26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Emekli Hava Kurmay Albay İhsan Sefa Aydınlık'a anlattı: NATO Türk subayını millilikten uzaklaştırmaya çalıştı

“Türk Subayı Gözünden NATO ve ABD” kitabının da yazarı olan Sefa, NATO kapsamında verilen eğitimlerin Türk subayını farkında olmadan millilikten çıkardığını söyledi.

Emekli Hava Kurmay Albay İhsan Sefa Aydınlık'a anlattı: NATO Türk subayını millilikten uzaklaştırdı
A+ A-
M. İLKER YÜCEL

İsveç ve Finlandiya'nın üyelik süreci NATO'yu yeniden Türkiye'nin gündemine soktu. Aydınlık, NATO'nun 'askeri savunma örgütü' olmadığını, ABD'nin öncelikleri doğrultusunda siyasi, askeri bir müdahale aracı olduğunun altını yıllardır çiziyor. Gözden kaçırılan en önemli noktalardan biri de üye ülkelerin, kontrol altına alınarak 'hizadan çıkışının' engellenmesi. Bu açıdan NATO son genişleme hamlesinin yarattığı tartışmaların ötesinde Türkiye'nin değişmeyen en önemli gündem maddesidir diyebiliriz.  E. Hava Kurmay Albay İhsan Sefa 'Türk Subayı Gözünden NATO ve ABD' kitabında bu konuya büyüteç tutuyor. Sefa'yla Türkiye'nin NATO'ya üyelik  sürecini ve sonuçları masaya yatırdık:

  • ABD'nin Türkiye'yi NATO'ya almasındaki amaç neydi?

Bilindiği üzere Türkiye BM çağrısına uyarak Batı ittifakında yer alabilmek adına Kore’ye asker göndermişti. Hatta askerimiz Kore’ye giderken NATO’ya yapılan başvurumuz da kabul görmemişti. Kore’de cesaret, disiplin ve kahramanlığıyla dünyaya kendini bir kez daha ispatlamış olmanın da NATO’ya alınmamızda etkisi olmuştur ama asıl neden ABD’nin Türkiye’ye nükleer silah yerleştirme planlarıdır. Sovyetler Birliği’nin nükleer silaha sahip olduğunu açıklaması üzerine 1950'de Truman’ın direktifi ile hazırlanan raporda 1954’e gelindiğinde SSCB’nin nükleer gücünün gelişeceği ve ABD için öldürücü tehdit olacağı yer almaktaydı. Bunun üzerine ABD Türkiye’den nükleer silah yerleştirecek üs istemiş, Türk yönetiminin NATO’ya alınmaları kaydıyla bu üsleri verebileceğini söylemesi üzerine ABD’nin önerisi ile Türkiye NATO’ya davet edilmiştir. ABD, Batı savunması için Türkiye’ye biçilen jandarma rolünü de dile getirerek Batı'yı ikna etmiştir.

Emekli Hava Kurmay Albay İhsan Sefa Aydınlık'a anlattı: NATO Türk subayını millilikten uzaklaştırmaya çalıştı - Resim : 1
Sefa, Kazakistan ve Tacikistan Askeri Ataşeliği görevlerinde bulundu.
  • Üyeliği savunanlar 'NATO üyesi olmasaydık Sovyetler Birliği Türkiye'yi istila ederdi diyor...

En zayıf döneminde dahi Türkiye, işgal edilemeyecek kadar güçlü bir ülkedir. Savaşta sadece askeri güç üstünlüğü yeterli değildir. Diğer milli güç unsurlarına bakıldığında özellikle de coğrafi güç olarak Türkiye işgal edilemez konumdadır. Coğrafi yapı ve onun verdiği jeostratejik güç Türkiye’ye derinlikte savunma imkanı vermektedir. Derinlikte savunma özetle düşman güçlerini Anadolu içlerine çekip kendi ikmal yollarından uzaklaştırıp imha etmektir. Milli güç unsurlarından bir diğeri olan Psikososyal Güç açısından da Türk halkının vatanı koruma azim ve iradesi hiçbir ülke ile kıyaslanamaz. Savaş kötüdür ama Türklerle savaşmak çok daha kötüdür.

  • 1939'dan itibaren imzalanan Türkiye- ABD anlaşmalarına büyüteç tutuyorsunuz. Bu anlaşmalar ne sağladı? Günümüzde devam eden hangi önemli anlaşmalar var?

