20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

8 Mayıs Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

8 Mayıs Medyanın Halleri

SON SÖZÜ KİM SÖYLEYECEK?

BERCAN TUTAR / SABAH

Dünyanın da kader günü olan 14 Mayıs yaklaştıkça Batı'daki yeminli Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlarının histerik travmaları da yeniden had safhaya ulaştı.

Atlantik ve Avrasya'nın da Afrika ve Latin Amerika'nın da gözü Türkiye'de... Dünyanın dört bir yanından pek çok gazete ve televizyon bu süreçte dikkatlerini tamamen ülkemize çevirmiş durumda.

Erdoğan'ın yeniden kazanma ihtimalinin güçlenmesi üzerine kimyaları bozulan ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya gibi devletlerin birer ideolojik aygıt konumundaki medya organları iftiralarda artık sınır tanımıyor.

2013'teki Gezi kalkışmasından bu yana 10 yıldır hep bir ağızdan aynı teraneleri sistematik şekilde sıralayan The Economist, Washington Post, BBC, New York Times, Politico, Guardian, France 24, Le Point, Financial Times, Foreign Policy ve Der Spiegel gibi medya organları, seçime çok az bir zaman kala yine dört koldan harekete geçerek peş peşe skandal manşetler atıyor.

14 Mayıs'ı şimdiden '2023'ün en önemli seçimi' diye niteleyen The Economist, bir sömürge komiseri edasıyla Kemal Kılıçdaroğlu'na desteğini açıklayıp kapaktan 'Erdoğan gitmeli' diyor.

The Economist'e destek çıkan Amerikan Washington Post gazetesi "Giderek artan despotizmin gölgesi Türkiye'deki seçimlerin üzerinde" başlığını taşıyan bir başyazıyla kirli niyetini aşikâr etti.

Fransız Le Point dergisi skandal kapağında 'Erdoğan, diğer Putin' ifadesine yer verirken Financial Times gazetesi, "Türk muhalefet lideri, Türkiye'nin otokrasiye kayışını geri çevirmeye ant içiyor" diyerek Kılıçdaroğlu'na adeta şövalyelik payesi bahşetmiş.

Amerikan, İngiliz ve Fransızlardan sonra dün saldırı sırası Alman medyasındaydı. Gezi kalkışmasında Türkçe manşet atıp 'Boyun eğme' diyerek halkımızı isyana çağıran Der Spiegel dergisi, yine kirli niyetini açık etti.

'Parçalanmış hilal' sembolüne ve Başkan Erdoğan'ın fotoğrafına yer verdiği kapağında, 'Yenilmezdi' anlamına gelen 'Unbesiegbar' kelimesinin 'un' ekini silikleştirerek Erdoğan'ın 'Yenilebilir' olduğunu ilan ediyor. Manşetin altında ise, 'Yeniden diriliş ya da kaos. Erdoğan kaybederse ne olur?' ifadesi yer alıyor.

POLİTİK SİYASETTE 100 YILLIK RÖVAŞATA

ERAY GÜÇLÜER / AKŞAM

Yeri gelmişken gizli kalmış bir konuyu da açığa kavuşturmak isterim. Hatırlarsanız ABD başkanı J.Biden daha başkan seçilmeden önce Türkiye'deki muhalefeti güçlendireceğiz, Türkiye'deki dostlarımızla birlikte Erdoğan'ı devireceğiz demişti. Neden böyle bir yöntemi tercih etti de başka bir yöntemi denemek istemedi?

İki sebebi var Arap Baharı (!) ve 15 Temmuz'da mevcut milli iktidarı şiddet yoluyla devirmeyi denediler ama olmadı. Yıllarca PKK ve FETÖ'cülerle binlerce şehit pahasına denediler yine olmadı. Yani içeriden şiddet içerikli anti demokratik yöntemler tutmadı.

İkinci sebep de ABD ve Batılı küresel çetenin Sovyetler dağıldıktan sonraki yeni asimetrik emperyal politikası işgal yerine devletleri küçük ve kullanışlı federal yapılara dönüştürüp kanlarını emmek olmuştur. O yüzden Türkiye'yi içeriden 25 eyalete bölüp, kendilerinin kullanımı için elverişli şekle döndürebilmek ABD ve Batının Türkiye için düşündükleri yeni yöntemdir. Bu nedenledir ki 14 Mayıs'taki bu seçim dış aklın güdümündeki maşaların Röveşatası mı olacak yoksa Büyük Atatürk'ün kurduğu 100 yıllık bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalmasının garantisi mi olacak. Ben yüce milletimizin ferasetine ve engin sağ duyusuna güveniyorum.

