20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • İçel
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Şanlıurfa
  • Siirt
  • Sinop
  • Şırnak
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

25 Ağustos Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

25 Ağustos Medyanın Halleri

NİJER VEKALET SAVAŞINA SÜRÜKLENEBİLİR

Hasan Basri Yalçın - Sabah

Fransa, Batı Afrika'da kendine yakın devletleri kışkırtmaya çalışıyor. Ama mesela Nijerya şimdiye kadar beklendiği gibi topa girmedi. Sırada Gana üzerinden Burkino Faso'yu geçerek Nijer'e müdahale fikri var. Hatta bir iki hafta içinde operasyonun başlayacağı söyleniyor.

Fransa birkaç yıl önce Mali'de kendi yaptığı operasyonu eline yüzüne bulaştırmış ve becerememişti. Bu Nijer gibi diğer Afrika ülkelerinde de Fransa etkisinin kırılabileceği fikrini ciddi anlamda tetikledi. Rus Wagner şirketi de bu anlamda elinden geleni yapıyor ve Fransa'ya karşı direnme ihtimali olan her grubu destekliyor.

Kriz bir vekâlet savaşına doğru sürüklenmek üzere. Fransa'nın hiçbir şey yapmadan bekleyeceğini düşünemiyorum. Rusya'nın fırsat olarak gördüğü şartları kullanmaktan geri duracağını da düşünmüyorum. Nijer'deki yeni yönetime askeri destek verecektir.

İki taraf da kararlı. Ancak Fransa kendisi de vekil kullanmak istiyor. Kendine yakın Afrikalı devletler ise ne kadar Fransa'nın beklentilerini yerine getirir bilemem. Ciddi şüphelerim var. Başarılı bir operasyon için kilit ülke, Nijer'le sınır paylaşması bakımından Nijerya'ydı. Nijerya, sanırım risk büyük olduğundan bu ateşe kendini ilk ve belki tek atan olmak istemiyor.

KERAMETİ GARPTA ARAMAK ÜZERİNE

Taceddin Kutay - Akşam

Her neyse, derdimiz, minör tonlarla hassaslaştırılmış bir "Doğu, Batı'yı döver" türküsü söylemek değil. Filmin ikinci bölümünü biliyorsunuz. 18. Asır, kum saatinin tersine çevrildiği, akışın istikametinin değiştiği bir yüzyıldır.

Ondan sonra gelen eslafımızın, nûru garpta aramasında bir gariplik görmem ben. Doğaldır. Rüzgar öyle esiyor. Cereyana karşı nargile mi tüttürseydi adamcağızlar?

Ne Nâmık Kemal'in ne Akif'in garba bakıp da vay anasını demesi benim açımdan hakir görülecek bir şey değildir. Dedim ya, o gün itibarıyla bir şelalenin altında durmuş, yukarıya bakan adamlardı yalnızca bu bîbaht dedelerimiz.

Ben şu an garpperestlik yapanı hakir görüyorum. Dalga geçilesi, aşağılanası bir tutum olarak görüyorum. Zira kum saati artık devrildi. Cam fanus kırıldı, kumlar dört bir yana saçıldı. Bu herc-ü merc eyyamında hâlâ yüceltecek bir yukarıdaki aramak af buyurun, fakat ahmaklığın daniskasıdır. Dahası büyük cehalettir.

Bir yazıyla halledilecek iş değil. Öyle görünüyor ki önümüzdeki iki üç yazının mevzuu bu olacak. Şimdilik burada keselim ve önümüzdeki günlerde kültürel melezlik, siyasal ve kültürel desentralizasyon gibi mevzulara gireceğimizi beyan edelim.

BM YEŞİL HAT’TA RUMLARLA SİRTAKİ YAPARKEN...

Hakkı Öcal - Milliyet

8 BM görevlisinin yaralanması ve birkaç aracın iş makinasıyla kenara iteklenmesi gibi bir gelişme ile Kıbrıs’ın haberlerde ön sıraya çıkması, kitle yayın araçlarına ve sosyal medyaya, Kıbrıs sorununun insani boyutlarını, bunların gerisinde yatan emperyalist komploları anlatma imkanı verebilir. Şu “Yeşil Hat” denen şeyin bile, İngiltere’nin 1963’te Kıbrıs’ta bulunan güçlerinin komutanı General Peter Young tarafından, Türkler ve Rumları birbirinden ayıracak ateşkes hattının harita üzerinde yeşil kalemle çizilmesi sebebiyle bu adı aldığını bilirsek, o tarihten beri ortada iki toplumlu bir ada mevcut olduğu halde, BM’nin, ABD’nin ve AB’nin Türkleri yok sayan bir Tek Kıbrıs formülünde neden ısrar ettikleri sorusuna kafa yormamız daha kolay olabilir.

