17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ahmet Fikri’nin buğu sandığı bugün de yol gösteriyor

DR. EREN FIRAT

Ahmet Fikri’nin buğu sandığı bugün de yol gösteriyor
A+ A-

Osmanlı devleti zamanın sömürgecilerine karşı dört cephede savaşıyordu. Tifüs salgını önemli bir sorundu. Seferberlikle birlikte en büyük yığınak Erzurum ve civarına yapılır. Asker de halk da bitliydi. Harp başlangıcında ordu bitle geçen hastalıkların, lekeli tifo ile hummairacianın (Borreliosis) büyük bir salgın yapması için azami müsait şartlar altında bulunuyordu… Dezenfeksiyon vasıtaları yok denecek kadar azdı. Asıl facia Sarıkamış muharebesinden sonra koptu. Hastaneler hastaları alamaz hale geldi. Ordu komutanı Ocak 1915’te lekeli tifodan öldü. Sahra sıhhıye müfettişi umumisi Süleyman Numan da lekeli tifodan yatmaktadır. Erzurum’da günde 20-30 kişi lekeli tifodan ölmektedir.

2 MİLYON KİŞİYİ KURTARDI

Bu süreçte 3. Orduda dezenfeksiyon meselesinde en büyük devrimi, Sivas menzil mıntıka sertabibi Dr. Ahmet Fikri yaptı. Dr. Fikri, 1916’da ordu sıhhiye reisliğine verdiği bir resmi yazıda, pratik bir nevi etüv (nesneleri, yiyecek maddelerini yüksek ısıyla mikroplardan arındırmakta kullanılan kapalı aygıt) tarif etti. Buğu sandığı adını verdiği bu cihazın orduda kullanılmasını öneriyordu. Buğu sandığı bir kazan ile bir sandıktan ibaretti. Mutfaklarda kullanılan yemek kazanı bir ocağa gömme olarak yerleştirilir. Üzerine bir yüzü kazanın ağzı genişliğinde dairesel olarak delinmiş tahta sandık ters olarak konur. Kazan ile sandık arasından buhar kaçmaması için keçe kullanılır. Kazan su ile doldurulup ocak yakılır. Sandığın içindeki ızgaralara elbise ve eşyalar yerleştirilir. Kazanla sandık arasından buhar çıkmaya başlayınca çengellerle sıkıştırılır. Yarım saat beklendikten sonra eşya çıkarılır. Dezenfeksiyon tamamlanmıştır.

Muzaffer Taşyürek'in Yitik Hazine Yayınları'ndan çıkan 'Bir Hüznün Tarihi Sarıkamış' kitabı, Sarıkamış Harekâtı'nın bilinmeyen yönlerine ışık tutuyor. Kitapta 3. Ordu Sıhhiye Reisi Dr. Tevfik Salim, buğu sandığının tifüs salgınını nasıl bitirdiğini raporunda şöyle anlatıyor:

"Bu cihaz her tarafa yayıldı ve kısa zamanda kıtalarda, sıhhi müesseselerde, sivil ahali arasında yapılan salgın hastalıklar mücadelesinde kullanılmaya başladı. Ancak buğu sandığı bulunduktan sonradır ki, 3. Ordu'yu bitten tamamıyla kurtarmak mümkün olabildi.

Dr. Salim'in raporuna göre esasını buğu sandıklarının oluşturduğu temizleme evlerinde, 1917-18 yıllarındaki 13 ayda 2 milyon 225 bin 262 kişinin elbisesi dezenfekte edildi ve 2 milyon 283 bin 95 kişi yıkandı. Buğu sandığı, Ankara'nın doğusundaki bölgede tifüs salgınının denetime alınmasında da büyük katkı sağladı.