1974'teki ambargo sonrasında ABD üsleri kapatılınca ABD ile yapılan askeri işbirliğine ilişkin tüm anlaşmalar rafa kaldırıldı. Ambargonun kaldırılmasından sonra 29 Mart 1980'de imzalanan ve kısa adı SEİA (Savunma Ekonomik İşbirliği Anlaşması) olan anlaşma hala yürürlüktedir. 1 Şubat 1981'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.  Bu anlaşma ile ABD ile yapılmış askeri alandaki  onlarca anlaşma yürürlükten kalkmış, bütün her şey bu son anlaşmada toplanmıştır.

  • İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ABD yardımlarına yön verilmesi için hazırlanan Thornburg raporunun Türkiye üzerinde etkisi ne düzeyde oldu?

Görünüşte Türkiye dostu ve Türkiye’nin kalkınması için ABD yardımlarının nerelere harcanması gerektiğini planlamaya yönelik bir çalışma gibi olsa da esasen Türkiye’yi üretimden uzaklaştıran ABD pazarı olmaya yönelten teklif ve önerilerle doluydu. Örneğin daha raporun başında Atatürk döneminde kurulan Sümerbank gibi kurumlar kötüleniyor Cumhuriyet döneminde ilerleme kaydedilemediği vurgulanıyordu. Rapor Türkiye’nin ağır sanayiye  ve ara mal üreten fabrikalara yönelmesine engel koyuyor küçük çaplı gıda vs üretimine yönelik sanayiye müsaade ediyordu. Tabi, bu rapora uyulması kaydıyla ABD kredi yardımı alınıyor bu kredi aslında ABD ve Batı malları için Türkiye’yi bir pazara dönüştürüyordu. Türkiye’nin ağır sanayi üretimin gecikmesinde ve sanayi kalkınmamızın sekteye uğramasında ABD’den alınacak üç kuruşluk krediye olan tamah edilmesinin de büyük rolü olmuştur.

  • Türkiye'de şu anda ABD askeri varlığı kaç üste var? Bunlar hangi görevler için ülkemizde bulunuyor?

Türkiye’de NATO ve ABD ortak kullanımında 13 tesis var. Bunların pek çoğu her zaman faal tutulmayan karargah ve müşterek eğitim hizmetlerine yöneliktir. İncirlik Üssü, Kürecik Radarı, NATO AWACS ileri Harekat Üssü Konya ile İzmir’de konuşlu Müttefik Kara Kuvvetleri Karargahı önemli varlıklardır. İncirlik Üssü ABD’nin Ortadoğu hakimiyetine olanak sağlayan en büyük destek üs. Bünyesinde 60-70 adet nükleer silah depolandığı ve bunların geçen yıllarda modernize edildiği, menzil ve güç artırımı yapıldığı biliniyor (her biri 50 kiloton ve Hiroşima’ya atılandan 4 kat daha  yıkıcı güce sahip). Üs fiziki olarak ikiye bölünmüş durumdadır ve diğer tarafı Hava Kuvvetlerimizin 10. Tanker Üs K.lığı  (havadan yakıt ikmali yapan uçaklarımız) yerleşkesidir. Üssün tamamının dış koruması Türk askeri sorumluluğunda. İçerden koruması ABD'ye ait. Bu  bölüme Türk askeri özel izinle girebilir.

Kürecik radarı Malatya’nın Kürecik bölgesinde ABD tarafından kurulmuştur. Balistik füzeleri görüp iz aktarma yeteneğine sahiptir. Kitapta ayrıntılı olarak anlattım. Özetle Avrupa’yı İran Füzelerine karşı koruyacak yalanıyla kurulan bu radar esasında İsrail’i İran füzelerine karşı korumaktadır. Radarın dış korumasını Türk askeri yapmaktadır. Otomatik iz aktaran bir radar olduğundan 8-10 ABD askeri personeli  bakım destek görevi için bulunmaktadır.

NATO AWACS İleri Harekat Üssü’nde milli olarak 3. Ana Jet Üs K.lığı yanı sıra NATO AWACS uçakları da konuşlanmaktadır. NATO kapsamında AVACS  uçuş ve skop eğitimleri verilmektedir.

Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı NATO kapsamında Kara Kuvvetlerinin kullanımına yönelip planlama, sevk ve idarenin yapıldığı karargahtır. Karargahta NATO ülkeleri subayları görev almaktadır.  Esasında adı büyük ama emrinde sadece Türk orduları var.    

