11 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba

Küba’nın doğusu devrim ateşinin yandığı yer. Santiago de Cuba devrimin kalesi. Biz de kaledeyiz. “Oriente” denilen daha tropik bölgede yer alan Santiago de Cuba, Küba’nın ikinci büyük şehri

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba
TÜLİN UYGUR / tulin.uygur@aydinlik.com.tr

Küba’nın milli kahramanları ve devrim şehitleri Sierra Maestro dağlarının eteğindeki bu şehrin koynunda uyuyor.

Fidel Castro Kübalıların önderi, öyle benimsenmiş ki herkes her yerde “Yo Soy Fidel -Ben Fidel’im-” diyor! Fidel ve Santiago de Cuba ayrılmaz bir bütün, bu durumu bir yol yazısı şöyle özetlemiş: “Santiago de Cuba Küba’dır, Küba Fidel’dir, Fidel devrimdir”.

Kübalıların bir ulus olarak bugünkü gururunun, dik duruşunun ve varlığının sebebi Küba devrimi. Kübalılar için bağımsızlık demek her şey demek! Yüzyıllardır süregelen direniş geleneklerinin ve “Kübalı” olabilmek için verdikleri mücadelenin bilincindeler, mücadeleyle edindikleri kazanımları çok değerli. Her yerde bu kazanımlara önderlik eden “milli kahramanlarını” yüceltiyorlar. Onların sözleri, büstleri, heykelleri bütün şehirlerde parkları, binaları, kamu alanlarını süslüyor.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 1
Fidel Castro'nun mezarı önünde

KOLOMB VE VELÁZQUEZ

Kristof Kolomb,1492’de Küba’nın doğu kıyılarına ayak bastığında Hindistan’a ulaştığını sanmıştı. İspanya’ya geri döndüğünde keşfettiği yerlerin kanıtı olarak gemisine zorla bindirdiği yerlilerin büyük çoğunluğu yolda hayatını kaybetmişti ama Kolomb’un keşfi İspanya’yı heyecanlandırmaya yetmişti. Kısa süre sonra bir engizisyon fetihçisi, İspanya’nın ilk sömürge valisi olarak Küba’ya gönderildi, Diego Velázquez! Görevi altın bulmak, yerlileri Hıristiyanlaştırmak, yerel zenginliklere kral ve kraliçe adına el koymaktı. Siboney, Arawak ve Tainolar adanın üç yerli kabilesiydi. Tainoların lideri Hatuey, direnmiş Velázquez’e. Bugün Küba’nın ilk direnişçisi olarak anılıyor. Tainolar kendi topraklarına Cubanacá adını vermişler. İspanyollar Küba diye kısaltmış. Velásquez, tarihin ilk kıyımlarından birini Küba’da gerçekleştirmiş. Tanrı ve kraliçe adına önce kabileleri kılıçtan geçirmiş. Sonra da İspanyolların adaya taşıdığı hastalıklardan geriye sağ kalan az sayıda yerliyi köleleştirmiş ve Hıristiyanlaştırmış. 1515 yılında Santiago de Cuba şehrini kuran Velázquez, kısa sürede tüm adayı ele geçirmiş, şehirler kurmuş.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 2
Cespedes parkında Diego Velazquez'ın evi

DİEGO VELÁSQUEZ’İN EVİ

Engizisyon fetihçisi Diego Velázquez’ın Endülüs tarzı evi “Oriente” Küba’nın incisi! Céspedes Parkı olarak bilinen şehir meydanında. Avlusu, kuyusu, cumbalarıyla çok tanıdık bir mimari. Küba’nın en eski evi. Bugün bir müze. Velázquez’in iş yeri olarak kullandığı giriş katında, başka adalardan getirilen altın ve gümüş ganimetlerin eritilmesi için kullanılan bir de fırın var. Ev, 1515 yılından kalma bölümleri, Küba, İngiliz, Fransız tarzı mobilyaları, elişleri, İspanyol seramikleri ile sömürge “elitinin” yaşantısının kanıtı.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 3
Cespedes parkında Castro'nun balkonundan ilk konuşmasını yaptığı belediye binası

