17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ekonomi politikaları VER-KURTUL

Altılı Masa, dış kaynak getirme vaadinde bulunuyor ama bedelinden bahsetmiyor. AK Parti de bu politikaları denemişti. 'Ver-kurtul' dediler, oluk oluk para aktı...

Altılı masa ekonomistleri dışarıda arıyor ama 558 milyar dolarlık kaynak içerde hazır, Ekonomi politikaları VER-KURTUL
RECEP ERÇİN

Merkez Bankası rezervleri ve dış borç yükü gündeme getirilerek Türkiye'nin dış kaynak ihtiyacına atıf yapılıyor. Dünyada rezerv kompozisyonları değişiyor. Sermaye akımlarında sorunlar var. Faiz artırım süreci ile birlikte Batı finans merkezlerinde banka iflaslarının devam etmesi endişeli bir durum yaratıyor. Cari açık ve borçlanma sorunu ülkenin yatırım ihtiyacı ve dış ticaretindeki zarardan kaynaklanıyor. Türkiye bir varlık edinimi olan altın ile öteden beri yerli kaynağa sahip olmadığı ve tasarruf da etmediği için enerji ithalatını dışarda bıraktığında cari dengede fazla veriyor. Çünkü enerji ve altın verileri hariç tutulduğunda ihracatın ithalatı karşılama oranı Nisan 2023 itibarıyla yüzde 82.5 civarında. Buna turizm gelirleri ve diğer hizmet ihracatı gelirlerini katınca orada bir fazla oluşuyor. Elbette Türkiye'nin mal ticaretini daha yakın bir dengeye getirerek hizmet gelirleri sayesinde enerji dışında da cari fazla verir hale gelmesi gerekiyor. İşte bu noktada Sakarya gazı ve Gabar petrolü ile Karaman'daki dev güneş enerji santralı gibi yenilenebilir yatırımların etkisi önümüzdeki yıllarda görülecek.

O PARALAR BEDAVA GELMİYOR

Türkiye'nin dış kaynak ihtiyacı öteden beri bir takım IMF dayatması oranlar kullanılarak gündeme getirilse de bir darbe girişimi, bir küresel salgın, birkaç finansal manipülasyon, yüzyılın felaketi niteliğindeki 11 ili yıkan deprem ve örtülü ambargolara rağmen ülke ödemeler dengesi krizi yaşamadan yoluna devam etmesini bildi. Burada Ortodoks denilen genel kabul görmüş ekonomi politikaları dışındaki araçların devreye alınmasının etkisi akademisyenlerin konusu. Elbette dış kaynak sorunu yok değil. Ancak dış kaynak sorunu var deyip Batı finans merkezlerine el açmanın bir bedeli var. Bu hadiseyi dün Sözcü gazetesindeki “Kürt meselesi” başlıklı köşe yazısında üstat Ege Cansen farklı bir açıdan dile getirdi. Özetle aktarıyorum: AKP iktidara gelince Kürt ve Kıbrıs meselelerinde ver kurtul yöntemi izledi... Bu sırada Batı'dan oluk oluk para aktı. Milli gelir rekor oranlarda büyüdü. Enflasyon tek haneye indi. Sıkıntıya sokulmadan halkın refahı gözle görülür şekilde artırıldı. (Bugünkü 418 ve 300 milyar dolar hikayeleri)...

Bu paralara ödenen faizleri veya bu dış kaynağın ülkenin değerlerini nasıl ucuza kapattığı konularına hiç girmiyoruz bile. Fakat görüyoruz ki yeniden bir dış kaynak getirme meselesi gündemin üst sıralarında. Kamuoyunda Altılı Masa olarak bilinen Millet İttifakı’nı oluşturan CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ve Gelecek Partisi’nin Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “İktidar olduğumuzda 5 yıl içinde 300 milyar dolar para gelecek ve tamamı yatırıma ayrılacak. Dışarıya götürdükleri 418 milyar doları parayı son kuruşuna kadar alıp Türkiye'ye getireceğim..” dedi. 418 milyar doların ne olduğunu henüz bilmiyoruz. CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla 418 milyar doların nasıl bulunduğuna dair bir açıklama yaptı fakat bunun iktisadi değil siyasi bir söylem olduğunu not edelim. Yani öyle alınıp getirilecek bir para ortada yok.

