20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

6 Mayıs Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

6 Mayıs Medyanın Halleri

ABD PLANI ‘ÇÖZÜM’ PKK/HDP İLE CHP’NİN TÜRKİYE’NİN BÖLÜNME STRATEJİSİ

NEDİM ŞENER / HÜRRİYET

Geldiğimiz nokta şudur: ABD, Irak’ta Talabani Suriye’de PKK/YPG eliyle bölünme planını ilerletti. Türkiye’de ise silahlı gücü kalmayan PKK üzerinden değil siyasi ayağı HDP-YSP üzerinden Kılıçdaroğlu ile geliştirilen işbirliği ile bölünmenin zeminini hazırlıyor.

Nitekim, PKK/HDP-YSP’lilerin yeni bir “çözüm-açılım” sürecinden söz etmeleri bundan kaynaklanıyor. Bunun için de ABD ve AB ülkeleri başta uluslararası güçleri Türk devleti üzerinde baskı oluşturması ve PKK elebaşı Öcalan’la görüşme yolları açılması ile yeniden demokratik özerlik stratejisinin kabulü sağlanması bekleniyor.

“Kemal Kılıçdaroğlu ile hedeflerimiz örtüşüyor, Kürt sorununa demokratik çözüm gelecek” diyen PKK/HDP’li Mithat Sancar’ın, cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi TBMM’deki milletvekili sayısı ile anahtar olacaklarını belirtirken, “Bizsiz bir meclis iki tarafta çoğunluğu sağlayamamalı. Biz bu gücümüzü çözüm yönünde kullanacağız” demesi de bundan. Kılıçdaroğlu’nun söz verdiği gibi yasa ve anayasa değişiklikleriyle TBMM’yi bölünme için kullanacaklar.

İKLİM KRİZİNDEN GIDA GÜVENLİĞİNE 3 TEHDİT

KEREM ALKİN / SABAH

8 milyarı aşan dünya nüfusunun doğru ve yeterli beslenmesi adına en kritik konu olan küresel gıda arz güvenliği küresel iklim krizinin sebep olduğu 3 temel tehdit ile karşı karşıya. Tehditlerden ilkini küresel iklim krizinin sebep olduğu küresel ısınma sorununa yönelik olarak, tarım ürünlerinin gerekli adaptasyonu hızla gösterememesi oluşturmakta. Bu nedenle, küresel sıcaklık artışına karşı, tarımsal ürünleri ve tarımsal üretimi daha dayanıklı hale getirecek bilimsel çalışmaların, araştırma ve geliştirme çalışmalarının hızlandırılması gerekiyor. Ekilebilir tarım arazilerinde, sulak alanlarda küresel iklim krizinden kaynaklanan kayıplar, dünya nüfusunun artan beslenme ihtiyacına yönelik ciddi tehditleri gündeme getirmekte. Bu nedenle, tarımsal üretim ve gıda üretiminde verimliliği katlayacak her türlü yeni nesil çalışmalar, yeni üretim metodolojileri tüm uluslararası teşkilatların ve araştırma kuruluşlarının gündeminde yer almakta.

Küresel iklim krizinin sebep olduğu ikinci tehdit ise, tarım arazilerine ve çok sayıda tarımsal ürüne musallat olan 'mantar tehdidi'. Küresel sıcaklık arttıkça, küresel tarım üretimini ciddi boyutlarda tehdit eden mantar riski de büyüyor. Sadece, gelişmekte olan ülkelerde, Afrika, Asya ve Latin Amerika'da değil, İrlanda ve Birleşik Krallık gibi ülkeler de dahi belirli tarımsal ürünler ve bu ürünlerin üretildiği tarım arazilerde mantar tehdidinin hızla yayıldığını görüyoruz. İşin olumsuz tarafı, küresel ısınma ve yağış miktarındaki azalma, aşırı kuruyan hava ve güçlü rüzgarlar aracılığı ile, mantar tehdidinin ülkelerden ülkelere, kıtalardan kıtalara hızla yayılmasına da sebep oluyor. Nitekim, küresel tarımsal üretimi yakından takip eden uluslararası kuruluşlar ve bilim insanları, küresel mantar tehdidinin her yıl 7 kilometre yayılma gösterdiğine işaret ediyorlar. Pirinç, buğday, soya fasülyesi ve patates gibi küresel beslenmede vazgeçilmez tarımsal ürün pozisyonundaki ürünlerde tehdidin büyümesi can sıkıcı.