CÉSPEDES PARKI

Parka adını veren Carlos Manuel de Céspedes, sömürgecilere direnen ve “10 Yıl Savaşı”nda öldürülen milli bir önder. Santiago de Cuba şehrinin ortasında yer alan bu parkı sömürgeciler askeri törenler ve halkı din adına cezalandırmak için kullanırmış. Zaten halkı korkutan iki gücü vurgulamak üzere düzenlenmiş bu dört köşe meydan. Meydandaki eski katedral yıkılmış, yenisi ise 1813’ten kalma. Katedralin tam karşısında Belediye Sarayı var. 3 Ocak 1959’da, Fidel Castro’nun ilk devrim konuşmasını yaptığı balkon da burada.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 4
Cespedes parkında katedral ve önünde Cespedes'in büstü

ANTONİO MACEO DEVRİM MEYDANI

Antonio Maceo 1868 bağımsızlık savaşının ünlü önderi, bir general ve bir melez, “Afro-Kübalı”. Bağımsızlık ve kölelik sorunlarına çözüm getirmediği için 1878 yılında yapılan “El Pacto de Sanjon” antlaşmasına karşı çıkmış ve Baraguá’da askerleriyle isyan etmiş ve savaşa katılmış. Maceo bağımsızlık savaşını “savaş bağımsızlık içindi, Küba’da yaşayan 300 bin Afro-Kübalının özgürlüğe kavuşması içindi, bağımsızlık hareketinin bayrağı bütün Kübalılar içindi ve tek prensibi insanların eşit olmasıydı” diye açıklamış. “Burada küçük siyahlar veya küçük beyazlar yok! Burada sadece Kübalılar var” diyen ve “Kübalı olma” bilincini yükselten ilk milli kahramanlardan Maceo, İspanyollar tarafından savaş alanında öldürülmüş.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 5
Antonio Maceo meydanında bronz dev olarak tanınan Maceo heykeli

Devrimleri anmak ve yaşatmak üzere tasarlanan “Devrim Meydanı” şehrin girişinde ve 53 bin metre kare büyüklüğünde dev bir alan. Açılışını 1991 yılında Fidel Castro yapmış. Meydana “bronz dev” lakaplı Maceo’nun atın üzerinde 16 metre yüksekliğinde bir heykeli dikilmiş. Ayrıca Küba’nın 10 yıllık bağımsızlık savaşının ilk isyanını temsilen yukarı doğru yükselen 23 maşet (pala) yerleştirilmiş. Meydanın bir bölümünde Maceo’nun anlatıldığı ve kişisel eşyalarının sergilendiği küçük bir de müze yapılmış. Duvara Santiago de Cuba’yı temsilen yıldızlar, José Martive Maceo’nun sözleri işlenmiş, sonsuza kadar sönmeyecek devrim ateşi de burada. Ayrıca bu bölümde 2000 kişinin oturabileceği bir tribün de yapılmış. Devrim Meydanı halen sosyal ve siyasi toplantılar, kültürel faaliyetler için kullanılıyor.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 6
Fidel'in Vatan veya Ölüm sloganı her yerde karşımızda

JOSÉ MARTİ VE FİDEL CASTRO’NUN HUZURUNDA

Küba’nın devrimci birikimini kucaklayan Santa İfigenia mezarlığı1868 yılında yapılmış. Çok gösterişli mezarların olduğu mezarlığın girişinde José Marti’nin “vatan insanlıktır” sözü duvara rölyef olarak işlenmiş. José Marti’nin 24 metre yüksekliğindeki kubbeli anıtmezarı hemen göze çarpıyor. Marti’nin mozolesi üzerinden güneş ışınları hiç yok olmayacak şekilde tasarlanmış, sandukası Latin Amerika ülkelerinin her bir köşesinden getirilmiş topraklar üzerinde muhafaza ediliyor.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 7
CaptionSanta İfigenia mezarlığında Fidel Castro, Jose Marti ve devrim şehitlerinin mezarları birbirini görüyor. Fidel Castro'nun mezar taşı her zaman taktığı siperli şapkaya benzetilmiş.

