20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

9 Mayıs Medyanın Halleri

Hazırlayan: Ercan Dolapçı

9 Mayıs Medyanın Halleri

KILIÇDAROĞLU VE BATI’NIN JEOPOLİTİK KAZANÇLARI

NEDİM ŞENER / HÜRRİYET

Amerikan kurulu düzeninin sesi olan Washington Post gazetesi 9 Ocak 2023 tarihinde “2023’te dünyanın en önemli seçimi Türkiye’de olacak” başlıklı makale yayınlanmıştı.

O tarihte henüz Kılıçdaroğlu’nun adaylığı söz konusu değildi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaybetmesinin; Washington, Moskova, Avrupa, Ortadoğu ve Asya’da jeopolitik ve ekonomik hesapları şekillendireceği yazılmıştı.

Seçime bir hafta kala ise İngiliz The Economist’in başını çektiği Alman Der Spiegel, Fransız La Point, L’EXPRESS, Avusturya’dan Profil dergileri kapaklarını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ayırdılar!

Hepsi Türkiye’de bir hafta sonra yapılacak seçime geniş yer ayırırken, 2011’de ABD’li TIME dergisinin başlattığı Erdoğan düşmanlığını yine kapak yaptılar. İngiliz The Economist’in tutumu hepsinden ilginç ve taraflıydı.

Derginin “2023’te dünyanın en önemli seçimi” kapağı, Türkiye’ye verdiği önem nedeniyle normal, hatta bunu “2023’te dünyanın en önemli seçimi” manşetiyle vermesi de anlaşılabilir.

Ama Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan ile Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kıyaslandığı ve diğer iki aday İnce ve Oğan’dan tek kelime bahsedilmeyen yazıda, Kılıçdaroğlu lehine bu derece açık taraf tutulması hiç de normal değil.

The Economist Erdoğan için, “Recep Tayyip Erdoğan’ın yenilgisinin küresel sonuçları olacaktır ve her yerdeki demokratlara diktatörlerin yenilebileceğini gösterecektir” derken, Kılıçdaroğlu için “Kemal Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığını kazanırsa, Türkiye, Avrupa ve gerçek demokrasi adına, küresel mücadele için çok büyük bir an olacaktır. Muhalefetin adayını içtenlikle destekliyoruz” diyebiliyor.

KÜRESEL SİSTEMDE ‘STRATEJİK ÖZERKLİK’ KAVRAMI YÜKSELİYOR

KEREM ALKİN / SABAH

Malum, Soğuk Savaş döneminde ne 'Atlantik İttifakı', ne de 'Demir Perde' içerisinde yer almak istemeyen ülkelerin oluşturduğu 'Bağlantısızlar Hareketi', içinde bulunduğumuz dönem 'Küresel Güney' olarak adlandırılmakta. Küresel Güney'i oluşturan ülkeler, yine içinde bulunduğumuz dönemde, BRICS, Şangay İşbirliği Teşkilatı gibi küresel ve bölgesel işbirliği platformlarında küresel ekonomi- politik sisteme yönelik olarak daha yoğun işbirliğini nasıl geliştirebileceklerini tartışmaktalar. Tartışmaların odağında yer alan önemli bir kavram 'stratejik özerlik' Söz konusu kavramın anlamı, bir ülkenin bir yandan içinde bulunduğu ittifak ilişkilerini güçlü tutmaya devam ederken, diğer yandan 'çok kutuplu dünya'da, daha çok sayıda 'güç merkezi'nin olduğu bir dünyada, çok taraflı bir 'açık kapı siyaseti' politikasına da ağırlık vererek ve kendi önceliklerini dikkate alarak, kendi adına düşünme, kendi değerlerine ve menfaatlerine göre hareket etme yeteneğini de geliştirmesi.

İşin ilginç yanı, 'stratejik özerlik' kavramının sadece 'Küresel Güney' olarak tanımlanan ülkeler nezdinde değerlendirildiğini, tartışıldığını da düşünmeyelim. Söz konusu kavram, 'Atlantik İttifakı' üyesi ülkelerin de gündeminde. Çünkü, küresel ekonomi-politik sıklet merkezinin Atlantik'ten Asya-Pasifik'e kaymakta olduğunun konuşulduğu bir küresel ortamda, dünyanın önde gelen ülkelerinin tümü, 21. Yüzyıl'ın geride bıraktığımız 22 yılı içerisinde, aynı ittifak içinde olduklarını düşündükleri ülkeler ile ciddi görüş ayrılıkları, fikir çatışmaları, menfaat çatışmaları yaşadılar. Üstüne, 'Kovid-19 Küresel Virüs Salgını' ve 'Rusya-Ukrayna Savaşı' süreçlerinde aynı ittifak içinde oldukları düşündükleri ülkelerden yeterince destek göremediklerine; hatta, enerji, gıda ve sağlık ürünleri arz güvenliğine yönelik risk ve tehditlerin ortasında 'her koyun kendi bacağından asılır' durumlarıyla karşı karşıya kaldıklarına da şahit oldular.