DEMİR ALMAK ZAMANI GELMEDEN UYANMAK LAZIM

ERAY GÜÇLÜER / AKŞAM

Meslek hayatımın çoğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde geçti. PKK'nın şiddete dayalı olarak bölge halkı üzerinde kontrolü azaldıkça bir takım STK, vakıf ve dernekler üzerinden toplumumuzun kılcal damarlarına kadar sızmaya çalışan dış akıl güdümlü şer güçler, insanlarımızı manipüle etmeye, bölge insanımızı sosyal bütünden uzaklaştırmaya yönelik sinsi propagandalarını arttırdılar. Ama bunlara en güzel cevap dün TPAO'dan geldi. Şırnak'a bağlı Gabar Dağı'nda açılan Şehit Aybüke Yalçın-1 kuyusundan günlük yüz bin varil petrol çıkarılmaya başlanmışken dün TPAO Genel Müdürü bölgedeki toplam rezervin bir milyar varil olduğunu ve bunun da yaklaşık 70 milyar dolar değerinde olacağını açıkladı. Bakın buradan söylüyorum Silopi-Uludere-Beytüşşebap ve Pervari arasındaki bölgede bundan çok daha fazla rezerv olduğuna inanıyorum. Çünkü özellikle Pervari-Doğan köyle Beytüşşebap arasındaki bölgeye 1995 yıllında operasyona giderken çok fazla petrol izlerine rastlamıştım. Vadi tabanlarından çıkan sıvı maddenin yanıcı özellikte olduğunu bizzat kendim gördüm. Düşünün Gabar nere Pervari nere. Dolayısıyla bu rezervin çok daha fazla olma ihtimali yüksek. Ama asıl önemlisi neden bu bölgelerde yıllarca terörün ülkemizin başına bela edildiğini şimdi çok daha iyi anlıyoruz. Sadece petrol de değil eminim daha pek çok kıymetli maden ve doğal kaynak maalesef yıllarca terör nedeniyle çıkarılamadı. Kendi öz kaynaklarımız ülkemizin kendi insanlarına sunulamadı. Yıllarca emeğimizi teröre harcamak zorunda kaldık. Fakirleştik, yoksullaştık ve zayıfladık.

Şu an Türkiye 950 milyon varil olan günlük petrol ihtiyacının yaklaşık yüzde yirmi ikisini kendi öz kaynaklarından karşılar duruma gelmiştir. 2022 yılındaki petrol ithalatımız ise bir önceki yıla göre yüzde on dört azalmıştır. Üzerine Karadeniz doğalgazı, nükleer enerji santrali ve güneş enerjisi üretim tesislerini de ekleyin. Önümüzdeki beş yıl içinde enerji fazlamız olacak gibi görünüyor. Enerjide dışa bağımlı olmaktan kurtulup dışarıya enerji satan bir ülke konumuna erişmeye çok az kaldı. Keza savunma sanayi de öyle. Hem savunma sanayi hem de enerjide dışa bağımlılığın ortan kalkması demek bırakın maddi karşılığını Tam bağımsız Türkiye, daha özgür bir Türkiye demektir. Bugün terörle aleni veya gizli iş tutan, siyasi angajmanlara girenlerin asıl niyetlerini bu çerçevede iyi okumak ve uyanmak gerekir. Mesele soğan, patates değil, mesele tam bağımsız Türkiye'nin önünü kesmektir. Dediğim gibi bir an önce uyanmak ve uyanmamış olanları da uyandırmak lazım. Yoksa demir almak zamanıyla karşı karşıya kalabiliriz.