Fidel Castro’nun anıtmezarı ise çok sade. Her 15 dakikada bir askeri törenle nöbet değişimi yapılıyor. Bu iki önderin mezarının arasında bir duvar boyunca Küba devrim şehitlerinin mezarları sıralanmış. Devrimin kadın savaşçılarından Vilma Espin’in (Raul Castro’nun karısı) mezarı da bu duvarda. Milli kahraman Céspedes’in mezarı yine Santa İfigenia mezarlığında. Bu mezarlık 1979’dan bu yana “Devrim Mezarlığı” olarak biliniyor.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 8
Santa İfigenia Mezarlığı Jose Marti'nin anıtmezarı

GUANTANAMO

Santiago de Cuba’dan sonraki durağımız Guantanamo, yerli dilinde “nehirler arasındaki toprak” demek. Katedrali, parkları ve eski binalarıyla tipik bir Küba şehri. Çok yakınındaki Amerikan üssü nedeniyle ünlü olan bu şehirde üsse yaklaşmak yasak! 1895-1898 Küba Bağımsızlık Savaşı sırasında Küba ile İspanya arasında “otonomi” görüşmeleri yapılırken ABD devrededir. Güya İspanyollardan kurtulmak isteyen Kübalıları desteklemektedir. Aslında kendi gizli planları vardır. 15 Şubat 1898’de Havana limanındaki Amerikan savaş gemisi “USS Maine” de büyük bir patlama olur ve tam 276 Amerikan askeri ölür. ABD olaydan İspanya’yı sorumlu tutarak hemen İspanya’ya savaş açar. Ardından Küba, Hawaii, Filipinler ve Puerto Rico’yu işgal ediverir. İspanya tüm kolonilerini ABD’ye bırakan Paris anlaşmasını imzalamak zorunda bırakılır. Böylece Küba bağımsızlık savaşının asıl kazananı ABD olur. Küba’da bir manda yönetimi kurulur. Ada 1898-1902 yıllarında, Amerikalı bir askeri vali tarafından yönetilir. 1902 yılında Küba Cumhuriyeti kurulur, bugünkü Küba bayrağı kabul edilir. 1903 yılında, ABD Senatörü Orville Platt’ın önerdiği ve “Platt Amendment” olarak bilinen bir değişiklik zorla Küba anayasasına eklenir. Değişiklik maddesine göre ABD’ye “yabancı güçlere karşı Küba’nın bağımsızlığını korumak” adı altında süresiz olarak askeri müdahale hakkı tanınır. Küba, ABD’nin himayesi altına girer. ABD’nin Küba’da deniz üssü ve kömür limanları kurmasına, satın almasına, kiralamasına izin verilir. İşte ABD’nin bugün hala aktif olarak kullandığı ve Küba’nın güneydoğu ucunda kurulan Guantánamo deniz üssü, Amerikalı Senatör Platt’ın sinsice bir dayatmayla kabul ettirdiği maddesinin bir sonucudur. ABD bu ek maddeye dayanarak 1906, 1912, 1917 ve 1920’de Küba’ya müdahale eder. Küba milliyetçiliğinin hedefine yerleşen Platt Anlaşması, Franklin Roosevelt’in “iyi komşuluk” politikası çerçevesinde 1934 yılında iptal edilir ama Guantánamo bir daha Kübalılara geri verilmez. Guantanamo o günden bu yana Sosyalist Küba’nın bağrında bir hançer olarak kalır!

BİRÁN

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 9
Castro ailesine ait ev

Santiago de Cuba’ya 2 saat uzaklıktaki Birán Fidel Castro’nun baba evi. Baba Castro şeker kamışı üreticisi büyük çiftlik sahiplerinden. Ailenin yaşadığı ev, Fidel ve Raul Castro’nun ilkokulu, fotoğrafları, göçmen işçilerin kaldığı barakalar, Fidel’in çocukluğundan beri nefret ettiği ve devrimden sonra yasaklanan, horoz dövüşü arenası muhafaza edilmiş. Castro ailesine ait aile mezarlığı da burada. Çiftlik devrimden sonra kamulaştırılmış. Artık bir açık hava müzesi. Yemyeşil, sessiz, son derece huzurlu ve tropik kelebeklerin uçuştuğu bir ortamda, koşturan kuzuların sesi en güzel müzik.

