10 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Aydınlık’ın çileli şairinden 1 Mayıs şiirleri

Ercan Dolapçı yazdı...

Aydınlık’ın çileli şairinden 1 Mayıs şiirleri
A+ A-
Ercan Dolapçı

Çileli bir yaşamı vardı. Kendi imkânlarıyla okumaya çalıştı. Sıkıntılarını küçük yaşta dizelere aktardı. Emekçiler de onun şiirlerine konu oldu. ‘1 Mayıs Şiiri’ 1923 ve 1924 yıllarında Aydınlık’ta yayımlandı. Bir kadın şairin ilk kez dizelerine konu olan emekçiler, ona da ilkler unvanını verdi

Aydınlık’ta kimler yazmadı ki... Bunlardan birisi de bir dönemin meşhur kadın halk şairi Yaşar Nezihe Hanım’dı! Nezihe Hanım’ın 1923 ve 1924 yılları arasında Aydınlık’ta iki defa “1 Mayıs”, bir defa da “Kızıl Güller” isimli şiiri yayımlanır. Bir kadının kaleminden ilk defa emekçiler dizelerle anlatılır. Nezihe Hanım’ın oğlu Vedat da Aydınlıkçı’dır. O da yazılar kaleme alır... 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, onun bugün pek de bilinmeyen iki şiiriyle kutlayalım.

OKUMA AZMİ ŞAİR YAPTI

Yaşar Nezihe Hanım, 30 Ocak 1882’de İstanbul Silivrikapı’da fırtına ve soğuğun iliklere kadar işlediği bir günde dünyaya gelir. Beş çocuklu ailenin üçüncü ve yaşayan tek çocuğudur. Yaşasın diye de ismini “Yaşar Zeliha” koyarlar. Yıllar sona ilk eşi bunu Yaşar Nezihe’ye çevirir. Annesini 6 yaşındayken kaybeder. Babası ve aile yakınları tarafından büyütülür. Çoğu zaman da komşular sahip çıkar... Küçük yaşlarda şiir yazmaya başlar. Bunda teyzesinin büyük etkisi olur. Başını onun dizlerine koyar ve duygulu hikâyeleri beynine nakşeder... Bunu da “Bu hikâyeler benim hassas ruhumda fırtınalar koparıyor, gecelerim bu âşıkların hayali ile uykusuz geçiyordu” sözleriyle dile getirir.

Okul çağında mahalle mektebinin kapısına dayanır. Hocası’na “Beni okutunuz, yetimim” der. Hocası onun ismini “Kendi Gelen” koyar. Babası duyduğunda “Babıâli’ye kâtip mi olacaksın” diyerek kapı dışarı eder. Onun okuma azmi bitmez. İnadına devam eder. Bu serüveni bir yıl sürer, ama onun için önemli bir adımdır... Okuma ve yazmayı kendi kendine çalışarak geliştirir. O günleri yıllar sonra şöyle anlatır: “İçimdeki okuma hırsını yenemiyordum. Beş param yoktu. Dere kenarlarında papatya, ebegümeci tohumları toplayarak aktarlara satardım. Aldığım paranın kırk parasını hoca hanıma, kırk parasını da kalfaya verirdim. Bu bir sene kadar devam edebildi ve ben mektebi terke mecbur kaldım. Gördüğüm bütün tahsil budur. Edebiyatı, şiir yazmayı kendi kendime öğrendim.”