Emekli Hava Kurmay Albay İhsan Sefa Aydınlık'a anlattı: NATO Türk subayını millilikten uzaklaştırmaya çalıştı - Resim : 2
Sefa’nın kitabı Kaynak Yayınları tarafından yayınlandı.
  • Kitapta Atatürk'ün Sovyet dostluğunun önemini vurguluyorsunuz. Açıkçası NATO sürecinde Türk subayı bunu unutmuş gibiydi. TSK subay yetiştirirken bu stratejik tutumu aktarıyor mu?

Atatürk’ün Sovyetler Birliği dostluğuna önem vermesi hatta vefatı öncesinde “Batı ile Sovyetler Birliği aleyhine olabilecek anlaşmalardan kaçınılmalıdır” vasiyeti de tarihten gizlenmeye çalışılan konulardan birisidir. 1949 Fülbright Anlaşması ile eğitimimize el atan ABD Türk Rus dostluğuna dair ne var ise tarih kitaplarından kaldırtmış ve Sovyetler Birliği hep düşman, saldırgan ve bizden toprak isteyen olarak anlatılmıştır. Kurtuluş savaşında Sovyetler'den yardım aldığımız bizden gizlenmiş ya da yarım ağızla Hindistan Müslümanlarından toplanan para üzerinden eksik, yetersiz bilgiler yayılmıştır. Öte yandan Sovyetler Birliği’nin Türkiye’yi komünist yapmaya çalışacağı, dini uyuşturucu gördüklerinden camileri kapattıracağı gibi yalanlar CIA ajanları vasıtasıyla yayılıyordu. Kısacası Sovyet düşmanlığı üzerinden Türkiye NATO jandarması olarak kullanılıyordu. Gladyo da bu dönemde ortaya çıktı.

  • Bazı Türk subayları Gladyo'yu görmedim diyor? Gladyo görülebilecek bir yerde miydi? Aydınlıkçıların gördüğünü Türk subayı neden göremedi?

Tabi Gladyo mensuplarının alınlarında ya da kollarında Gladyo yazmıyordu. İçimizden sivil ya da asker kişilerdi. ABD ve CIA kontrolüne alınmışlardır, hatta bunlar aslında yaptıkları hizmetleri vatan millet adına yaptıklarını ABD ile Türkiye menfaatlerini bir şekilde ötüştüğüne inananlardır. Harp Okullarında NATO ve ABD dostluğu öylesine ön plandaydı ki Atatürkçü öğretmen ve Komutanlar olmasaydı belki de beyinlerimiz yıkanacaktı. Türk subayları doğal olarak vazife odaklanıp talimat ve yönetmeliklerle harekata yönelik hazırlıklarla öylesine haşır neşirdir ki bu hengame içerisinde siyasetten de uzak kalabiliyordu. ABD aleyhinde bir yazı doküman pek ilgi çekmiyordu. Her şeye rağmen  ABD dost olarak algılanıyordu. Ta ki “Çuval olayı” na kadar böyleydi. Çuval olayı Türk askerinin arkadan bıçaklanması olmuş ve ipler kopmuştur. Bugün Türk subayı NATO’da birlikte çalıştığı ABD subayına eski sevgi ve sempati ile değil ne zaman bir hainlik yapacaklar kuşkusuyla bakmaktadır.

  • 1950-79 arasında 20 bine yakın Türk subayının ABD'de eğitim aldığını belirtiyorsunuz? Gladyo eğitimi mi?

NATO  kapsamında verilen eğitimler de dahil 1 haftadan  12 aya kadar süren eğitimlerin tamamı 19 bin 193 personeli kapsıyor. Tabi bu eğitimler çok çeşitli örneğin F-16 ilk alındığında öğretmen pilot eğitimi, çeşitli kademelerde uçak bakım personeli ya da alınan bir radarla ilgili eğitimlerdir. Özellikle NATO Savunma Koleji, Hava komuta ve Kurmay Koleji gibi eğitimler gönderilen kurmay subaylar ile ABD’nin hedefindedir. Yine aynı kolejde okuyan bir ABD li subay yada sponsor bi başka subay yabancı subaylarla yakın dostluk kuruyor evine davetler  birlikte geziler vs.. Çok dostane başlayan bu ilişkiler yabancı subaylar ülkelerine döndüklerinde de devam ettiriliyor. Tabi bunlardan belki de % 1 i ABD hayranı ve dostu oluyor. Türkiye’nin menfaatlerini ABD ile bir görmeye başlıyor. İşte bu noktada farkına olunmadan millilikten çıkılıyor ve maalesef alın size bir Gladyo elemanı. Tabi ilerleyen rütbe ve makamlar desteklenip getirilenler de oluyor, o zaman da  ABD menfaat ve çıkarlarını sadece savunan değil uygular hale gelebiliyorlar. Bu koleje katılmış yurtsever bir kurmay subayın anısına da kitapta yer verdim.