MONCADA GARNİZONU

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 10
Moncada Garnizonundaki kurşun delikleri

Moncada baskını Küba devriminde önemli bir dönüm noktası. 1933 yılında öğrenciler ve askerler el ele, diktatör Gerardo Machado rejimini devirir ama Ocak 1934’te ABD’nin desteklediği bir çavuş, Fulgencio Batista yönetime el koyar. Başlangıçta orta sınıfın da desteklediği Batista 1940 yılında cumhurbaşkanı seçilir, 1944 seçimlerini ise kaybeder ama ne ABD ne de Batista yenilgiyi kabul etmez. 1952 seçimleri öncesi kansız bir darbeyle yeniden yönetime el koyan Batista, ABD’li ajan ve danışmanların himayesinde bir baskı rejimi kurar. Küba 1934-1959 yılları arasında askeri yapısı, siyasi eliti, okulları, şirketleri, ticareti, teknik kadrosu, basın organları ve kültür endüstrisiyle tamamen ABD’nin hakimiyeti altına girer. Küba ordusu kendisini bu hakimiyetin en büyük garantisi ve destekçisi ilan eder.

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 11
Hatuey, sömürgeci İspanyollara direnen yerli reisi ve Küba'nın milli sembolü olan tocororo kuşu

İspanyol sömürgeciliğinin yerini alan bu yeni sömürgecilik döneminde Küba yolsuzluklar, baskı, şiddet ve kanunsuzluklarla sarsılır. Mafya ilişkileri, uyuşturucu kaçakçılığı, fuhuş, rüşvet toplumu sarar. Yargısız infazlar, kayıplar derken genç bir avukat olan Fidel Castro, Batista’nın baskı rejimine karşı bir hukuk mücadelesi başlatır. Mahkemeye başvurarak iktidarın halk ve devlet düşmanı olduğunu kanıtlamaya çalışır. Tabii yargı bağımsız olmadığı için Fidel hiçbir şey kanıtlayamaz. Bunun üzerine Fidel ve arkadaşları silahlı mücadele kararı alır. 26 Temmuz 1953’te 165 gerilla Moncada Garnizonu’na bir baskın düzenler. Baskın başarısızlıkla sonuçlanır. 9 gerilla çatışmada, 69 gerilla da yargısız infazla hayatını kaybeder. Fidel ve kardeşi Raul Castro tutuklananlar arasındadır. Fidel’in mahkemede yaptığı savunma anti emperyalist vurgusuyla önemli bir tarih belgesi niteliği kazanır. Savunmasında José Marti’nin fikirlerini dile getirerek hareketlerinin milli yönünü vurgular ve “tarih beni aklayacaktır” der. 15 yıl hapis cezası alırlar. 1955 yılında artan eleştirileri yumuşatmak isteyen Batista’nın çıkardığı afla serbest bırakılırlar. Bugün Moncada Garnizonu’nun yarısı müze, diğer yarısı da okul olarak hizmet vermekte. Baskından kalma kurşun delikleri de muhafaza edilmekte.

26 TEMMUZ HAREKETİ

Küba devriminin izinde: Santiago de Cuba - Resim : 12
Granma yolu

Afla serbest kalan Fidel Castro ve Raul Meksika’ya gider. Adını Moncada baskınından alan “26 Temmuz Hareketi” örgütünü kurar. Yolu Arjantinli Marksist Doktor Ernesto Che Guevara ile kesişir. 80 gerilla, askeri eğitim aldıktan sonra Aralık 1956’da en fazla 25 kişi alabilecek “Granma” isimli tekneye doluşup Küba’ya dönerler. Santiago de Cuba’dan çok uzakta olmayan Bayamo kıyılarında sahile çıkarlar. Batista birlikleri tekneyi beklemektedir. Yoğun ateş altında grubun büyük bir kısmı hayatını kaybeder. Fidel, Raul, Che Guevera, Camilo Cienfuegas dahil toplam 20 gerilla Sierra Maestra dağlarına kaçmayı başarır. Gerillalar köylerde halka sağlık hizmeti sunar, eğitim çalışmaları yaparak halkı aydınlatır. Batista destek kaybederken halkın bu devrimci gençlere sempatisi hızla artar. Devrimci gençler daha sonra çeşitli kollardan Havana’ya doğru yola çıkarlar.

Haftaya Karayiplerin timsahı Küba’da buluşmak üzere…

HAFTAYA DEVAM EDECEK

Küba