BATI MEDYASI ERDOĞAN NEFRETİNİ SAKLAYAMADI

İHSAN AKTAŞ / YENİ ŞAFAK

Hâlen ABD karşısında tam bağımsızlığını elde edememiş olan Almanya’da ise ana akım medyanın Türkiye’deki muhalif medya kanallarından hiçbir farkı kalmamış durumda. Bunun önemli bir nedeni, Türkiye ile Almanya arasında Balkanlar’dan Baltık Denizi’ne, Akdeniz’den Ortadoğu’ya kadar uzanan bir nüfuz mücadelesi yaşanması. Gün geçtikçe sanayisi güçlenen Türkiye’nin Almanya’nın ticari rakibi olma potansiyeli bulunuyor.

Türkiye’nin bölgesel bir güç olarak ortaya çıkması uluslararası siyaset açısından hayati bir gelişmedir.

Türk Devletler Teşkilatı, Karabağ’ın kurtuluşundan sonra ete kemiğe büründü. Türkiye’nin müdahalesiyle Libya güvenli bir ülke olma yoluna girince Afrika ülkelerinde tam bağımsızlık ümidi doğdu. Balkanlar’da savaş çıkmamasının önemli bir nedeni, Türkiye’nin bölge üzerindeki siyasi nüfuzudur. Türkiye’nin yaptığı her savunma sanayi hamlesi sonrası Yunanistan’da vaveyla kopuyor. Daha anlatacak o kadar çok şey var ki...

Batı medyası, Türkiye’nin bu seçiminde sessiz kalıp Anadolu insanını uyandırmamayı planlıyordu. Ancak ülkesinin çıkarlarını uzlaşmaz bir şekilde savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı hissettikleri kin ve nefreti gizlemeyi başaramadılar. Belki de 16. Yüzyıl’da Kanuni Sultan Süleyman’ın Viyana kapılarına dayandığı günlerin travmasını hâlen atlatamamışlardır.

MADDE MADDE BATI-DEMOKRASİ-TÜRKİYE

ÖZAY ŞENDİR / MİLLİYET

Batı ve demokrasi kelimeleri aynı cümle içerisinde çok fazla kullanılır.

Hemen 1951 yılına gidelim o zaman.

İran’da Başbakan seçilen Musaddık ülke petrolünü millileştirme kararı aldı.

İran petrolü üzerinde çıkarma, rafine etme ve satma hakkına sahip olup, Tahran’a sadece yüzde 16 pay veren anlaşmanın iptali demekti bu.

Düşünün İran petrolü sayesinde 1948 yılında 62 milyon sterlin kâr eden İngiliz şirketi kendi hükümetine 28 milyon sterlin vergi ödemiş ama petrolün sahibi Tahran Yönetimi sadece 1.4 milyon sterlin para alabilmişti.

İran, Birleşik Krallık’taki çelik-kömür sektörünü millileştiren İngiltere’nin bu karara saygı duyacağını zannetti.

İngilizler darbe hazırlığında yakalandılar, büyükelçilikleri kapatıldı, darbe yapma güçleri de sona erdi.

Onlar da ABD’den yardım istediler ve para, etki ajanları, Batı medyası ve çıkarılan iç karışıklıklarla beraber halkın oylarıyla seçilmiş Musaddık, ABD eliyle yapılan bir darbe sonucu devrildi.

Madde 1: Batı dediğimiz yapı için “demokrasi” ya da bir zamanların “komünizm tehlikesi” demek, Batı’nın çıkarlarını baltalayacak hükümetlere yaşama şansı vermemek demektir.

Bunun Türkiye için de geçerli versiyonu var.

Tarihe “Asmayalım da besleyelim mi?” sözleriyle geçen 12 Eylül Darbesi lideri Kenan Evren’in, Beyaz Saray’da onuruna akşam yemeği verilen son Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğunu kaçımız biliyoruz?

Demokrasi havarisi ABD’nin Kenan Evren’e uyguladığı bu üst düzey protokolün sebebi acaba ne olabilir?

Cevap için küçük bir hatırlatmada bulunayım: Başbakanlık yaptıkları dönemde Ecevit ve Demirel, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü veto etmişlerdi. Darbeden sadece birkaç hafta sonra Türkiye, siyasi tek bir taviz almadan vetosunu kaldırdı.

12 Eylül başta devrimciler olmak üzere tüm ideolojik grupları ezdi, sendikaları kapattı. Başta örgütlenme olmak üzere tüm bireysel hakları tırpanla biçti. Batı demokratik değerleri savunur diyenler buna bir cevap bulabilirler mi acaba?

Medyanın Halleri