SAĞLIK HİZMETLERİNDE HALKÇILIK

Ahmet Fikri, bize etkin ve güçlü çözümün bağımsız akıl ve zorlukları aşma kararlılığının ne demek olduğunu gösteriyor.  Prof. Dr. Kürşat Yıldız, sağlık hizmetlerindeki dışa bağımlılığa ilişkin şu tespitte bulunuyor: “Bu tablo, kendi gücüne dayanmak yerine yabancı reçeteleri rehber kabul etme kolaycılığını seçmenin sonucudur. Bu tablo kader değildir… Kaldı ki batılı devletlerin Türkiye’ye dayattıkları siyasal programların bir ambargoyla devam etmesi güçlü bir olasılıktır. Sağlıkta ambargo, devletlere karşı uygulanan etkili baskı yöntemlerinin başında gelmektedir. Kriz dönemleri, insanların ve ulusların kendi güçlerinin sınırlarını zorlayacakları, kullanılmayan potansiyellerini harekete geçirerek başarıya ulaşabilecekleri, sonuçta özgüvenlerini artıracakları fırsatlar da sunmaktadır. Cumhuriyet tarihimiz bu konuda örneklerle doludur. Özel hastanelerde yapılan masraflı tedavi ve ameliyatların, ithal aşılarla yürütülen aşı kampanyalarının, ancak dolara bağlı fiyatlarla sağlanabilen, pahalı ithal ilaç, malzeme ve cihazların hüküm sürdüğü, özel televizyon kanalları ve baştan çıkarıcı reklam kampanyalarının etkisi altındaki bu sağlık piyasasının gün gelip çökeceğini farz edelim. İşte o zaman biz de bu tür yaratıcı çözümleri halk sağlığının hizmetine sunabilecek miyiz? Çözüm, tıp eğitiminin, sağlık hizmeti örgütlenmesinin ve hekim istihdamının halkçı ve kamucu bir anlayışla yeniden düzenlenmesidir. Daha liberal bir şekil ile muvaffakıyet imkânı yoktur.”

Bu yazılar bugün yaşanacakları gören sorunun çözümünü ulusuna güvenen hekimlerde olacağını belirten namuslu aydınlarımızın yazılarıdır. Özetle kendi gerçeğinden uzaklaşan çözümü yabancı reçetelerde bulduğunu söyleyen anlayışın çağımıza yön vermesi mümkün değildir. Cumhuriyet hekimine düşen görev geçmişin bize yüklediği bu mirası ödün vermez şekilde korumak ve kendine yeten özgün sağlık çözümlerine ulaşmaktır.

ZAFER KARS’IN 1929 POLEMİKLERİ KİTABI

Üretmek sorunun temelini kavramak teknik çözüm yolları bulmak bunu da ulusun ve insanlığın hizmetine sunmakla olasıdır. Özetle zorluklar buluşların anasıdır sözünü yineleyelim. Arkadaşlarım Prof. Dr. H. Zafer Kars’ın, 1929 Polemikleri kitabını iletti. Kitap pek çok değerli bilgi içeren özenle seçilen sözcüklerden, çok emek verildiği anlaşılan tıp dilinden hekim örgütlerine sağlık sorunlarına kadar pek çok konuyu cumhuriyetin ilk yıllarında tartışan ufuk açıcı özellikleri olan hepimizin okuması gereken bir yayın. Sayın Zafer Kars’a hem kitabından hem de bu köşeye katkısından dolayı teşekkür ediyor, saygı ile selamlıyorum.

DIŞA BAĞIMLILIĞIN TEMELİ

Bundan yaklaşık 20-30 sene önce tıbbi ilaç ve malzemede dışa bağımlılığımız yüzde 20’lerden daha azdı. İlaç antibiotik serum aşı gibi temel kalemleri ülkemizde üretiyorduk. Bir kuşak Türkiye’de üretilen aşılar sayesinde sağlıklı olabilmiştir. Liberal ekonomi bilimi savunacak kurumların içine düştüğü açmaz yasalar ve diğer nedenlerle bu oran yüzde 90 üstü dışa bağımlıkla sonuçlandı. Ulusal bilimi öteleyerek, bilimi yalnız batıdan gelen değer gibi gören anlayış kendini ezeli yenik durumuna düşürerek, üretken olmaktan uzaklaşmaktadır. Burada en büyük sorumluluk üniversitelerimizde. Bir ulusun bilgi üretebilme gücünü değersiz kılan, sağlık sistemini yalnızca tüketmekle yönlendireceğini düşünen anlayış ve bu anlayışın yol açtığı felsefi ve ekonomik yıkıcı sonuçlara sağlıkta bizler teknoiatrojeni diyeceğiz. Teknoiatrojeni koruyucu hekimlik, tedavi edici hekimlik, ekonomi ve bunları birbirine bağlayan siyaset ve felsefi sistem arasındaki kopukluğu anlatır. Bu çürükçül durum bugün yaşanan sorunların temelini oluşturur.

KAYNAKLAR:

1929 polemikleri Dr. H. Zafer Kars, https://ttb.org.tr/kutuphane/polemik.pdf

https://www.tmc-online.org/userfiles/sunumlar/08_Kas/Ahmet_Basustaoglu.pdf

Kürşat Yıldız, Sağlıkta Ulusal Program, Tıp Dünyası, sayı 77, 1 Haziran 2001.

https://www.yenisafak.com/gundem/tifusu-bugu-sandigi-onledi-21548

http://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/39323.

https://docplayer.biz.tr/40710890-Bir-doktorun-harp-ve-memleket-anilari.html

Son Dakika Haberleri tıbbın köşe taşları