14 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

6 Ekim Medyanın Halleri

6 Ekim Medyanın Halleri
A+ A-
Hazırlayan: Beyhan Korkman

İNCE’NİN BÖLÜCÜLÜĞE KARŞI TUTUMU DEĞİŞTİ

ÖZDEMİR İNCE - CUMHURİYET

HDP’nin yayımladığı 11 maddelik çağrıyı aklı başında her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kesinlikle onaylar. Çağrının 4. maddesinde yer alan “Türkiye’nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP çözüm için hazırdır” görüşü, sorunun TBMM’de görüşülmesi düşüncesini onaylamaktadır. Bu, Millet İttifakı’nın da görüşüyle örtüşmektedir. Çağrının 11. maddesinde yer alan “Sivil, özgürlükçü, yeni bir anayasa Türkiye’de yeni bir başlangıcın ve demokratikleşmenin tacı olacaktır” görüşü de demokrat ve özgürlükçü kamuoyunun talebiyle tamamen örtüşmekte ve Millet İttifakı’nın ortak düşüncesini onaylamaktadır. 11 madde kamuoyunun ve Millet İttifakı’nın gelecekle ilgili tasarısıyla örtüşmektedir. Dolayısıyla, HDP’nin Millet İttifakı ve destekleyicileriyle yol arkadaşlığı yapmasının önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Bu nedenle, HDP’yi barışçıl, işbirlikçi ve uzgörüşlü çağrısından dolayı kutlamamız gerekmektedir.

‘ATLANTİK ESKİ ÖNEMİNİ KAYBEDİYOR’

BURHANETTİN DURAN - SABAH

AB'nin Çin'i kuşatma politikasına katılmayacağını gören ABD yeni bir adım daha attı. Biden, 24 Eylül'de Dörtlü (Quad) liderleri (Avustralya Başbakanı Scott Morrison, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ve Japonya Başbakanı Suga Yoşihide) ile yüz yüze bir zirve gerçekleştirdi. 2004'teki tsunami felaketinden sonra oluşturulan Dörtlü İttifak şimdilerde Biden yönetimi tarafından "demokrasiler ittifakının" bir halkası olarak Çin'e karşı güçlendiriliyor. Bu zirvenin AUKUS'un hemen ertesinde yapılması da dikkat çekiciydi. Adı bile Çin'e karşı güç birliğini gösteren "Hint-Pasifik" bölgesindeki bu yoğunlaşma ABD'nin dünyanın diğer bölgelerindeki ittifak ve angajmanlarını dönüştürüyor. Biden yönetimi AUKUS ve Quart ile "demokrasiler ittifakı" politikasının rengini netleştirdi. Söylem bir yana bu politikanın temelinde "Önce ABD'nin yeni versiyonu" bulunuyor. Yani Biden usulü Amerikan milliyetçiliği... Çin'i sınırlandırmayı merkeze alırken AB ve NATO müttefiklerini ikincil düzleme alıyor. Washington odağını sadece Ortadoğu ve bitmeyen savaşlardan ayırmıyor. Aynı zamanda Atlantik de eski önemini kaybediyor. Trump yönetimi döneminde NATO'nun beyin ölümünden bahseden Fransız Cumhurbaşkanı Macron, muhtemelen şimdilerde NATO'nun ruhunun kaybedildiğini düşünüyordur.

‘BÜTÜN SALDIRILARIN ARKASINDA NATO VE ABD VAR’

HASAN ÖZTÜRK - YENİŞAFAK

Her neyse..! Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş diyebiliriz. Yani Amerikan hükümeti Erdoğan’ın devirmeyi kafasına koymuş. Tabii gücü yeterse. Bu yüzden de Türkiye’nin ve Sayın Erdoğan’ın her türlü “iyi niyet gösterisini” Amerikalılar şu ana kadar ya görmezden geldi ya boşa çıkardı. Rusya ile Türkiye’nin, ekonomiden, savunma sanayiine geliştirdiği ticari ilişkiler iki ülkenin birbiriyle rekabetini elbette sonlandırmayacak. Hele ki Kırım gibi, Suriye gibi kriz alanlarıyla ilgili hem farklı hem ortak tutumlar sergilenerek devam edecek. Ancak, şunu biliyoruz ki 1 Ekim’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclis’ine bile “gazi”lik ünvanın verilmesine vesile olan saldırılar NATO uçakları tarafından yapıldı. Yani, Türkiye bir NATO üyesi olarak özellikle son 10 yıldır NATO ülkeleri tarafından “dost ateşi”ne tutulmuştur. 7 Şubat MİT krizinden, 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine kadar aparat olarak kullanılan bütün saldırıların arkasında NATO ve Amerika vardır. Hal böyle olunca, Türkiye ile Rusya’nın neden bu kadar yakınlaştığını tartışırken, bu gerçeği ıskalamak ya da unutturmak kimlerin işine gelir bunu da buraya bir soru olarak bırakıyorum! “Hür dünya”, “Demokratik dünya”, “Çağdaş uygarlık” diyerek batı ve Amerika’nın kurduğu düzen kutsanırken bu düzenin Türkiye’ye ve coğrafyamıza nasıl bir bedel ödettiği unutturuluyor.

SURİYE DİPLOMASİ TRAFİĞİNİ HIZLANDIRDI

MUHARREM SARIKAYA - HABERTÜRK

Ürdün’ün Suriye olayları sonrası Türkiye’den farkı olmadı. En fazla göç ile karşılaşan ülkelerden biri de Ürdün oldu. Ancak dün itibarıyla önemli bir gelişme yaşandı Şam başlattığı, “Komşularla iyi ilişki geliştirme” projesi kapsamında Amman ile ilişkileri yumuşattı. Önce istihbarat kurumlarının başkanları görüştü, onu diplomatlar izledi ve yakın geçmişte dışişleri bakanları buluştu. Suriye Devlet Başkanı Başar Esad da 10 yıl sonra Ürdün Kralı Abdullah’a telefon açtı ve iki devlet başkanlığından yapılan açıklamada ilişkilerin geliştirilmesi konusunda görüş birliğinin karşılıklı olarak teyid edildiğine vurgu yapıldı.

Atlantik NATO ABD Suriye Medyanın Halleri 5 ekim özdemir ince burhanettin duran Hasan Öztürk Muharrem Sarıkaya