29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Odin Türkland'dan mı geldi? Yeni keşif önemli ipuçları veriyor

Erken İskandinav arkeolojisini ve mitolojisini açıklamak için Türk ve Moğol kaynaklar da kullanıldığından dolayı, kültürlerin arasında daha yakın ve derin bir tarihsel bağlantı olduğu görülüyor. Bu bilimsel ve toplumsal açıdan yeni bir ufuk açıyor

Odin Türkland'dan mı geldi? Yeni keşif önemli ipuçları veriyor
A+ A-
ÇAĞIL ÇAYIR

2020 yılında bir amatör defineci, detektörüyle, Danimarka'nın Mitjütland bölgesinde, Vindelev isimli bir köyde, 5. yüzyılın ortalarından, yani kavimler göçü döneminin tam ortasından kalma muhteşem bir altın hazinesi buldu.

EN ESKİ ODİN YAZITI

23 parçadan oluşan hazinenin içinde şimdiye kadar bulunan en büyük ve en iyi işlenmiş altın sikkeler de yer alıyor. Bu sikkelerin çoğu runik yazılı. Altın runik yazıtların birisi de 2023 yılında şimdiye kadar bilinen en eski Odin yazıtı olarak tespit edildi. Bu, Odin kültünün yaşını, önceden bilinen en eski kanıttan 150 yıl geriye taşıyor. Bu haber Avrupa’da bir sansasyon yarattı.

Odin Türkland'dan mı geldi? Yeni keşif önemli ipuçları veriyor - Resim : 1
Vindelev'in altın sikkesinde “Odin'in adamı” yazıyor. Fotoğraf: Vejler Müzeleri (CC BY 4.0)

EN ESKİ KÖKEN EFSANESİ

Odin kültünün kökenine ilişkin en eski ve en önemli yazılı efsane 13. yüzyıldan kalma. Eski İzlandalı skald (ozan) ve tarihçi Snorri Sturluson, skald ders kitabı “Eda” ve kraliyet kitabı “Heimskringla”da Odin'in Asya'dan, Türklerin ülkesinden geldiğini ve dolayısıyla bir Türk kralı olduğunu yazıyor:

“Odin de eşi gibi kehanet yeteneğine sahipti ve görümlerinden, adının dünyanın kuzey yarısında tanınacağını ve aynı zamanda tüm krallar tarafından onurlandırılacağını öğrendi. Bu nedenle yolculuğuna Tyrkland'dan başlamak istiyordu. Yanında birçok değerli eşya taşıyan genç, yaşlı, kadın ve erkekten oluşan geniş bir takipçi kitlesine liderlik ediyordu. Geçtikleri topraklarda onlar hakkında pek çok muhteşem şeyler söylendi, öyle ki onlar insanlardan çok tanrılara benziyorlardı. Kuzeye, şu anda Saksonya olarak adlandırılan ülkeye gelene kadar yolculuklarını durdurmadılar. Odin uzun süre orada kaldı ve geniş toprakları ele geçirdi.” (Snorri Sturluson, Eda, 13. yüzyıl, Reykjavík, İzlanda)

Ancak Avrupa'nın Hıristiyanlaşması sonucunda Odin ve Türkler kilise misyonerleri tarafından şeytanlaştırıldı. Odin kültü ve Türk kökeni bastırıldı ve yerine felaket sonuçlar doğuran başkaca köken araştırmaları konuldu.

Odin Türkland'dan mı geldi? Yeni keşif önemli ipuçları veriyor - Resim : 2
“Tanrı gibi Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı…” Moğolistan'da bulunan 8. yüzyıldan kalma Göktürk runik anıtı böyle başlıyor.

YENİ KEŞİF ÖNEMLİ İPUÇLARI SAĞLIYOR

Ortak köken efsaneleri ve Avrasya bozkır kuşağı boyunca kültürlerarası ilişkilerin uzun tarihi ancak bizim zamanımızda yeniden keşfediliyor. Norveçli arkeolog Lotte Hedeager kavimler göçü döneminde İskandinavya için önemli bir Hun, yani Orta Asya etkisinin olduğunu ortaya çıkarıyor. Vindelev'de yeni bulunan altın sikke de bu yöne işaret ediyor. Sikkedeki yazıt, süslü bir atın üzerinde oturan, uzun, örgülü saçlı bir binicinin resmini sarıyor. Yanında bir svastika ve tork denilen boyunluk görülüyor. Tork da sikkenin üzerindeki diğer eşyalar gibi, erken Türk giyimine, sanatına ve kültürüne de ait. Demek ki Odin ve halkının Türklerle soyisimlerinden daha çok fazla ortak noktaları var.

