17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

HİKMET ÇİÇEK/ Bu kitap ortalığı sallayacak-(TAMAMI)

HİKMET ÇİÇEK/ Bu kitap ortalığı sallayacak-(TAMAMI)
A+ A-

Polisin, hakimlere “terörün finansman kaynakları” konulu brinfing verdiğini gazetelerde okuduk. Peki polisin, “Ergenekon” konusunda Amerikan Büyükelçiliği’ne brifing verdiğini biliyor muydunuz? Önceki gün Aydınlık’ta okuduk. Bu ayın 14’ünde cezaevinde birinci yılı dolduracak olan Odatv sanıklarından Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu’nun hazırladığı “Sızıntı/Wikileaks’te Ünlü Türkler” kitabında (Kırmızı Kedi Yayınları, Şubat 2012) bu brifingin ayrıntıları yer alıyor.

Wikileaks belgelerinde, bu hafta içinde, 27 Nisan 2007’de yayımladığı “e-bildiriyle” ilgili hakkında soruşturma başlatılan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve kızı hakkında en aşağılık dedikodulara yer veriliyor. Bu dedikoduların kaynağı, Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Emniyeti içindeki F tipi polis ekibi. Zaten ABD elçiliğini Ergenekon konusunda özel olarak bilgilendiren de aynı ekip.

“Belge” değil düzmece

Bunlar nasıl polis? Hangi milletin polisi bunlar? Daha yakın zamanda ülkelerinin genelkurmay başkanı olan bir kişi ve onun kızı hakkında yabancı elçilikleri “bilgilendirmek” hangi “görev anlayışı” ile hangi cibiliyet ile açıklanabilir?

Polislerin “Ergenekon sanıklarında bulundu” diye ABD elçiliğine servis ettikleri belge ve görüntüler de tam bir imalat.

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un oğlunun şahsi konutunda, yokluğunda çilingir marifetiyle girilen ve hukuk dışı arama sonucunda “bulduk” dedikleri CD, işte bu Amerikalılara servis edilenle aynı!

Sabri Uzun’un gizlenen ifadeleri

“Sızıntı”ya devam edelim. Kitapta Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun’un mülkiye müfettişlerine verdiği “gizlenen” ifadesi de yer alıyor. Uzun, Gülen cemaatine ilişkin şunları söylüyor:

“Ben bu cemaatin bir komutan ile ilgili yaptığı yasa dışı işi bizzat tespit edip ilgili bir makama kişiye özel yazı ile bildirdim. Ne o yazının içeriğini ne de o makamı yetki verilmeden asla açıklayamam.”

Kitapta ilginç bir ayrıntı daha var. Sabri Uzun, 2006 yılında daire başkanlığı görevinden alınmasının, önceleri askerlerin baskısıyla olduğunu sanıyor. Daha sonra bu fikrini değiştiriyor. Sabri Uzun şimdi, Yaşar Büyükanıt’a yönelik komployu açığa çıkarttığı için görevden alındığını düşünüyor.

Bu ifade nerede?

“Sızıntı”da olmayanları da biz ekleyelim. 25 Ocak günü CNN Türk’ün Ankara Temsilcisi Hande Fırat’ın sorularını yanıtlayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “ifadesi gizlendi” dediği emniyet müdürü Sabri Uzun. Aynı ifadeden söz ediliyor. Peki bu ifade nerede? Onu da Wikileaks değil Aydınlık açıklıyor!

Sabri Uzun’un ifadesi, kamuoyunda “İrticayla Mücadele Eylem Planı” ya da “Islak İmza” olarak bilinen ve şimdi “İnternet Andıcı” ile birleştirilen davanın klasörlerinde bulunuyor.

2009 yılının Haziran ayından beri tutuklu bulunan Gazi Üsteğmen Avukat Serdar Öztürk’ün talebi üzerine bu ifade getirildi ve dosyaya eklendi.

Ancak.

Aradan aylar geçti. Bu ifade sanıklara verilmiyor. “Neden” diye soruyor sanıklar. 13. Ağır Ceza Mahkemesi hep aynı cevabı veriyor: “İnceliyoruz!”

Barış’ın arkadaşı değil misin?

Birgün Gazetesi yazarı Ahmet Meriç Şenyüz, yargılanan meslektaşlarına destek olmak için 27 Ocak günü Odatv davasını izliyor.

