27 Temmuz 2024 Cumartesi
İstanbul 22°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

28 Mayıs Medyanın Halleri

28 Mayıs Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...

28 Mayıs Medyanın Halleri...Köşe yazarlarının gündemi... Gazetelerde neler var? Köşe yazılarında öne çıkanlar...
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

27 MAYIS DEVRİMİ VE 1961 ANAYASASI

ALEV COŞKUN - CUMHURİYET

27 Mayıs hareketinin 64. yılındayız. 27 Mayıs, 12 Mart ve 12 Eylül askeri darbeleriyle karıştırılmamalıdır.
12 Mart ve 12 Eylül darbeleri emir komuta zinciri içinde üst düzey komutanlar tarafından ve NATO’nun destekleriyle gerçekleştirildi. 12 Mart ve 12 Eylül, temelde 27 Mayıs 1960’ın yarattığı 1961 Anayasası’na karşı yapılmıştır. 12 Mart “tutucu” (muhafazakâr), 12 Eylül ise kararları ve sonuçları bakımından “karşıdevrimci” bir askeri harekettir.

27 Mayıs hareketinin en önemli ürünü 1961 Anayasası’dır. Bu anayasa hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş ve anayasa bu temel ilke üzerine yapılandırılmıştır.

27 Mayıs devriminin ürünü olan 1961 Anayasası, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan yeni anayasalardan esinlenerek düzenlenmiştir. Avrupa’daki bu yeni anayasalar egemenliğin kullanılmasının tek başına bir organ, kişi, zümre ya da sınıfa bırakılmasını engelliyordu. Demokrasiyi kullanarak iktidara gelen demokrasi karşıtı rejimlere açık kapı bırakmıyordu. İktidarı ele geçiren siyasal iktidarın bir dikta yaratmasını engelleyen kurumlar oluşturuldu. Çağdaş demokrasilerde, Meclis çoğunluğunun her istediğini yapması artık geçerli değildir. Hukukun üstünlüğü ilkesi ve demokrasinin kendisini koruma hakkı düşüncesinin gelişimiyle, anayasa mahkemeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kuruldu. Böylece siyasal iktidarın yetkileri sınırlandırıldı.

1961 Anayasası, seçimle oluşturulan bir Meclis tarafından yapılmıştır. Her ilden bir kişi, İstanbul’dan dört kişi, İzmir ve Ankara’dan üç kişi seçilmiştir. Üniversiteler, odalar, barolar, basın kuruluşları, yargı organları, sendikalar, öğretmen kuruluşları, kooperatifler ayrı ayrı toplantılar yaparak kendi içlerinden onar kişiyi seçerek Meclis’e gönderdiler. Bu nedenle Meclis’e “Kurucu Meclis” adı verildi. (…)

Bugünlerde yeni anayasa yapılması, gündemin ana konusu durumuna gelmiştir. 1961 Anayasası bu yeni anayasa için temel kaynak olmalıdır. Bu nedenle gerçekleri yeniden tekrarlıyoruz.

27 Mayıs 1960 hareketi, diğer askeri darbelerle karıştırılmamalıdır. Sendikalar, üniversiteler, emekçiler ve özellikle gençlik tarafından yüksek oranlarda desteklenmiştir.
27 Mayıs 1960 hareketi, seçimle bir kurucu Meclis oluşturmuştur.

Bu Meclis’te sendikalar, kooperatifler, yüksek yargı organları, odalar, barolar ve kendi aralarında seçtikleri üyelerle temsil edilmişlerdir.

1961 Anayasası, kurucu Meclis’ten sonra halkoylamasına sunulmuş ve halkoylamasıyla kabul edilmiştir.

Bütün dünyada, uluslararası kuruluşlarda, 1961 Anayasası’nın ilerici, hukuk devletine ve demokrasiye bağlı olduğu kabul edilmiştir.

1961 Anayasası, Türk toplumunun 200 yılı aşan uygarlaşma hareketinin; çağdaşlaşma, demokratikleşme ve hukuka bağlılık açısından doruklarından birisidir.
Çocuk doğumu azaldı!

İŞSİZ ÖĞRETMEN ÇOĞALDI!

NECATİ DOĞRU - SÖZCÜ

22 yıldır yargı, yasama, yürütme, basın, ordu, polis, din, diyanet, sermaye, bürokratik oligarşi, bütün güçleri, tek elde toplamış iktidar: Cumhuriyet dönemi kurulanlar dahil her şeyi yabancılara sattı, yetmedi dış borcu da büyüttü; harcadı, savurdu, kendi zenginlerini peydahladı; iç soygun yapan talan düzeni kurdu, Avrupa’da en adaletsiz servet ve gelir dağılımının Türkiye’de olduğu ortaya çıktı; bu yönetim yüksek yapışkan enflasyon ile yüksek yapışkan cari açık yarattı.

Öbür yandan da doğan çocuklar okul yaşına gelince onları eğitecek öğretmen sayısını planlayamadı. Çocuk doğumu azaldı. İşsiz öğretmen çoğaldı.
Anneyi mi suçlamalı.
Babayı mı kınamalı.

