26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fatih’in yanındaki Bizans prensleri

Bizans’ın devlet birikimine Fatih de önem verdi. Bizans soyluları, Osmanlı’da esir edilip öldürülmek yerine üst makamlarda görevler alıp yükselen medeniyetin başrolleri oldular.

Fatih’in yanındaki Bizans prensleri
Fetih, Osmanlı topraklarındaki insanları ötekileştirmedi, birleştirdi, medeniyet yolunda dönüştürdü.
A+ A-
KAAN ARSLAN

İstanbul’un fethinin 569. yıl dönümünü kutladık. Fatih Sultan Mehmet ve şehitler için anmalar yapıldı, fethin coşkusu yeniden yaşandı. Bu yazıda konuyla ilgili konuşmalarda, yazılarda eksik bırakılan bir noktayı ele almaya çalışacağız. Fatih için yapılan anmalarda onun ne kadar büyük bir padişah olduğundan bahsedilir. Yabancı dil bilmesi, bilime ve sanata önem vermesi, imparatorluğu büyütme isteği ve başarıları hep anlatılır. Fatih’i anlatırken önemli bir noktaya daha dikkat çekilmesi kanaatindeyiz. Onun uygarlık birikimine en büyük katkısı, Osmanlı ile yabancı devletlerin birikimini birleştirip gerçek bir imparatorluk hatta medeniyet yaratmaktı.

Osmanlı’daki devşirme sistemi, sadece devlete bağlı güvenilir kadrolar yetiştirmeyi değil başka devletlerin birikiminin Osmanlı’yla birleştirilmesini de hedefliyordu.

Bu hedef doğrultusunda yetiştirilen bazı devşirmelere bakalım: Hadım Yakup Paşa, Rum Mehmet Paşa, Zağanos Paşa, Mesih Paşa, Has Murad Paşa… Liste uzun tutulabilir. Fakat bu isimleri özellikle belirtmemizin bir sebebi var. Hepsinin ortak özelliği, bir birikimi beraberinde getirmeleri.

DEVLETİN ÜST KADEMELERİNDE GÖREVLENDİRME

Fatih döneminde devletin üst kademelerinde görevlendirilen devşirmeler, Osmanlı hazinesini de yönetiyorlardı. Fatih’in kubbe vezirlerinden (bakanlar kurulu üyeliği) Hadım Yakup Paşa, 1459-1461 yılları arasında defterdarlık görevi yapmıştı. Hazinenin en tepesindeki göreve getirilen Yakup Paşa, bir Yahudi’dir. İtalyan asıllıdır.

Zağanos Paşa, Fatih’in şehzade olduğu dönemden beri en güvendiği isimlerdendir. Bazı kaynaklara göre Rum, bazılarına göre ise Arnavut soylusudur. Kesin olan bilgi, Zağanos’un Bizans soylusu olduğudur. İstanbul’un fethinin en önemli komutanlarından biridir. Rumeli Hisarı’nın kulelerinden birinin inşasının doğrudan sorumlusudur. İlerleyen yıllarda sancak beyliği, kaptanı deryalık ve sadrazamlık görevlerinde bulundu.

Rum Mehmet Paşa da bir Rum soylusudur. Fatih Sultan Mehmet, Rum Mehmet Paşa’ya da maliyede görev verdi.(1)

Macar Urban da Osmanlı tarafına geçen önemli bir Bizanslı top ustasıdır. İstanbul’un fethinde kullanılan devasa şahi toplarının mühendisi olarak bilinir. Hikmet Kıvılcımlı, Urban’ın Bizans tarafından Osmanlı’ya geçişini onun ilerleme taraftarı olması, Bizans’ın geriye gidişini görmesi olarak tarif eder. Kıvılcımlı, Bizans’ta eksik olanın top değil iman olduğunu söyler. Osmanlı kuvvetlerinin savaşı kazanmasının yanı sıra içeriden kapıyı da Hristiyanların açtığını belirtir.(2)

Fatih’in yanındaki Bizans prensleri - Resim : 1
Fatih dönemi Osmanlı Devleti, Batı için bir tehlike gibi görünür. Ancak insanlık için büyük bir medeniyet oluşturdu.

BİZANS PRENSLİĞİNDEN OSMANLI SADRAZAMLIĞINA

Son Bizans İmparatoru 11. Konstantin’in İstanbul fethi sırasında öldüğü düşünülüyor. Hayatta kalanlar ise aynı kaderi paylaşmamış, İstanbul’da yaşamaya devam etmişlerdi. Üstelik yine üst rütbelerde görev alarak.

