29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İnkılâbın büyük teşkilatçısı Talât Paşa

Birçok tarihçi, Türk devrimini irdelerken milat olarak Cumhuriyet’i değil, 1908’i almak gerektiğini belirtiyor. Çünkü Türk devletinin ve toplumunun yeniden biçimlenmesinde o yıllarda atılan temel geliştirilerek Cumhuriyet’e ulaşılmıştır. Cumhuriyet, Talât Paşa’nın ve Atatürk’ün bizlere mirasıdır

İnkılâbın büyük teşkilatçısı Talât Paşa
İkinci Meşrutiyet'i ilan eden İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri.
A+ A-
Feyziye Özberk

Talât Paşa, 15 Mart 1921 günü, Ermeni bir katil tarafından, Berlin’de evinin bulunduğu sokakta vurularak şehit edildi. Paşa, çoğu zaman yaptığı gibi tek başına korumasız yürüyordu. Çevredekiler tarafından suçüstü yakalanan katil yargılanıyor. Alman yetkili makamları katilin mutlaka cezasını göreceğini belirten demeçler veriyor. Fakat Türklerin gösterdiği savunma tanıkları dahi dinlenmeden –“Ermeni kurtuluş hareketinin” bir gösteri alanına dönüştürülen– mahkemede, katil beraat ettiriliyor.

Katilin İngilizler tarafından Berlin’e gönderildiği, onlardan talimat ve para aldığını, polise itiraf ettiği, Ankara’da, bir Amerikan ajansına atfen duyuruluyor.

Paşa’nın katli haberi, Ankara’ya ulaştığında, Atatürk gözyaşlarını tutamıyor: “Vatan büyük bir evlâdını, inkılâp büyük bir teşkilatçısını kaybetti.” diyor.

Talât Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından milli şehit ilan ediliyor. Talât Paşa’nın arkasından Sait Halim Paşa, 6 Aralık 1921’de Roma’da; Dr. Bahattin Şakir ve Cemal Azmi Bey, 17 Nisan 1922’de Berlin’de; Cemal Paşa, 22 Temmuz 1922’de Tiflis’te öldürülüyor. Cinayetlerin merkezi bir planlama sonucu yaptırıldığı ortadadır. İttihatçıların suçu, başta İngilizler olmak üzere emperyalistlerin bölücülüğüne karşı vatanlarını savunmalarıdır. Ermeni terör örgütleri, 800 yıl aralarında hiçbir sorun olmadan barış içinde yaşadıkları Türkleri, emperyalistlerle işbirliği yapıp arkadan vurarak, kendi toplumlarının yaşadığı felaketin baş sorumluları oldular.

Almanya, iki üç yıl öncesine kadar müttefiki, silah arkadaşı olan Osmanlı’yı yalnız bırakıyor. Yaşanılan yenilgi sonrası Almanya’nın siyasi durumu çok büyük altüst oluşlar içine giriyor. Yönetimde ve başta istihbarat olmak üzere birçok kurumda İngilizler etkin hale geliyor. Mahkemelere jüri sistemi getiriliyor. Böylece hukuk kolayca çiğnenebiliyor. İki gün süren çok hızlı yargılama ve diğer gelişmeler Talât Paşa’nın katledilmesine göz yumulduğunu, sorumlu görülen diğer Osmanlı yöneticilerinin öldürmelerinin planlanmasından bilgi sahibi olunduğunu gösteriyor.

Talât Paşa Almanya’ya gittiğinde, çok güvendiği dostu Alman Bronzart Paşa, 18 Ocak 1919’da Paşa’ya, “Aldığım bilgilere göre seni ve arkadaşlarını öldürecekler, her zamanki düşmanlarımız bunu yapacak.” diyor. Devlet adı vermiyor. Her zamanki düşmanlarımız diye ifade edilen, İngiltere’dir.

İnkılâbın büyük teşkilatçısı Talât Paşa - Resim : 1

MUHİTTİN BİRGEN’İN ANLATIMIYLA TALAT PAŞA

Muhittin Birgen, Tanin Gazetesi’nin başyazarıdır. Tanin, İttihat ve Terakki örgütünün sözcülüğünü yapan, ideolojisini savunan bir gazetedir. Birgen, “İttihat ve Terakki'de On Sene” kitabında Talât Paşa'nın fedakâr, temiz kalpli bir halk adamı olduğunu döne döne belirtiyor: “Talât Paşa, fedakâr, feragatkâr, hiçbir şeyle iftihar etmeyi düşünmez, iddiasız ve derya dil bir adamdı.”