BM’nin Yeşil Hat’taki Pile köyünden güneye bırakın yol yapmayı, adeta Rumlarla sirtaki yaparken, neden Pile’deki 400 Türkün kuzeye daha kolay gidip gelmesini engellemek istediği, tarih bilmeden anlaşılamaz. 8 BM görevlisinin yaralanması ve birkaç aracın iş makinasıyla kenara iteklenmesi gibi bir gelişme ile Kıbrıs’ın haberlerde ön sıraya çıkması, kitle yayın araçlarına ve sosyal medyaya, Kıbrıs sorununun insani boyutlarını, bunların gerisinde yatan emperyalist komploları anlatma imkanı verebilir. Şu “Yeşil Hat” denen şeyin bile, İngiltere’nin 1963’te Kıbrıs’ta bulunan güçlerinin komutanı General Peter Young tarafından, Türkler ve Rumları birbirinden ayıracak ateşkes hattının harita üzerinde yeşil kalemle çizilmesi sebebiyle bu adı aldığını bilirsek, o tarihten beri ortada iki toplumlu bir ada mevcut olduğu halde, BM’nin, ABD’nin ve AB’nin Türkleri yok sayan bir Tek Kıbrıs formülünde neden ısrar ettikleri sorusuna kafa yormamız daha kolay olabilir. BM’nin Yeşil Hat’taki Pile köyünden güneye bırakın yol yapmayı, adeta Rumlarla sirtaki yaparken, neden Pile’deki 400 Türkün kuzeye daha kolay gidip gelmesini engellemek istediği, tarih bilmeden anlaşılamaz.

BAKIN SES NEREDEN GELDİ?

Ersin Çelik - Yeni Şafak

Türkiye’deki çocukların cinsiyetlerinin merdiven altı merkezlerde değiştirildiği ortaya çıktıktan sonra yetkili kurumlar ve ilgili kişilerin ortalığı ayağa kaldırması gerekirken, ‘Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği’ bu ameliyatları ve Çapa Tıp’taki kurulun çalışmalarını dibine kadar savunan bir açıklama yayınladı. Yani tartışmaya LGBT’liler de müdahil oldu ve şunu açıkça ifade ettiler: “Trans ergenlerde hormon baskılayıcı uygulamasına ilişkin hedef gösterilen bilim insanlarının ve trans ergenlerin sağlığa erişim hakkını savunan her türlü güncel ve bilimsel eylemin yanındayız.”

Şu açıklama devam eden soruşturmaların daha da derinleştirilmesi ve merdiven altı diye tabir edilen cinsiyet değiştirme merkezlerinde süreçlerin nasıl işletildiğinin, ailelerin ve çocukların nasıl ikna edildiğinin ortaya çıkarılması için önemli bir işaret. Bakalım soruşturmalardan nasıl bir sonuç çıkacak ve daha da önemlisi kamuoyu tatmin olacak mı? Bekleyip göreceğiz...

ALEVİLER NEREYE KOŞUYOR

Soner Yalçın - ODA TV

1980 öncesi büyük fedakârlıkların- paylaşımların yaşandığı örgütlenmeler çözülerek, kimlikçi siyasete indirgendi. Mesela, (yurt dışı örgütlenmeler eliyle) Atatürkçü-ulusalcı Alevilerin kafası karıştırıldı. Oysa, ulus etnik örgüyü değil; duygusal yönü güçlü aidiyet duygusunu ifade eder. Dolayısıyla ulus, toprak üzerinde yaşayan topluluğa yeni anlam atfeder: Yurttaş birliği… Ve 1980’den sonra önce sınıf ve arkasından yurttaş kimliği sarsıntıya uğratıldı. İşte… Etnik olarak yeteri kadar parçalanmış ülkede dayanışmayı artırması beklenen kimi Alevicilerin, CHP’deki değişime-dönüşüme salt mezhepsel bakması bu gelişmelerin sonucudur…

Aleviliğin tarihinden gelen, zalime karşı ezilenlerden yana eşitlikçi ilkeler, kimi Aleviciler tarafından genel başkanlık koltuğunu korumak için feda ediliyor… Yıllar boyu kutuplaşmanın acısını çeken hoşgörülü Aleviler, şimdi CHP’de kutuplaştırıcı siyasetin merkezine konuyor. Yazık. Maalesef bazı Aleviler bu oyuna geliyor. Bu, Cumhuriyet’e yabancılaşmadır. Bu, feodalizme yenilmektir. Bu, kimlikçi neoliberalizmin tuzağına düşmektir. Bu, CHP'yi yıkıma sürüklemektir.

Medyanın Halleri