Bizans, Aralık 1452’den itibaren Türklerin İstanbul’a kuşatma tehlikesine karşı Katoliklerle birlikte hareket etmeye başladı. Ayasofya’da yapılan ortak ayinlerden askeri işbirliğine kadar pek çok konuda anlaşmalar yapıldı. Ortodoks Bizans’ın Katoliklerle yakın ilişkisinden iki isim rahatsızlık duyuyordu. Grandük (Başbakan) Notaras ve papaz Gennaidos.

Notaras rahatsızlığını her seferinde dile getiriyordu. O ünlü sözünü de bu dönemde söyledi: “Konstantinapolis’ta Latin külahı görmektense Türk sarığı görmeyi yeğlerim.” Savaş boyunca Latinlerle işbirliğine karşı çıkan bir isim de Gennaidos’tu. Bizans halkıyla yaptığı gizli buluşmalarda Katoliklerle işbirliğini eleştiriyordu. Fethin sonunda ikisi de hayatta kalmıştı. Fatih ikisinin de canını bağışladı ve yüksek makamlarda görev alacaklarını söyledi. Ki Rumlar için kurulan patrikhanenin ilk patriği de Gennaidos oldu. Notaras ise Fatih’in yakın çevresinin baskısıyla idam edildi. Rum tarihçi Kritovulos, o dönemde hazılayıp Fatih Sultan Mehmet’e sunduğu tarih kitabında, Notaras’ın idamının Fatih’in değil çevresindekilerinin istediğini belirtiyor.(3) Bu fikri Mithat Cemal Kuntay da savunuyor.(4)

Bu isimler dışında iki önemli yönetici daha var. Bunlar Has Murad Paşa ve Mesih Paşa. Paleologos Hanedanı (Bizans imparatorluk soyu) üyeleri olan bu iki isim, son Bizans İmparatoru Konstantin’in yeğenleridir ve doğrudan taht varisidirler. Fetih olmasaydı muhtemelen Bizans tahtına oturacaklardı. Peki fetihten sonra ne oldu? Fatih bu iki çocuğu öldürtmedi, Enderun Mektebi’nde yetiştirip devlet adamı yaptı. İkisi de kubbe vezirliğine (bakanlar kurulu) kadar yükseldi. Has Murad Paşa, 1470’lere doğru sadrazamlık (başbakanlık) makamına geldi.(5) Akkoyunlularla yapılan Otlukbeli Savaşında 30 bin kişilik bir birliğin komutanı olan Has Murad Paşa, Uzun Hasan’ın düzenlediği ani baskında şehit olur. Bizans tahtının varisi, Osmanlı için şehit düşer. Kardeşi Mesih Paşa da vezirlik görevi sırasında Rodos seferinde görev alır, kuşatmanın komutanlarındandır. Fatih’in fazla önem verdiği Rodos’un alınamamasından ötürü görevden uzaklaştırılır. Ancak II. Bayezid döneminde 1499-1501 yılları arasında sadrazamlık görevini yapar.

İki Bizans prensi, çöken Roma imparatorluğunun tahtına çıkacakken fethin ardından yükselen Osmanlı’nın en yüksek makamında görev alırlar. Osmanlı’nın yükselişinin başrolünde yer alırlar.

Tarihçi J. Von Hammer, Osman Bey dönemi komutanlarından Köse Mihal’in de Paleologos Hanedanı üyesi bir devşirme olduğunu belirtir. Hanedan üyesi Köse Mihal, Bizans tahtından vazgeçerek Osmanlı saflarına katılır, Osman Bey döneminde dışişleri bakanlığı denilebilecek bir göreve kadar yükselir. Osmanlı’nın devletleşme dönemi siyasi aklın bir parçası olur.(6)

BİRLEŞTİRİCİLİK VE DÖNÜŞTÜRÜCÜLÜK

Fatih’in birleştirici ve dönüştürücülüğünün ufku çok geniştir. Sadece önde gelen Bizans soylularına değil Bizans halkına da önem gösterir. Fetihten sonra 2 Haziran’da Galata’yı ziyaret eden Fatih, Latinlere 3 ay içinde geri dönmeleri halinde evlerine sahip olacaklarını söyler. Bu süreçte İstanbul’un iskanı için getirilen halk sadece Türkler/Müslümanlar değil aynı zamanda gayrimüslimledir. Anadolu Ermenileri, Fatih döneminde İstanbul’a yerleştirilir. Bütün Hristiyanlara din özgürlüğü verilir. Fener Rum Patrikhanesi ile Ermeni Ortodoks Patrikhanesi (1461) bu dönemde kurulur. Papa, Fatih’in gayrimüslimlere sahip çıkmasından rahatsızlığını 1461’deki mektubunda ifade eder. Papa II. Pius, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni, Yakubi, Maruni ve Rumları eleştirir, hatalı yolda olduklarını dile getirir. (7)