Yine Birgen, Paşa'nın devrimci olmaya karar verdiği günlerden başlayarak kendini asılmaya/öldürülmeye hazırladığını, insanın yüreğini derinden sızlatan, çok çarpıcı bir anıyla aktarıyor:

“O zamanki işleri kavramak, Osmanlı İmparatorluğu'nun hayatına lazım geldiği gibi hükmedip yıkılmakta olan bir imparatorluğu kurtarmak hususunda sahip olması icap eden zekâ ve his kuvvetine, hepimiz gibi, belki o da sahip değildi. Fakat temiz kalpli, fedakâr bir halk adamı idi. Ona ait olarak unutmadığım şeylerden biridir. Bir gün, Mahmut Şevket Paşa'nın katledilmiş olduğu sıralarda, Talât Tanin'e gelmiş, orada bulunan dostuna bu hadiselerden bahsediyor ve gayet tabii bir surette bir gün aynı şeyin kendisi için de mukadder olduğunu söyledikten sonra gayet sade bir tavırla şunları ilave ediyordu:

‘Ben komiteciliğe başladığım sıralarda bir gün gelip Abdülhamit'in beni yakalatarak astıracağını düşünürdüm. Bunun için kendimi bu asılma işine alıştırmak istedim ve kendime adet edindim. Ne zaman Makedonya'da bir komiteci asılacak olsa ben onun asılışını gider, seyrederdim. Bundan maksadım hem gözlerimi bu manzaraya alıştırmak, hem de asılırken en iyi duruşun hangisi olduğunu tetkik etmekti. Şuna dikkat ettim ki, insan ne kadar yüksekten düşerse o kadar çabuk tamamlanıyor.’ Bu sözler bana o kadar çok tesir etmişti…” Birgen çok haklı olarak Talât Paşa’yı, “cesur ruhlu, kellesi koltuğunda gezen adam” olarak niteliyor.

Talât Paşa devrimci bir siyasi örgütü kuran, yöneten, geliştiren ve iktidar yolunu açan cesur, örnek ve halkçı bir liderdir. Vatan için mücadelede komutan olduğu gibi nefer de olabilir. İkisi için de aynı derecede gönüllüdür. Talât Paşa, neşeli ve rahat bir kişidir. Merasim ve teşrifattan hoşlanmaz. Sadrazamken de posta memuruyken de aynı alçakgönüllü ve nazik Talât Bey’dir. Sadrazam köşküne taşınmaz. Kiralık evinde oturmaya devam eder. Tabiidir. Karşısındakine, apoletine göre davranmaz.

İttihatçılar, birer vatan fedaisiydiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun gözleri önünde devamlı olarak toprak ve onur kaybına isyan ettiler. Vatanlarının, milletlerinin kaderini değiştirmek istediler. Büyük düşündüler ve büyük işler başardılar. Ziya Gökalp, İttihat ve Terakki hareketini, “Türk milletinin ruhundan kopmuş bir mefkûre hamlesi” olarak niteliyor.

İnkılâbın büyük teşkilatçısı Talât Paşa - Resim : 2
Talât Paşa ve eşi Hayriye Hanım.

CUMHURİYET, TALÂT PAŞA’NIN VE ATATÜRK’ÜN MİRASIDIR

Birçok tarihçi, Türk Devrimi’ni irdelerken milat olarak Cumhuriyet’i değil, 1908’i almak gerektiğini belirtiyor. Çünkü Türk devletinin ve toplumunun yeniden biçimlenmesinde o yıllarda atılan temel geliştirilerek Cumhuriyet’e ulaşılmıştır. Cumhuriyet, Talât Paşa’nın ve Atatürk’ün bizlere mirasıdır. Diğer bir deyişle Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli, Talât Paşa’nın önderliğinde İttihatçılar yani Jön Türkler tarafından atılmış; bina yine bir Jön Türk olan Mustafa Kemal’in liderliğinde Kemalistlerce tamamlanmıştır.Atatürk’ün bu temel tarihi gerçeğe ilişkin iki önemli açıklaması var. İlki şöyle: “Eğer Meşrutiyetler olmasa idi, Cumhuriyet olamazdı.”

Gazi, bu görüşünü Talât Paşa’nın eşi Hayriye Hanım’la sohbetinde daha da net bir biçimde ifade ediyor: “Eğer Talât Paşa Meşrutiyet inkılabını yapmamış ve ondan sonraki meşhur hizmetleriyle bu yolları açmamış olsaydı, biz bu inkılabı yapamazdık.” Bu önemli görüşme Tahsin Uzer’in evinde gerçekleşiyor.