Atama isteyen öğretmenleri, zaten meydanlarda polislere dövdürüyorlar. Albert Einstein’ in bir sözü var: “Öğretmen ihmal edildiğinde o ülke intihar ediyor demektir.”

KAYIT DIŞININ KULAĞI KAPIDA

ŞEREF OĞUZ - EKONOMİM.COM

Ekonominin kaçta kaçı kayıt dışında? Bu, yarım asırlık sorunun doğru bir cevabı yok. Olsaydı zaten kayıt içi olmuştu. Ancak araştırmalar gösteriyor ki bundan 10 yıl önce üçte biri kayıt dışında iken şu anda üçte ikilik kısım kayda girmemiş. Kümesteki kazlar sürekli yolunurken dışarıdaki tilkiler özgür.

Şimdi bir yandan ihbarcılara ödül yöntemi diğer yandan bilişim teknolojileriyle donanmış Maliye’nin vergi kaçak radarlarını devreye almışlığı var. Bunun anlamı şudur; belki de rakibin muhbir, belki Maliye’nin elektronik dedektifi, muhasebat kayıtlarını fark etmiş ve seni denetlemeye gelecek…
İstismar edilir mi?

Kesinlikle evet. Sadece muhbir ikramiyesi için değil, rakibini zora sokmak için Maliye’ye ihbarlar yağacak. Çoğu sahte çıkacak. Maliye’nin tüm bu ihbarları değerlendirme şansı olur mu bilinmez ancak vergi kaçağını azaltmaktan ziyade istismara açık olacağını öngörüyorum. Zira öncekiler fiyaskoydu.

Neler yapmalı?

Öncelikle kayıt dışı işlemlerini azaltmalı ya da tamamen ortadan kaldırmalısın. Hesabını kitabını yeminli mali müşavir yapsa bile onu doğru bilgilendirmeli, ondan “vergiden kaçınma” talebinde bulunurken ahlakı, yasayı çiğnememelisin. Ayrıca rakibini ihbar ederken günahsız olsan iyi olur.

MCGURK, SURİYE’DE PKK İLE TEHLİKELİ BİR OYUN OYNUYOR

ABDULKADİR SELVİ - HÜRRİYET

CIA’in eski Türkiye İstasyon Şefi Richard Perle için “Karanlıklar Prensi” denilirdi.
12 Eylül darbesindeki rolü nedeniyle...
Bir de McGurk var.
Irak’ı bölen adam.

Hani Trump, “DEAŞ’ı, Obama ve Hillary Clinton kurdu” demişti ya...
Suriye’de YPG’yi oluşturmak için DEAŞ’ı kuran adam.
PKK’nın, YPG’nin hamisi.

Trump, Irak’tan ABD askerinin çekilmesi talimatını verince tepki olarak istifa etmişti.
Çünkü Irak’taki iç savaşı körükleyen adamdı.

Irak ve Suriye’yi kaos ortamı içinde tutup PKK’ya bir “terör devleti” kurdurmanın peşindeydi.
Biden’ın seçilmesiyle birlikte Afrika ve Ortadoğu koordinatörlüğüne atandı.
Celal Talabani’nin ölümünden sonra KYB’de Bafel Talabani’nin seçilmesini sağladı.

Bafel Talabani ile Mazlum Kobani’yi bir araya getirdi. Süleymaniye’de PKK’ya alan açılmasını sağladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “McGurk denilen adam terör örgütlerinin sevk ve idaresini yapıyor” demişti.
Hülasa Irak ve Suriye’yi parçalama adına ne varsa yapan, PKK-YPG’yi besleyip büyüten adam.

Türkiye açısından tehlikeli birisi.
McGurk yeni bir oyun oynuyor.

O oyunun adı; PKK- YPG’ye sözde yerel seçim yaptırma oyunu.
Peki bunu niye şimdi yapıyor?

Biden’ın seçimleri kaybedeceğini, Trump’ın geleceğini görüyormuş. Tabii Trump gelince McGurk gidecek demektir.

Bizim gündemimizde İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ölümü var ama McGurk gitmeden Türkiye aleyhine tehlikeli bir oyun oynuyor.

Bu oyunun adı; PKK’ya özerk bir yönetim kurma oyunu.
Bu oyunun adı; ileride PKK’ya bir terör devleti kurdurma oyunu.
Bu planı yıllardır konuşuyorduk ama McGurk sayesinde ete kemiğe bürünüyor. İlk adımları atılıyor. (…)
Bu oyunun adı ne? Önce seçimler yaptırılacak.

Böylece Batı dünyasında PKK’ya yönelik bir sempati oluşturulacak. O zeminin üzerine bir demokrasi kılıfı geçirilip özerklik ilan edilecek.
Özerkliğin ardından ise PKK devleti gelecek.
İktidarı ve muhalefetiyle Türkiye’nin tek bir ağız olup, ne pahasına olursa olsun bu tehlikeli plana ‘dur’ demeliyiz.

Medyanın Halleri