Ekonomi politikaları VER-KURTUL - Resim : 1
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı ile Sanayi, Girişimcilik ve Dijital Dönüşüm Politikaları Başkanı Burak Dalgın, Demokrat Parti Ekonomik İşler Başkanı Bülent Şahinalp ile Genel İdare Kurulu Üyesi Ali Arif Aktürk, Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota ile Parti Sözcüsü Serkan Özcan, İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Bilge Yılmaz ile Genel Başkan Başdanışmanı Birol Aydemir, Saadet Partisi Genel Başkanvekili Sabri Tekir ile Genel İdare Kurulu Üyesi Musa Öztürk.

PORTFÖY YATIRIMLARI FAİZ DEĞİLSE NEYE GELECEK?

Altılı Masa'nın ekonomi kurmayları da bu cumartesi günü İstanbul'da bir araya geldikten sonra bir metin yayımladılar. Bu metinde enflasyon vurgusu ve veri gizleme konusu ön plana çıktı. Merkez Bankası'nın ülkenin iktisadi kalkınmasını destekleme rolü bir yana bırakılarak “enflasyonu düşürme” alanına sıkıştırıldı. Bu ortak açıklamadan iki gün önce Oksijen gazetesinin sorularını yanıtlayan ve yeni dönemde Altılı Masa seçimi kazanırsa “ekonominin kaptanı” olacağı öne sürülen İYİ Partili Prof. Dr. Bilge Yılmaz kaynak ihtiyacının kısa vadede portföy yatırımları ile çözülebileceğini ve ülkenin nefes alacağını söyledi. IMF'ye gerek olmadan bazı özel borçlar da alınabileceğini anlatan Yılmaz, şu aşamada ne mevcut ne de beklenen enflasyonun üzerinde faiz verilmesinin gerekli olmadığını da vurguladı. Altılı Masa kurmaylarının ortak açıklamasındaki “Merkez Bankası-enflasyon” vurgusu neoliberal Ortodoks politikalara dönüleceğini, esasen bu adımda IMF olmayan bir kemer sıkma programı gerektirirken, Bilge Yılmaz'ın negatif reel faizle portföy çekme politikası ise bize AK Parti'nin başarı diye sunulan açılım ve özelleştirme furyası ile milli davalardan taviz verilerek Batı'dan para çekildiği dönemi hatırlatıyor.

PARA ARAMAYA GEREK YOK

Oysa kim sorsa adı “ekonomiye nefes aldırmak” olan ama gerçekte “ülkeyi dövize boğmak” anlamına gelen dış kaynak arama politikası yerine, daha önce de bu sayfalarda vurguladığımız üzere dünya jeopolitik bir ekonomik yarılma sürecindeyken, içerdeki kaynaklara odaklanmak daha doğru. Nitekim Türkiye'nin Batı ile ilişkileri en derin iş dünyası kuruluşlarından TÜSİAD bile, TÜBİSAD işbirliğinde hazırlanan “Türkiye'nin 2. Yüzyılında Yüksek Teknoloji İçin Eylem Çağrısı” raporunda, Türkiye'nin dijital dönüşümünü tamamen gerçekleştirirse 2030 yılında sadece verimlilik artışı sayesinde ekonomisine 269 milyar dolar katkı sağlayabileceğini kamuoyuna açıkladı. Bunun sağlanabilmesi için de 18 maddelik bir eylem planının devreye alınması gerekiyor.

Bunun yanında yılın ikinci enflasyon raporunu açıklayan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu da, 300 ve hatta 500 milyar dolara kadar çıkabilecek bir iç kaynak oluşumunu gündeme getirdi. Raporda milli projelerin ekonomiye katkısının yedi yılda en az 289 milyar dolar olacağı tahmin edildi. Ayrıntılarını “300 milyarı dışarıda ararken yerde bulduk” başlıklı haberde sizlere aktardık. Başkan Kavcıoğlu da, “Uygulamaya giren yatırımlarla tahminimi söyleyeyim, hiçbir yerden para aramaya gerek yok. 2030 sonuna kadar 500 milyar doların üzerinde Türkiye bütçesine para girecek.” mesajı verdi.

Altılı Masa Merkez Bankası AK Parti