Atatürk, yakın tarihteki tüm atılımları “Türk Devrimi’nin yaptığı işler” olarak nitelendiriyor. Yalnız kendi önderliğinde yapılanları değil, kendinden önce de Türk Devrimi’nin inşasına hizmet eden tüm atılımları kastediyor. Mustafa Kemal, Jön Türklerden, İttihatçılardan başlayan sürecin birikimi üzerinde ilerlendiğini daima belirtiyor. Atilla İlhan, “O Sarışın Kurt” eserinde Gazi’ye bu gerçeği söyletiyor.

O SARIŞIN KURT

Yıl 1920 Nisan ayı Millet Meclisi seçimleri yapılıyor, henüz meclis toplanmamış 23 Nisan günü Meclis açılacak, fakat İngiliz altınıyla kandırılan halk yer yer isyan halinde Bolu, Hendek, Düzce’den sonra Konya’da isyan başlamış.

“Mustafa Kemal Paşa ‘Buna katiyen müsaade edemeyiz, zira meclis nazariye değil, hakikattir; hakikatlerin en büyüğüdür, orduyu yaratacak olan elbette millettir fakat millete niyabetten de Meclistir.’

“Doktor Refik Bey yumuşak ve mahcup; ‘ Şu İttihatçılık töhmeti olmasaydı’ “Mustafa Kemal Paşa; ‘İttihatçılık bir ocaktır, yetişmemizde dahli var. Bu gayri kabil-i inkâr bir hakikattir. Ne var ki, onlar Garplılaşmak temayülündeydi, biz medeniyetçi olacağız, onlar Komitacıydı biz inkılapçıyız, onlar Osmanlılaşma taraftarıydı, biz milliyetçiyiz. Bu hakikatleri anlatabilirsek millet davamızı benimseyecektir.” Mustafa Kemal, Batılılaşma anlayışını yani taklitçiliği hep eleştiriyor. Özgünlüğü, bağımsızlığı ve halka dayanmayı onu örgütlemeyi temel alan düşünce/mücadele tarzını savunuyor.

Prof. Dr. Barış Doster de “Bir Enver Paşa Kitabı”nda, Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki aleyhine tek söz söylemediğine dikkat çekiyor. Şu yorumu yapıyor: “Mustafa Kemal’in kendisi de bir İttihatçıdır ve İttihatçı önderler ile arasındaki ayrıma, yaşadıkları çelişkilere, İttihatçıların kendisi aleyhindeki çabalarına, kırıcı, aşağılayıcı söz ve mektuplarına karşın, hayatı boyunca İttihat ve Terakki aleyhine tek söz söylememiştir.

İttihatçıların yetiştikleri dönemin ve Jön Türk Devrimi’nin arkasında büyük kavgalar, önemli hamle ve karşı hamleler, yoğun arayışlar, acı deneyimler, ciddi altüst oluşlar, derin hayal kırıklıkları vardır. Siyasi, iktisadi, askeri, diplomatik, toplumsal, kültürel yenilgiler, hezimetler söz konusudur. İttihat ve Terakki tüm bunlara karşı bir tepkidir. ‘Hayır’ deyiştir. Ayağa kalkıştır. Çare arayıştır.” İttihat ve Terakki, vatan sevgisinde birleşen yaygın, geniş kitlelerin bir örgütlenmesiydi. Üyeler, bazı temel konularda farklı düşünceleri savunabiliyordu. Yani İttihatçılar, birçok konuyu tartışan, geliştiren, tutum alan genç devrimcilerdi. Genç ve tecrübesiz olmaktan gelen zayıflıkları vardı. Önce Osmanlıcı idiler; sonra Türkçü oldular. Ülkenin ve dünyanın koşullarının da onların mücadelesini zorlaştırdığı unutulmamalı. Osmanlı İmparatorluğu, yüzyılların biriktirdiği yanlış iktisadi, siyasi politikalar sonucu yarı-sömürge haline gelmişti ve parçalanıyordu. Osmanlı Devleti, Düyun-u Umumiye idaresinin ve kapitülasyonların mali tutsaklığı altındaydı. Eli kolu bağlanmış, adeta zincirlenmişti.

Ayrıca Mustafa Kemal gibi dâhi bir genç önder ve daha pek çok mücadeleci/devrimci aydın da oradan, o ocaktan yetişti.

Tarihçi yazar Sina Akşin, İttihatçılıkla Kemalizm arasındaki farkı ve devamlılığı çok özlü bir biçimde açıklıyor: “Tabii Kurtuluş Savaşı’nın ve Atatürk Devrimi’nin çok daha başarılı olduğu, Cumhuriyet’in; II. Meşrutiyet’in birçok hastalık ve çarpıklıklarını taşımadığı muhakkaktır. Fakat bu başarıyı değerlendirebilmek ve anlayabilmek için onun organik, sosyolojik, ideolojik, siyasal kökü olan II. Meşrutiyet Devrimi’ni ve İttihat ve Terakki’yi iyi bilmek gerekir.”