Meriç, kendilerine “ANGA” adını veren “Ahmet Şık ve Nedim Şener’in Gazeteci Arkadaşları” ekibinden. İzlenimlerini samimi, sıcak bir dille yazmış. 31 Ocak günlü yazısının bir yerinde, “Hiç böyle utanmamıştım” diyerek şöyle yazıyor:

“Ben de artık daha fazla dayanamayarak sigara içmeye çıkıyorum. Koridordan geçerken genç bir kadın ‘merhaba’ diyip elini uzatıyor. Anımsayamıyorum ama tanışmışız, Özge Terkoğlu, tutuklu meslektaşlarımızdan Barış Terkoğlu’nun eşi. Diğer tutuklu yakınlarının çevresinde öbek öbek insanlar var ama Özge tek başına. Yanına oturuyorum. ‘Tahliye bekliyor musunuz?’ diye soruyorum. ‘Beklenti içinde olmak iyi olmuyor, sonrasında yaşanan hayal kırıklığı büyük’ diyor. ‘Şimdiye kadar duruşmada iddianame paramparça oldu’ diyorum acemice moral vermeye çalışarak; ‘Tahliye ihtimali yüksek bence.’ Özge Terkoğlu, ‘Belki’ diyor, ‘Belki Ahmet ve Nedim’i, sağlık sorunlarından ötürü de Doğan Abi’yi bırakırlar ama Barış’ın tahliyesi çok zor.’ ANGA’nın kurulduğu günden beri bir parçasıyım, çok eleştiriyle karşılaştık ancak hiçbir zaman ANGA bileşeni olmaktan böyle utandığımı hatırlamıyorum. Kendi kendime soruyorum; ‘Neden ben Ahmet Şık’ın ve Nedim Şener’in arkadaşıyım da Barış Terkoğlu’nun arkadaşı değilim’ diye. Elbette bunun bir kampanya olduğunun bu iki ismin simge isim olduğunun farkındayım ama yürüttüğümüz kampanyanın iki arkadaşımızı kurtarırken aynı durumdaki bir başka meslektaşımızı hapiste bırakacak sonuçlar üretmesi olasılığı vicdanımı yaralıyor.”

Dindar gençler yetiştirin tıpkı çocuklarınız gibi olsun!

İşi sıkı tutun gençlerimiz ateist olmasın. “Dindar bir kuşak istiyoruz” tıpkı çocuklarınız gibi olsun. AKP’nin yöneticileri yetiştirdikleri “dindar” kuşaklarıyla gurur duysun.

Mesela, “Bill Gates olmak istiyorum” diyerek 14 yaşında köşe olan Emre Gül gibi olsun.

Mesela, Adile Sultan Yalısı’nda 107 milyarlık düğünleri dillere destan olsun.

Oğullarının servetinin kaynağını soranlara, “Benim oğlum milyar dolar vergi ödüyor. Maaşlarınızı oradan alıyorsunuz” diyen bakan gibi dindar nesiller yetiştirin.

Mesela, “Evet gemi aldılar. İş takibi mi yapsalardı?” diyen başbakan gibi yetiştirin bu gençliği de. Her birinin gemiciği olsun.

Nikah şahidiniz Berlusconi olsun.

Şirketleri birleştirip hazineyi boşaltın.

Damatlara sınırötesi rüşvetlerle holding kurun. Devlet garantili kredilerle “büyük” gazete, televizyon sahibi yapın.

Evet “dindar” bir gençliğimiz olsun ama tıpkı çocuklarınız gibi “dahi”ce “Karun” gibi zengin olsun.

Sonuç olarak “dinime söven Müslüman olsun!”

Diyanet’in ihtiyaçları bitmiyor

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Şubat ayı için, sözleşmeli personel olarak 7 bin imam-hatip, 2 bin müezzin olmak üzere toplam 9 bin personel alımı yapılacağını duyurdu.

Atamalarla ilgili olarak Bozdağ, Diyanet’in personel açığı olduğunu öne sürdü.

Diyanet’e yapılan binlerce kişilik her atamadan sonra neredeyse hep aynı açıklama yapılıyor, ancak yapılan on binlerce atamaya rağmen Diyanet’in personel ihtiyacı “bir türlü bitirilemiyor.”

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2012 yılı bütçesi 2011 yılına göre yüzde 22.40 arttırılarak 3 milyar 891 milyon 166 bin TL’ye yükseltilmişti. Bütçenin yüzde 81.76’sı personel, yüzde 13.66’sı sosyal güvenlik kurumlarına prim ödemesi olmak üzere toplam yüzde 95.42’si personele gidecek.

Son Dakika Haberleri