ÜÇ KEZ EVLENDİ

Genç kızlığa geçiş yıllarında eğitimini kitap okuma seviyesine getirir. İlk hisli şiirleri o dönemin meşhur Malumat dergisinde ‘Mazlûme’ imzasıyla yayımlanır. 15 yaşındadır artık... Daha sonraki şiirlerinde ‘Mahmûre’ ismini de kullanır. Şiirleri beğenilince daha da heveslenir ve bu yazma serüveni 53 yıl sürer. Nezihe Hanım’ın babası Kadri Efendi yoksulluğa çare olur diye kızını kendisinden 27 yaş büyük Atıf Zahir Efendi ile 17 yaşında evlendirir. Fakirlikten gülmeyen yüz evlilikten de gülmez. Tam üç kez evlenir. Her evliliği sıkıntılar içinde geçer ve hüsranla biter. Bu evlilik “çocuk olmuyor” diye 1,5 yıl sürer... İkinci evliliğinden ise iki oğlu olur. Ancak onların erken ölümü Nezihe Hanım’ı kederlere sürükler. Bir ara intihara teşebbüs eder. Kurtulur... Kendisini son oğlu Vedat’a adar. Onunla hayat bulur.

ŞİİRLERİ DERGİLERDE BAŞ KÖŞE

Nezihe Hanım yazdığı şiirlerle dönemin Terakki, Malûmat, Kadınlar Dünyası, Kadın Yolu, Kadın Gazetesi gibi önemli dergilerinde isminden bahsettirir. Terakki’de şiiri çıktığında 30 yaşlarındadır. Bir halk kızının, sade ve günlük yaşamın kokusunu taşıyan şiirleri büyük ilgi görür. Kitaplaştırılır... Kadınlar Dünyası dergisi onu 28 Aralık 1913 tarihli sayısında kapak yapar ve okurlarına “Büyük Şaire” diye taktim eder. Fotoğrafı ise hüzünlü halinin portresidir. Yaşı da 31’dir... Artık onu herkes tanıyordur. Öyle ki Alman Prof. Dr. Martin Hartmann onu tanımış ve 1919 yılında Berlin’de yayımlanan, “Dichter Der Neuen Türkei” adlı antolojisinin sayfalarında ölümsüzleştirmiştir.

Nezihe Hanım yıllar sonra o günleri şöyle anlatır: “1896 yılında 14 yaşındayken Ahmet Rasim’in çıkardığı “Hanımlara Mahsus Malûmat” adlı kadın gazetesinde Leyla Feride imzasıyla yazılmış bir şiiri okudum, çok beğendim. Ben de öyle şiirler yazmak istedim. Ve şiir yazmaya böyle başladım. İlk şiirlerimi Mazlume veya Mahmure takma adlarıyla yayımladım. 1901 yılında Terakki gazetesinde yazmaya başladım. “Hanımlara Mahsus Gazete”nin adeta daimi yazarı oldum. “Sabah”, “Menekşe”, “Kadın Yolu” ve “Kadınlar Dünyası” gibi dergilerde de yıllarca şiirlerim yayımlandı. 1923 yılı Mayıs ayında “Bir Mayıs” adlı şiirimi yazdım. Aydınlık dergisinde yayımlandı. Dört dosya dolusu şiirlerim var.”

1 MAYIS ŞİİRLERİ

Nezihe Hanım’ın Aydınlık’ta üç şiirini saptadık. Bunlar, Mayıs 1923’de ‘1 Mayıs İçin’ başlıklı “Ey İşçi” diye başlayan ve derginin kapağında yayımlanan şiiri, Haziran 1923’te “Kızıl Güller” isimli beşeriyetin baharı olmadan, bu mevsimin sevilemeyeceği konusu işlenen şiiri. Mayıs 1924 sayısında ise “1 Mayıs” isimli ve “Türk işçisine” diye başlayan şiiri. Aydınlık dergisinde yer alan bazı şiirleri nedeniyle “İlk kadın sosyalist şair” olarak tanınır. Bu içerikte dört şiiri vardır... Dördüncü şiiri 1923 yılında gazete patronlarının grevi üzerine yazdığı “Gazete Sahiplerine” isimli şiiridir. Burada gazete emekçilerini dizelerine aktarır. Onlara destek verir. Bu şiiri 18 Eylül 1923 günü Haber’de yayımlanır.