İTTİHATÇILARIN CUMHURİYET’İN YOLUNU AÇAN HİZMETLERİ

İttihat ve Terakki’nin ve onun önderi Talât Paşa’nın, Cumhuriyet’in yolunu açan hizmetleri neydi, diye sorulabilir. Kapitülasyonların kaldırılması, milli ekonomi ve çağdaş kurumların ilk nüvesinin oluşması İttihat ve Terakki’nin eseridir. Halkçılık, devletçilik, köycülük, kadın hakları, dilde halkçılık, eğitimin yaygınlaştırılması, laikliğin ilk uygulamaları, basın özgürlüğü ve sosyal hayatın canlanmasına yönelik ilk adımlar yine onların eseridir. Onların en önemli başarılarından biri, ordunun eğitimli genç askerlerle yeniden örgütlenmesidir. Cesur bir tutumla gerekli askeri reformları yaparak genç ve güçlü bir ordu yarattılar.

Talât Paşa, Enver Paşa'nın orduya ilişkin düşüncelerinin gerçekleştirilmesinde ona hep destek oluyor. Enver Paşa, ilk iş olarak yaşlı, yeteneksiz ve eğitimsiz subayları tasfiye ediyor. Orduda yapılmak istenen bu köklü değişimin ana nedeni Balkan Savaşı'nda yaşanan büyük bozgundur. Enver ve Cemal Paşaların bakan olmalarıyla ordu tam olarak denetim altına alınıyor. Böylece bazı isyan olaylarını kışkırtan muhalefetin orduda barınması sona eriyor. Ordu alt kademeleri siyaset dışı tutuluyor. Fakat ordu Cemiyet'i destekleyen ağır top olmaya devam ediyor.

Birinci Dünya Savaşı’nda, harbeden devletlerden hiçbirinin cephesi Osmanlı Devleti’ninki kadar yaygın ve çok sayıda değildir. Balkan Harbi’nde neredeyse kurşun atmadan dağılan Osmanlı ordularının, Cihan Harbi’nde bu kadar yaygın cephelerde, dört sene dayanabilmesi; Çanakkale’de ve bugün Irak topraklarında olan Kut-ül Amare bölgesinde çok önemli iki büyük zafer kazanması, bu harbin, mucizevi, şaşırtıcı yönlerindendir.

Çanakkale ve Kut-ül Amare, Türklerin İngilizleri yendiği iki çok büyük zaferdir. İngilizlerin yenilmezliği efsanesi bu iki başarıyla yıkılıyor. Başta Türk milleti olmak üzere İngiliz emperyalizminin esir etmeye çalıştığı halklara moral ve güven veriyor bu iki zafer. Ordumuz bu kanlı savaşların ateşinde pişiyor ve pek çok tecrübe kazanıyor. Kurtuluş Savaşının başarılı komutanları işte böyle yetişiyorlar. Çanakkale’nin önemli farkı, emperyalist orduların Boğazlardan geçmesini engelleyerek, Rusya’daki devrime can suyu vermiş olmasıdır. Böylece hem ülkemizin hem de Rusya’nın, dolayısıyla dünyanın kaderi değişiyor. Aynı zamanda Sovyet Rusya ile ülkemiz arasında Kurtuluş Savaşı yıllarında güçlenip pekişecek dostluğun temelleri atılmış oluyor. Çanakkale’nin önemli özelliklerinden biri de Mustafa Kemal’in adının, bu zaferle dünya tarihine silinmez harflerle kaydedilmiş olmasıdır.

Tarihi olaylar, tarihçilerin yazdıkları ve pek çok anı, bize Talât, Enver Paşaların ve diğer İttihatçıların vatanları için mücadele ettiklerini, birer vatansever olduklarını anlatıyor.

Kemalist Devrim’in gerçekleştirip de İttihat ve Terakki döneminde filizleri olmayan, gündeme gelmeyen, tartışılmayan hemen hemen hiçbir şey yoktur. Özetle Talât Paşa, Enver Paşa ve diğer İttihatçılar milli devletimizin temelini atan büyük devrimcilerdir. Onlar, bağımsız, onurlu, kalkınmış bir vatan için kararlılıkla, cesaretle, umutla mücadele ettiler. Hiç vazgeçmediler.

Onları saygı, sevgi ve minnetle anıyorum.

Kaynak: Feyziye Özberk, Talât Paşa İttihat Terakki Tarihi / Posta Memurluğundan Devrim Önderliğine, Kırmızı Kedi Yayınevi, Ekim 2021, İstanbul.

Talat Paşa Komitesi Mustafa Kemal Atatürk