Fatih dönemi Osmanlı Devleti, Batı için bir tehlike gibi görünür. Ancak insanlık için büyük bir medeniyet oluşturdu. Anadolu’yu birleştirmekle kalmamış Afrika’dan Avrupa’ya oradan Kafkaslara uzanan bir coğrafyayı tek çatı altında toplayarak ticaret yolları güvenlik altına alındı, toprak sorununu çözdü. Hikmet Kıvılcımlı, Osmanlı’nın Bizans’ta kördüğüm olan toprak sorununu çözdüğünü belirtir. Osmanlı’nın çözüm olarak getirdiği düzen Dirlik Düzeni’dir. Dirliğin kelime anlamı yaşam, sağlık ve mutluluktur. Osmanlı, toprağın önemine bu anlamı yükledi.

Fetih, Osmanlı topraklarındaki insanları ötekileştirmedi, birleştirdi, medeniyet yolunda dönüştürdü. Asya kökenli toplumların insana yaklaşımı, Osman Bey’den Fatih’e kadar Osmanlı’da görülebilir. Batı toplumlarının tarihindeki yağmacı, yok edici, parçalayıcı geri yönleri Asya toplumlarında görmek mümkün değil. Ancak Batı’nın oryantalist anlatımında Asya kökenli toplumların hep geri toplumlar olduğundan bahsedilir. Bugün Batı’da ırkçılığa kadar uzanan ötekileştirme, Asya toplumlarında görülmemektedir.

DEVLETLERİN BİRİKİMİ

Bizans, son döneminde devlet bile değildi. Ancak bir devlet birikimini taşıyordu. Öyle ki o birikimi Avrupa’ya taşıyan Bizans aydınları, Reform ve Rönesans’ın ateşini yaktı.

Bizans’ın devlet birikimine Fatih de önem verdi. Bizans soyluları, Osmanlı’da esir edilip öldürülmek yerine üst makamlarda görevler alıp yükselen medeniyetin başrolleri oldular. Fatih’in büyük imparatorluk kurma ideali, sadece fetihlerle değil yabancı devletlerin birikimiyle Osmanlı birikimini birleştirmekle sağlandı. Fatih Sultan Mehmet’in en büyük öğretisi ve mirası budur. Fethe, bir şehrin alınması olarak yaklaşmak eksik kalır. Bir medeniyetin yükselişinin ilk adımı da denilebilir.

Yabancı devletlerin içe kapanık devlet yapısı, yabancıları dönüştürmek yerine onları ajanlaştırmaktaydı. Tarihten günümüze pek çok örneğine rastlayabiliriz. Bizans, şehzade Orhan’ı elinde tutarak Osmanlı’yı yıkmak için onu adeta ajanlaştırır. Bizans’ın son dönemde Çandarlı Halil Paşa’yla yaptığı işbirliğinde Şehzade Orhan baş roldedir. Keza Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Şehzade Cem (Cem Sultan) de Papa tarafından Osmanlı’ya karşı bir koz olarak kullanılır.

Böyle çalışmalara bugün de Batılı devletlerde rastlanılabilir. İnsanlığı geliştirme ideali, Asya kökenli toplumlarında ufkunda hep vardı. Bugün de bu mirasın sürdüğünü görüyoruz.

DİPNOTLAR:

(1) Halil İnalcık, Fatih Sultan Mehemmed Han, İş Bankası Kültür Yayınları, Şubat 2021, İstanbul, s. 270.

(2) Hikmet Kıvılcımlı, Fetih ve Medeniyet, Sosyal İnsan Yayınları, Mart 2011, İstanbul, s. 15.

(3) Halil İnalcık, s. 99.

(4) Mithat Cemal Kuntay, Fatih ve Fetih, Alfa Yayınları, Haziran 2018, İstanbul, s. 195.

(5) Halil İnalcık, s.  476.

(6) J. Von Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi Cilt 11, Milli Eğitim Basımevi, 1947, İstanbul

(7) Halil İnalcık, Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet, İş Bankası Kültür Yayınları, Kasım 2021, İstanbul, s. 177.

Son Dakika Haberleri