  • Johnson mektubu geldiği gün Türkiye NATO'dan çıkmalıydı diyorsunuz. NATO'dan çıkmak Türkiye'nin yararına mı?

Johnson mektubu NATO’ nun ve onun patronu ABD’nin Türkiye’ye dost olmadığının en büyük göstergelerinden birisi olmuştur. Türkiye Kıbrıs’a müdahale kararı alınca  2 Haziran 1964 de ABD Başkanı Johnson Başbakan İnönü’ye yolladığı mektupta açıkça benim verdiğim silahları kullanamazsın diyor.  O silahlar ki pek çoğunu kendi paramızla almışız. Yani ABD silahlarını ya da NATO kapsamında sözüm ona astarı yüzünü geçen hibe hurdalarını ABD nin menfaatleri dışında kullanamayacağız. Bu aslında NATO’nun gerçek maksat ve iç yüzünün en güzel  somut göstergesi olmuştur. NATO bizi korumuyordu, bize NATO’nun Avrupa kodamanlarını Sovyetler Birliğine karşı koruyan kapı muhafızı rolü biçilmişti.

  • Aralarında Büyükelçi Tacan İldem'in de bulunduğu 10 kişilik bir uzmanlar grubu 'NATO 2030: Yeni bir çağ için birliktelik' başlıklı bir rapor yazdı. Bu raporun temel mesajı nedir? Hangi tavsiyeler ülkemizi yakından ilgilendiriyor?

2030 Konsept taslağında Türkiye lehine olabilecek bir ifadenin yer aldığı söylenemez.

  • Kazakistan Askeri Ataşeliği yaptığınız dönemde Ruslar'ın Hoca Ahmet Yesevi Külliyesinin kubbesinden daha yüksek bina yapılmasını yasakladıklarını hatırlatarak bir de Kabe'nin çevresine bakın diyorsunuz?

Hoca Ahmet Yesevi’ külliyesinin bulunduğu Kazakistan’ın Türkistan vilayetine yaptığım gezide binaların yüksek olmadığını görünce burası deprem bölgesi mi diye sordum. Cevap şaşırtıcıydı “ Hayır deprem bölgesi değil, Hoca Ahmed Yesevi  Külliyesinin Kubbesinden daha yüksek bina yapılmasını Ruslar yasakladılar” Oysa bize Ruslar dinsiz, Müslüman düşmanı Türkiye’yi işgal edecekler camileri yıkacaklar diye tanıtılıyordu ortaokul lise yıllarımızda. Bu tanıtımı yapan da tabi ki içimize yerleştirilen yazar çize görünümlü CIA ajanlarıydı ya da Gladyo elemanlarıydı. Bugün Kabe’nin dibine dev binalar oteller yerleştirerek bu kutsal mabedi ayak altına alıp minnacık bırakanlar mı yoksa Ruslar mı dine saygılı buyrun karar verin.

  • ABD'nin Türkiye üzerindeki hedefleri nelerdir?

Kitapta biraz genişçe değindim. Burada kısaca özetleyecek olursak ABD Türkiye’yi işgal etmek gibi bir düşüncede değil zaten bunu başaramayacaklarını onlar da biliyorlar. Onların isteği Dünya patronluklarının devamı için Ortadoğu ve Hazar enerji havzasını kontrol edebilmek amacıyla, büyük bir jeostratejik güce sahip olan Türkiye’yi kontrol altında tutmaktır. Kontrol altına alacakları Türk yönetimi ile daha az masraf ve daha hukuksal bir görünümle enerji yollarını kontrol edebilmektir. Karşılarında her dediğini yaptıracağı bir Türk yönetimi istiyor. Hatta bu öyle bir Türk yönetimi olmalı ki ABD menfaatlerini Türkiye’nin menfaatlerinin önünde tutsun istiyorlar. Hatırlanacağı üzere BOP Eş Başkanı olarak ABD ile uyumlu çalışan Tayyip Erdoğan, Temmuz 2015’de PKK ile silahlı mücadeleyi başlatarak BOP Eş Başkanlığını fiili olarak terk etmişti. Bunun üzerine ABD, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan kurtulmak için 15 Temmuz 2016’da darbe girişimiyle harekete geçmiş fakat başaramamıştı. Biden’in 2019 Aralık ayında “Erdoğan’dan kurtulmak için Türkiye’deki muhalefeti destekleyeceğiz” açıklaması ABD’nin ne yapmak istediğinin somut örneğidir.