UNUTTUKLARIMIZ GABAR’DAKİ PETROLDEN DAHA DEĞERLİ

ÖZAY ŞENDİR / MİLLİYET

Temmuz 1994’te dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, Cudi’ye Türk bayrağı diktik diye açıklama yapmıştı.

Bugün Cudi Dağı’nın Sefine bölgesinde arbena eşliğinde yürüyüşler yapılıyor, insanlar Nuh’un gemisinin karaya oturduğu yere kadar gidebiliyor.

***

Eylül 2012’de PKK terörü Beytüşşebap ilçe merkezindeki askeri birliği hedef almıştı. O saldırıda 10 şehit vermiştik. Ardından Kato Dağı’nda başlatılan operasyonda 2 askerimiz daha şehit olmuştu. Bugün Şırnak’ın bu güzel ilçesi, Kato Dağı’nın eteklerindeki Zümrüt Kaplıcası sayesinde yerli turistlerin yaz-kış gittiği yerlerden biri oldu.

***

Yine Şırnak’ın Gabar Dağı’na bakalım. Ekim 2007’de operasyondan dönen askerlerimiz pusuya düşürülmüş ve 13 şehit vermiştik. Bugün o bölgelerde günlük turlarla gelip, dağ yürüyüşü yapıyor insanlar.

Bir zamanlar adı terörle anılan Gabar’da bulunan petrolden önce bugün geldiğimiz noktayı anlamak ve ona sevinmek gerekiyor. Açılan kuyuya PKK’nın şehit ettiği öğretmen Aybüke Yalçın’ın adını vermiş devlet. Biliyor musunuz, Aybüke öğretmenin adı mezun olduğu Edremit Körfez Anadolu Lisesi’ne verildiğinde Mezunlar Derneği, Milli Eğitim aleyhine dava açtı, “Okulumuzun adı değişmesin” dediler. Avukatları “Bedavadan nam sahibi olunmaz” diyebildi. Bunların hepsini bu gözlerle gördük, bu kulaklarla duyduk. Acının en soysuz halini de yaşadık yani...

AKŞENER’İN AKIL HOCASI

KADİR YILDIZ / TÜRKGÜN

İP Başkanı Meral Akşener’in “HDP”, “PKK” ve “Kürt” kavramlarının karşılığını bilmediğini, sürekli bir kafa karışıklığı yaşadığını daha önce defalarca yazdım. Çünkü kendisi de defalarca aynı bulanık cümleleri tekrarladı.

“HDP, Kürtlerin siyasi temsilcisidir” dedikten bir müddet sonra HDP’yi “PKK’nın yanında” konumlandırdığını söyledi. Yani kendisi Kürt kökenli kardeşlerimizi PKK terör örgütüyle eşitledi.

“HDP’yi PKK’nın yanında konumlandırıyorum” dedikten bir süre sonra da “HDP meşru ve legal bir partidir” dedi. Yine kendisi bu cümlelerle de PKK terör örgütüne meşruiyet atfetti.

HDP’nin meşru ve legal bir parti olduğunu söyledikten kısa bir süre sonra da, “HDP bizim olduğumuz masada olamaz” dedi.

HDP’yi hem meşru hem PKK’nın yanında hem de Kürtlerin siyasi temsilcisi olarak gördüğünü söyledi. Yanlış yanlışı doğurdu.

HDP’nin sempatisini kazanmak uğruna Kürt kökenli kardeşlerimizi incitti, Diyarbakır annelerini görmezden geldi, diğer partilere oy veren Kürt kökenli kardeşlerimizi de hiçe saydı. Bir etnik grubu bir siyasi partiye bağlayarak bölücülük yaptı. Geçtiğimiz gün katıldığı Haber Türk TV’de Fatih Altaylı’nın programında da, “Kürt eşittir PKK oldu” dedi.

Meral Akşener, kurduğu bulanık cümlelerle;

HDP’nin etnik bölücü argümanlarını sahiplendi.

Teröristbaşı Öcalan’ın tezlerini kabullendi.

Kandil’in Kürtler üzerinden yaptığı kirli propagandayı bizzat dile getirdi.

Medyanın Halleri