MİLLET, 15 TEMMUZ'DAKİ GİBİ ERDOĞAN'IN ARKASINDA

KURTULUŞ TAYİZ / AKŞAM

15 Temmuz akşamı, bu topraklarda tarihsel bir dönüşüm yaşandı. Millet, ilk kez bir darbe girişimine karşı sokaklara çıkarak doğrudan taraf oldu.

Darbeyi başarısızlığa uğratan öncelikle bu toplumsal direnişti. Ancak milletin bir şansı da önünde yürüyen Erdoğan gibi güçlü bir lidere sahip olmasıydı.

Türkiye'de vatandaşın askeri bir darbeye karşı sokaklara dökülmesi Pentagon'da, CIA koridorlarında büyük bir şok etkisi yarattı. Zira beklemedikleri, hesaba katmadıkları bir mukavemetle karşı karşıyaydılar. O da Erdoğan'ın bahsettiği "milletin üstünde bir gücün olmadığı" gerçeğiydi.

Bu güç, Batı'nın hep denklem dışı gördüğü bir olguydu ve bu yüzden olsa gerek büyük hayal kırıklığı yaşadılar.

Joe Biden'ın "Erdoğan'ı askeri darbeyle değil, bu kez seçimle devireceğiz" sözleri, Türkiye'deki yeni durumu da işaret ediyordu. Darbelerle sonuç alma dönemi kapanmıştı; bu kez seçimlere doğrudan müdahale ederek sonuç olmaya yöneldiler.

Muhalefeti birleştirip destekleyerek, FETÖ ve PKK'yı da muhalefetin yanına katarak 14 Mayıs seçimlerine hazırlandılar.

Hükümeti dışarıdan sıkıştırıp içeriden de muhalefeti harekete geçirerek sonuç almaya yöneldiler. Darbeyle elde etmek istedikleri sonucu, bu kez 14 Mayıs seçimlerinde muhalefeti kullanarak elde etmeye çalışıyorlar.

Başlarda fena sayılmayacak kazanımlar da elde ettiler. FETÖ'nün de katkısıyla muhalefet toparlandı; PKK'yla da pazarlık masasına oturarak 7'li bir koalisyon teşkil etmeyi başardılar.

MADE İN USA

AYDIN ÜNAL / YENİ ŞAFAK

ABD, Türkiye’de yapılacak seçime bütün gövdesiyle müdahil olmuş durumda. Elbette ülkeye doğrudan askerleriyle girecek değil. Bugünler için hazırladığı ajanlarıyla, adamlarıyla, örgütleriyle sahada.

Kendini Türkiye’den çok ABD’ye, bu aziz milletten çok Batı’ya ait hissedenlerin bu apaçık tasarım karşısında sinsice susmaları gayet doğal. Türkiye bu gizli ihanetlere 150 yıldır şahit oluyor. Ya vatanını, milletini sevenler, milliyetçi olduğunu söyleyenler bütün bu olup bitene ne diyor, bu tasarımın içinde ne arıyorlar? AK Parti sofrasından karınları doyunca kalkıp giden, şimdi de bir leş sofrasında itilip kakılanlar bu tasarımı ve ne için kullanıldıklarını görmüyorlar mı? Kimse kusura bakmasın, kimse de küçük bahanelere sığınıp vicdanını rahatlatmaya çalışmasın: 14 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu’na verilen her oy, ABD’nin Türkiye’ye dolaylı müdahale planına verilen destektir. Kılıçdaroğlu’na verilen her oy, PKK’ya mühimmat, FETÖ’ye umuttur. Es kaza iktidara gelse, Kılıçdaroğlu’nun ülkeye ödeteceği bedelin vebali, ona oy verenlerdedir. Demokrasi ve sandığın, vicdanı olanlar için böyle de vicdani bir neticesi vardır.

KOÇBAŞI KEMAL

KADİR YILDIZ / TÜRKGÜN

14 Mayıs 2023 seçimleri geldi çattı…

ABD Merkezli Politico Gazetesinde yayınlanan makalede, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan “kolay ortak” olarak bahsedildi ve politikalarının ABD’ye yakınlığına yer verildi. İngiliz The Economist dergisi, Türkiye'de yaklaşan 14 Mayıs seçimlerini "2023'ün en önemli seçimleri" manşetiyle yayınladı. "Erdoğan gitmeli", "Demokrasiyi kurtarın" ve "Oy verin" yazan çıkartmalar kullanıldı.

Fransız düşünce kuruluşu Montaigne Enstitüsü de, "Türkiye'de seçimler: Umudun korkuya karşı zaferi" başlıklı yazı yayınladı. Yazıda, "Türkiye'de Erdoğan döneminin kapatıldığı senaryolar" ele alındı.

100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e karşı topla, tüfekle başaramadıklarını; 100 yıl sonra CHP’yi ele geçirerek başarmayı planladılar. Koçbaşı olma görevini de Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiler.

Medyanın Halleri