Oğlu Vedat Aydınlık çevresindedir ve o da Aydınlık’ta yazmaktadır. Burada Aydınlıkçı şair Nazım Hikmet’le de tanışır. Bu dönemde Amele Cemiyeti’ne üye olması ve grevleri desteklemesi “komünistlikle” suçlanmasına neden olur. Şeyh Sait isyanı sonrası yapılan meşhur tevkifatta o da nasibini alır. Aydınlık’ın sahibi Sadrettin Celâl’in de aralarında bulunduğu 12 kişiden biri olarak, 3 Haziran 1925 günü bir süreliğine gözaltına alınarak sorgulanır. Bu sırada rahatsızdır...

Duruşundan taviz vermez. 1953 yılına kadar edebiyata ilgisi devam eder. 1934 yılındaki Soyadı Kanunu’ndan sonra “Bükülmez” ismini alır. Bunu da dizelerine şöyle aktarır: “Bakıp da soyadıma sanma bükülmüyorum/Felek cefâlarıyla, gençken büktü belimi.”

İbnülemin Mahmut Kemal İnal, “Son Asır Türk Şairleri” isimli eserinde onu şu satırlarla tanıtır: "Mihnetler içinde kalmayıp bu hayatı refâhet ve saadet içinde geçmiş olsaydı daha güzel yazar mıydı? Bu suali ‘Elbette yazardı’ cevabıyla karşılamakta acele etmemelidir. Çünkü her meslekte nice kıymetli âdem vardır ki sefâlet ve ıstırabın dehşetli darbelerine uğrayarak yetişmiştir ve onların eserlerine pek çok defa tefevvuk (üstün) etmiştir. İşte Yaşar Nezihe de o kıymetlerdendir ki, tâlihinin çirkinliğine mukabil eserlerinin güzelliğiyle müteselli olabilir.”

‘İSMİMİ SOKAĞIMA VERİN’

Yaşar Nezihe Hanım’ın çileli ve bir o kadar da mücadeleci yaşamı 89 yaşında 5 Kasım 1971 günü İstanbul’da son bulur. 1934 yılında gazeteci Taha Toros’a verdiği mülakatta, öldüğünde yerine getirilmesini istediği bir vasiyeti vardır: Silivrikapı Hünkâr İmamı Sokağı’na isminin verilmesi. O sokakta o kadar anısı vardır ki... Bunu da “Bir gece açlıktan fareler üzerime hücum eder” sözleriyle dile getirir... Nezihe Hanım’ın tek mutluluğu ise, yüksek tahsil yaptırdığı oğlu Vedat’ın istikbalini görmesidir... Gerisi mi, “Üstü kalsın” misali...

1 MAYIS İÇİN

Ey İşçi!

Bugün hür yaşamak hakkı seninken

Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.

Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin.

Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?

Rahat yaşıyor; işçi onun emrine münkad;

Lakin seni fakir etmede günden güne berbat.

Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.

Azmet de esaret bağı kopsun bileğinden.

Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.

Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.

Ey işçi!

Mayıs birde; bu birleşme gününde

Bi-şüphe bugün kalmadı bir mani önünde...

Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;

Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.

Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin

Tazim eyle, hürmetle sana başlar eğilsin.

Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.

Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.

Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay.

Sen bunları hep kendin için şan ve şeref say.

Bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü.

Ses kalmadı; her velvele bir mum gibi söndü.

Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;

Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.

Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!

Kuvvettedir hak. Hakkını haksızlara anlat.

TÜRK İŞÇİSİNE

Ey işçiler! Bir Mayıs: sizin serbest gününüz;

Yürüyünüz ileri “aydınlık”dır önünüz.

Atölyeler kapandı, dünya sanki uykuda,

Şimdi istismarcılar hep telaşta, korkuda.

Bugün kızıl bayrağın kızıl nurlar saçarken,

Yarın için kurtuluş yollarını açarken.

Meşru olan hakkını istemekten usanma

“sabret biraz...” derlerse bu sözlere inanma!

Burjuvazi yalanla dolabını döndürür,

Kalbindeki emelin nurlarını söndürür. (...)

Son Dakika Haberleri