19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

24 Şubat Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları

24 Şubat Medyanın Halleri

 

PKK/DEM İŞBİRLİĞİ VE CHP’NİN GİRDİĞİ ÇIKMAZ YOL

NEDİM ŞENER - HÜRRİYET

 PKK’nın Akdeniz’e açılmak ve orada bir yer tutmak hayali ilk olarak 1999 yerel seçimlerinde uygulamaya konulmak istenmiştir. Dört dönem milletvekilliğini yaptığım Mersin’in Büyükşehir Belediyesi HADEP tarafından kazanılmış gibi ilan edilmiş, ancak Kültür Bakanı olarak yaptığım itirazlar ve yeniden sayım sonucunda HADEP’in seçimi kazanmadığı tespit edilmiştir. Böylece Akdeniz’e açılım hayalleri önlenmiştir... Akdeniz’e komşu diğer ilçe ise Toroslar ilçemizdir. HADEP’in devamı olan DEM Partisi’nin CHP ile uzlaşmak için yüzlerce ilçe arasından Akdeniz ve Toroslar ilçelerini şart koşmaları basit bir seçim stratejisi değildir. Mersin’de emperyalist hayallerinin kaldığı yerden devam ettirildiğinin açık bir göstergesidir. Burada kabul edilmesi mümkün olmayan durum, büyük Atatürk’ün kurduğu CHP’nin bugünkü yöneticilerinin koltuk uğruna bu iki ilçemizi DEM’e peşkeş çekme kararı almaları ve Mersin’i emperyalist hayallere teslim etmeleridir.” Fazla söze gerek yok...

İLİÇ’E DAİR SORULAR

HANDE FIRAT - HÜRRİYET

Erzincan İliç’te o korkunç görüntülerde toprak hepimizin yüreğine aktı, hepimizin yüreğini kapkara kapladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan; “Bu heyelanın teknik incelemeleri, soruşturmaları başladı. Soruşturmaların neticesine göre adımlar mutlaka atılacaktır” ifadesini kullandı. Buradan yola çıkarak aklımdaki soruları sıralamak isterim;

  • Anagold’un maden arama ruhsatı iptal mi edildi, durduruldu mu? Maden Kanunu’na göre ruhsat iptali ile faaliyet durdurma çok farklı. Faaliyet durdurmada firmaya eksikleri gidermesi için 6 ay gibi bir süre tanınıyor. Ama böylesi büyük bir faciada nasıl bir yol izlenecek, firmaya nasıl bir yaptırım uygulanacak?

  • Çıkan milyonlarca tonluk atık toprağı firma nereye taşıyacak? Bu sıradan toprak değil, atık niteliğinde yani hassas taşıma ve depolama gerektiriyor. Böylesi bir kütleyi firma, bu hassasiyetle taşıyabilecek mi? 

  • Prof. Dr. Hakan Ersoy, “Dünya literatüründe, maksimum 150 metre olan ‘liç yığını’nın burada 257 metreye ulaştığını tespit ettik; bu inanılmaz bir rakam. Dünyada böyle bir ‘liç’e rastlamadık” dedi. Bugüne kadarki saha incelemelerinde bu durum nasıl görülmedi?

  • Bundan sonra firmadan yarattığı çevre kirliliğini minimize etmesi için ne yapması istenecek? ABD Montana eyaletinde 50 milyon dolarlık altın çıkarmak için açılan madenin siyanür havuzundaki patlama sonrası çevre zararlarını azaltmak için 1 milyar dolarlık bütçe ayrılmıştı. İliç’te çevre zararlarını minimize etmenin maliyetini kim üstlenecek? İliç’te bu maliyet ne kadar tahmin ediliyor? Firmadan nasıl tahsil edilecek? 

  • Sağlığa zararlı olabilecek bu hafriyatın içindeki kimyasalların çözülmemesi için, PH’ının değişmemesi için ne gibi bir önlem düşünülüyor? 

  • İş güvenliği denetçileri çalışanların yaşamının tehlikede olduğunu görmediler mi? Bunu rapor etmediler mi?

  • İkinci kapasite artışı için izin verilirken, bu çıkacak atığın çevreye vereceği olası zararlar dikkate alınmadı mı?