Emekli Hava Kurmay Albay İhsan Sefa Aydınlık'a anlattı: NATO Türk subayını millilikten uzaklaştırmaya çalıştı - Resim : 3

1 SAATLİK UÇUŞ MALİYETİ HESABI

  • Üzerinde çalıştığınız Hava Kuvvetleri Maliyet Modeli hakkında bilgi alabilir miyiz?

Kitapta da kısaca değindiğim gibi olayların akışı beni böyle bir çalışmaya yönlendirdi. 80’li yılların başında Hava Kuvvetlerinde 1 saatlik uçuşun maliyetinin ciddi bir hesaplama yöntemi olmadığını gördüm. Almış olduğum istatistik eğitiminin bana kazandırdığı matematiksel bakış açısıyla uçak tiplerine göre 1 saatlik uçuş maliyetini hesaplayacak bir yöntem geliştirdim. Burada bir saatlik uçuştaki yakıt maliyetini hesaplamak kolaydı, bu maliyet kalemine YAKIT GİDERİ olarak konuldu. Ancak zaman ve kullanım saatine bağlı olarak örneğin lastik değişiminden tutun da pek çok yedek parçanın aşınma yenilenmesi gibi endirekt maliyetlerin hesaplanması oldukça karmaşıktı. Bunların hesaplama yöntemlerine burada girmeyeyim biraz karışıktır. Ancak maliyet girdilerine BAKIM VE AMORTİSMAN olarak katıldı. Öte yandan o uçağın uçabilmesi için kurulmuş bir Ana Jet Üs Komutanlığının komutanından pilotuna, bakım personeline ve hatta oradaki erine kadar tüm personelin maliyetinden 1 saatlik uçuşa yansıyan PERSONEL GİDERİ ve yine aynı şekilde birliğin kullandığı elektrik ve sudan binaların yol vs. bakım onarımına kadarki maliyetleri İŞLETME GİDERİ olarak ele alındı. Bu çalışmayı yaparken sıralı komutanlarıma da bilgi veriyordum, onların teşviki ile çalışmaya Hava Kuvvetlerinin sınıf ve branşlarına göre subay astsubay maliyetleri, er erbaş maliyetlerine ilişkin benzer yöntemleri geliştirdim. Çalışmalar bizzat tarafımdan o zamanki Hava Kuvvetleri Komutanımız rahmetli Tahsin Şahinkaya’nın da katıldığı Komutanlar toplantısında karargaha sunuldu ve beğeni gördü. Ardından her yıl hazırlanıp yayınlanan bir kitapçık olarak çıkmaya başladı.

  • CİMER'e, 27 Aralık 1949'da ABD'yle imzaladığımız Eğitim Kültür Anlaşması'nın devam edip etmediğini sormuştunuz. Yanıt aldınız mı?

Evet yanıt geldi. Bu anlaşma Türk kamuoyunda anlaşmayı bize kabul ettiren ABD’li senatör Fulbright’ın adıyla bilinir. CİMER’den gelen cevabı kitabıma da koydum, aynen şöyle: “Fulbright Eğitim ve Kültür Programı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Hükümeti arasında 13 Mart 1950 tarih ve 5596 sayılı Kanun ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçerek yürürlüğe girmiş, iki ülke arasında eğitim ilişkileri ve kültürel işbirliğine yönelik faaliyetler konu Anlaşmaya göre yürütülmektedir.”

E. HV. KURMAY ALBAY İHSAN SEFA KİMDİR?

Beyşehir'de doğdu. 1976'da Hava Harp Okulu'ndan, 1988'de Hava Harp Akademisi'nden kurmay subay olarak mezun oldu. 1993'te Milli Güvenlik ve Silahlı Kuvvetler Akademisi eğitimini tamamladı. Harp Akademilerinde öğretim elemanlığı da dahil olmak üzere TSK'nın çeşitli birimlerinde ve Kazakistan, Tacikistan Askeri Ataşeliği görevlerinde bulundu. 2005'te emekliye ayrıldıktan sonra sırasıyla Ulaştırma Bakanı Sivil Havacılık Danışmanlığı ve OYAK Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Sefa, vatani görevine bugün Vatan Partisi yöneticisi olarak devam ediyor.  

Son Dakika Haberleri