren testler var.

Hem çok iyi bir eğitim alıyorlar. Hem de bayramları olmasa da çocukluklarını doyasıya yaşıyor, mezun olduklarında da iş bulabiliyorlar.

Biz yetişkinlerin çocuklarımıza bırakacağımız en iyi miras bu olmalıydı.

Hesap verme günü.


UKRAYNA SAVAŞINDA A-POLİTİK ETKİLER

ERAY GÜÇLÜER / AKŞAM

Rusya'nın Ukrayna savaşında böyle dezavantajlı duruma düşmesinin nedeni, başlangıçta verilen kararın yanlışlığıdır. Ukrayna'nın 2014 yılından beri 140 km uzunluğunda ve üç kademe halinde derinliğine savunma tertipleri oluşturduğu ve uzun süreli bir savaş için son sekiz yıldır hazırlık yaptığı göz ardı edilmiş, Batının Ukrayna'ya olası desteği dikkate alınmamıştır. Özellikle İngiliz ve ABD özel kuvvetlerinin Ukrayna'da yaptıkları saha ve hazırlık çalışmaları alt kademelerce bildirilmesine rağmen özellikle Rus Askeri İstihbarat birimi (GRU) tarafından Putin'e iletilememiş veya iletilmemiştir. Bu durum genel anlamda Rus istihbaratının büyük bir eksikliğidir. Savaş öncesinde ve savaşın başladığı günlerde Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının rasyonel bir seçenek olmadığını defaten söyledim ve yazdım. Şimdi zaman bizi haklı çıkardı. Ancak stratejik hatalar taktik başarılarla örtülemez. Şu an Rusya'nın yaşadığı şey de tam olarak budur. Artık Rusya onurlu bir çekilmenin yollarını ararken, Ukrayna'yı yöneten dış akıl Rusya'yı olabildiğince savaş içerisinde tutup zayıflatmayı planlamaktadır. Bu noktada Rusya için tek seçenek Türkiye’dir.


SAMSUN’DA YAKILAN ATEŞ FİLYOS’TA HARLANDI

YUSUF DİNÇ / YENİ ŞAFAK

Söyleyeceğim şudur; Türkiye’nin doğalgazını karaya çıkarabilmiş olması, eylemin bütünü bakımından başlı başına bir bağımsızlık göstergesidir. Siyasetinin, askeri varlığının, mühendislik kapasitesinin, yatırım gücünün, iradesinin, inanmışlığının sonucu olan bir bağımsızlık göstergesi. Diğer taraftan her yönüyle bağımsızlığının sonucu olan bu eyleminin öznesindeki doğalgazını varlık olarak kazanmış olması, bağımsızlığının ekonomik boyutunun artık bir söylemden öteye geçtiğini göstermektedir.

Türkiye Mali Vatan’ın surlarındaki gediği Mavi Vatan’ını savunarak kapatıyor. Surdaki gedikse tabii ki cari açık.

Bugüne kadar Türkiye cari açığı hep enerji üzerinden tartışmak zorunda kaldı. Üstelik enerjinin cari açıkta gerçek bir gerekçe olmadığını bildiği halde... Fakat ne çare ki katma değer sorununu çözmek için yapılacak yatırımlarda kullanması gereken imkânlarını enerjiye harcamak zorunda kaldı. Yani enerjiye yaptığı harcamalar bir yana verimli yatırımları hayata geçirmek için bu kaynağı kullanamaması diğer yana. Önemli olduğuna ve herkesin bakış açısını değiştirmesi gerektiğine inandığım bir şey söylüyorum. Türkiye enerji ithalatı nedeniyle cari açık ülkesidir demek tek başına doğru değildir. Türkiye ileri teknoloji yatırımlarının desteklenmesine enerji harcamaları nedeniyle yeterince kaynak ayıramadığı, feragat etmek zorunda kaldığı için cari açık veriyor demek daha doğru olur.

Üstüne bir de enerji ithalatının döviz yükümlülüklerini karşılamak için Türkiye’yi müstemleke mantığıyla sömürmek isteyen sıcak paraya finansal pazar olmak yok mu... Bugün dahi bir güruh sıcak paraya kul olma düşüncesinden kendisini alamıyor. Sıcak para gelsin, gelecek de ama Türkiye’nin gebe olduğu düşünüldüğü için değil.

Medyanın Halleri