KANDİL CHP’YE KAYYUM ATADI

HİLAL KAPLAN - SABAH

Vaktiyle Türkiye'nin terör örgütü PKK'nın Suriye yapılanması olan YPG'yi koruması gerektiğini de açıklamış bir kişi olan Ahmet Özer, Özgür Özel'in "yapay zekâ ile desteklenen" yeni CHP'sine çok yakıştı. Ekrem İmamoğlu, seçimi kazanmak için HDP/ DEM onaylı isimleri ilçelerde aday göstermeyi, HDP/DEM'li isimlere belediye meclis üyeliği ve başkan yardımcılıkları vermeyi, hatta başka şehirlerdeki belediyeleri de bırakmayı peşinen kabul etti Bence bu ayak oyunlarını bir kenara atıp, CHP'yi kapatıp HDP/DEM çatısı altında "Kent Uzlaşısı"nı bir adım daha ileriye götürmeliler. İşe, Esenyurt Belediye Başkan adayı eski danışmanı Ahmet Özer ile birlikte televizyonlara çıkarak "özerklik", "terörle mücadele", "LGBT" ve "PKK'nın Suriye ve Irak yapılanmaları" başlıklarında ne düşündüklerini kamuoyuyla paylaşarak da başlayabilirler.

HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ TÜRKİYE'YE GEÇİYOR

ERAY GÜÇLÜER - AKŞAM

Yani bizim rakiplerimiz ABD, Çin ve Rusya'dır. Ve ürettiğimiz KAAN uçağı en az diğer rakipleri kadar mükemmel ve hatta bazı özellikleriyle daha üst seviyededir. Türkiye bu uçağın kendi teknolojik kapasitesi ile geliştirip üretmeye devam ettiği müddetçe kendi jeopolitik alanında hava üstünlüğü 2028 yılından itibaren Türkiye'ye geçmeye başlayacaktır. Bu da küresel ölçekte bölge jeopolitiğindeki dengelerin kökten değişeceğini bize söylemekte. Biz buna hazırız da dünya buna hazır mı göreceğiz ama artık pasta yemek isteyen önce pastaneye gelecek. Adres Türkiye. O yüzden KAAN uçağını sadece bir savaş uçağı üretmek olarak görmemek lazım. Bu arada Milli Muharip Savaş Uçağı üretmenin küresel siyasetteki etkilerini de kısaca ortaya koymamız gerekiyor. Başta ABD, İngiltere ve Hindistan olmak üzere pek çok ülke yeni ordu yapılanmalarını ve yeni askeri teşkilatlanmalarını 2030'lu yıllarda tamamlamayı planlıyorlar. Çünkü dünyada 2030'dan itibaren küresel bir kapışma yaşanması bekleniyor ve kıyamet finali de muhtemelen Asya-Pasifik'te olacak gibi görünüyor. O yüzden bizim de buna hazır olabilmemiz bakımından KAAN uçağını üretmemiz bekamızın güvenliğini sağlamada çok önemli bir gelişmedir. Ülkemize hayırlı olsun. Emeği geçenlere müteşekkiriz.

ÜNİTER DEVLETE VEDA UZLAŞISI

ZAFER ŞAHİN  - MİLLİYET

Muhalefet bu yerel seçimde İstanbul başta olmak üzere birçok kritik ilde Kandil patentli “Kent Uzlaşısı” stratejisi ile seçime gidiyor değil mi? DEM-HDP çizgisi İstanbul’un kritik ilçelerinde aday çıkarmıyor. Bunun karşılığında Büyükşehir Meclisine CHP listelerinden üye yazdırıyor. (Bknz: Üsküdar, Tuzla Meclis Üyelik listeleri.) İstanbul Büyükşehir Meclisi’nde 20 üyeli etkili bir grupları olacak. Ama bu da DEM’e yetmiyor. CHP’nin Esenyurt adayını Atatürk’ün partisine adeta zorla geri çektirdiler. Yerine 2015 seçimlerinde HDP’den Milletvekili adayı olan Ahmet Özer’i getirdiler! İddia o ki, seçilirse CHP’den istifa edecek ve DEM’e geçecek. Kandil’in eline “İstanbul’un en kalabalık ilçelerinden birini biz yönetiyoruz” cümlesiyle başlatacakları müthiş bir propaganda malzemesi verilmiş olacak. Ahmet Özer ilginç bir profil. Açık kaynaklardan “Asıl mesele Rojava’dır. Türkiye, Rojava Kürtlerini düşman olarak görüyor” diye başladığı konuşmalarını okuyun. CHP’nin Esenyurt’u kime, neden bıraktığını daha iyi anlayacaksınız. Türkiye’nin üniter devlet yapısı masada dedik..Hala inanmayanlar için DEM Parti MYK Üyesi Murat Mıhcı’nın şu sözleriyle devam edelim: Kent uzlaşısı sadece bir seçim süreci modeli değil, ileriye dönük bir örgütlenme biçimidir! DEM’in “İleriye dönük örgütlenmesi” sizce ne olabilir? Tek parça bir Türkiye isterler mi mesela? Yoksa akıllarından geçen “Esenyurt Özerk Bölgesi” ilan etmek mi olur?

Son Dakika Haberleri