Günümüzde Odin'in İskandinav mitolojisinden tanınan efsanevi atı Sleipnir'in yanı sıra Dünya Ağacı Yggrdasil ve hatta Odin'in kendi dini nitelikleri de Sibirya şamanlarıyla doğrudan temas yoluyla açıklanıyor. Sibirya ve Moğolistan'da 18. yüzyılın başlarından beri Türk runik yazıtları da keşfediliyor. En ünlü anıt Moğolistan'da bulunuyor ve 8. yüzyıla tarihleniyor. Bu Türk Bilge Kağan anıtı.

Anıtta Türk kağanı, tıpkı Snorri'nin Odin'i tanrısal ve Tanrı tarafından gönderilmiş olarak tanımladığı gibi kendisini ortaya koyuyor. Dolayısıyla eski İzlandalı tarihçi-ozan Snorri'nin Odin ve Türklere ilişkin tanımları, şaşırtıcı bir yoğunlukta erken Türklere isabet ediyor. Göktürkler 6. yüzyılda bugünkü Moğolistan'da, Karadeniz'e kadar uzanan ve kısa sürede Bizans'a kadar büyük bir üne kavuşan büyük bir devlet kurdular.

Göktürkler Hunların torunları olarak kabul edilir. Sonuç olarak Hunlar, Lotte Hedeager'in temelde iddia ettiği gibi, Doğu ile Batı, Asya ile Avrupa, Sibirya ile İskandinavya, Odin ile Türkler arasında birleştirici unsur olarak ortaya çıkıyor. Lakin, ataları, daha doğrusu atalarımız, henüz 35.000 yıldan uzun bir süre önce, Venüs figürlerinin ortaya çıktığı zamanlardan itibaren, Sibirya ile İspanya arasında kültürel bağlantı sürdürmediyse.

SONUÇ

Danimarka'da yeni bulunan altın sikke erken İskandinav ve erken Türk kültürleri arasındaki temel benzerliklere ve belirleyici ortak noktalara tanıklık ediyor. Günümüzde erken İskandinav arkeolojisini ve mitolojisini açıklamak için Türk ve Moğol kaynaklar da kullanıldığından dolayı, kültürlerin arasında geçmiş yüzyıllarda bilindiğinden daha yakın ve derin bir tarihsel bağlantı olduğu görülüyor. Bu hem bilimde hem toplumda kendini keşfetme ve kültürler arasındaki karşılaşma için yeni bir ufuk açıyor.

ÇAĞIL ÇAYIR KİMDİR

17 Ağustos 1990'da öğretmen çifti Mehmet Ali ve Vesile Alev Çayır'ın üçüncü oğlu olarak Almanya'da Köln şehrinde doğdu. Lise eğitimini Pulheim'daki Scholl Kardeşleri Lisesi’nde tamamladı. Köln Üniversitesi’nde tarih ve felsefe okudu. Öğrencilik döneminde Kaynak Yayınları sayesinde eski Türk ve Cermen yazısının benzerliğiyle tanıştı ve kendini bu konunun aydınlanmasına adadı. Dünya çapında önde gelen bilim insanlarına danıştıktan sonra ilk olarak lisans tezini bu konunun araştırma tarihi üzerine yazdı. Bu kitabı oluşturan tezinin ilk baskısı yazarın kendisi tarafından Almanca yayımlandı ve yine yazarın kendisi ve babası tarafından Türkçeye çevrildi. Çayır bu çalışmasıyla Türk ve Cermen kültürlerin karşılaştırılması için sağlam temelli yeni bir araştırma alanı açıyor. Bununla ayrımcılığa karşı, halkların eski bağlarını keşfetmeyi hedefliyor.

Arkeoloji mitoloji Danimarka