29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ÖZDEMİR İNCE/ Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ve Demir Özlü

ÖZDEMİR İNCE/ Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ve Demir Özlü
A+ A-

Dünkü yazımda da belirtmiştim: Bugün Mersin Kenti Edebiyat Ödülü Mersin'de Demir Özlü'ye verilecek. Bu ödül, bütün özellikleri ile Türkiye'nin en önemli edebiyat ve sanat ödülü. Önce, sponsorunun (Mersin Ticaret ve Sanayi Odası) adına bakmayın. Bu ödül MTSO'nun değil Mersin kentinin ve halkının ödülü. Pek ilgilenmese de Mersin Üniversitesi'nin, hiç katkıda bulunmasalar da büyük ve küçük kent belediyelerinin, başta Mersin İdmanyurdu olmak üzere kentteki spor takımlarının, Toros dağlarının ve yaylalarının, cömert toprağının, Yoğurt Pazarı'nın, Asri Mezarlık'ın ödülüdür.

İstanbul Dükalığı'nın sultasına girmediği, seçici kurul üyeleri bölge insanlarından oluştuğu için, köylerde yapılan film festivallerini bile izleyen (ki iyi ediyor) büyük basının yok saydığı bir ödüldür. Önemli değil, çünkü Mersin de yoz İstanbul Dükalığı'nı yok saymaktadır.

***

Mersin Kent Edebiyat Ödülü'nün gerekçeli basın duyurusunu birlikte okuyalım:

"Ülkemizde ve Mersin'de edebiyat ilgisini geliştirmek ve ulusal ölçekte bir verime dönüştürmek, edebiyat okurlarının dikkatini nitelikli örneklere çekmek üzere; yapıtlarıyla Türk edebiyatının gelişmesine katkıda bulunmuş kişileri onurlandırmak, daha yaygın okunmalarını sağlamak için", Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından verilen Mersin Kenti Edebiyat Ödülü'nün yedincisine, usta yazar Demir Özlü değer bulunmuştur.

Başkanlığını Özdemir İnce'nin yaptığı Ödül Değerlendirme Kurulu'nda görevli Prof. Dr. Dilek Doltaş, İpek Ongun, Hüseyin Ferhad ve Celâl Soycan, söz konusu ödüle 2013 yılı için önerilen adaylar arasından,

1.Öykülerinde kentlerin ruhunu ve bu ruhu oluşturan insanları varoluşçu ve üstgerçekçi öğelerle örülü, entelektüel ve gizemli bir atmosferde sorunlaştırdığı;

2.Zaman, yer, tip ve olay örgüsünü en aza indiren durum öykülerinde anlamsızlığı, kuşkuyu, hiçleşmeyi ve sessizliği ağır ve hüzünlü bir dille araştırdığı;

3.Yaşama sevincini ve humoru eleştirel bir ahlâkî sorumlulukla üstlenen bireyin acı çeken bilincini kentli bir duyarlıkla anlattığı; 4.Türkçenin ve çağdaş edebiyat dilinin gelişmesine katkıda bulunduğu için;

Türk Edebiyatına bir altın çağ yaşatan 1950 kuşağının en özgün, en dramatik ve usta yazarı Demir Özlü'yü, oy birliğiyle ödüle değer bulmuştur.

***

Demir Özlü, Cumhuriyet dönemi edebiyatının ikinci kurucu kuşağının, 1950 kuşağının en verimli yazarlarından biridir. Şiirde İkinci Yeni, roman ve öyküde 1950 Kuşağı: Demir Özlü, Nezihe Meriç, Leyla Erbil, Ferid Edgü, Tahsin Yücel, Erdal Öz, Onat Kutlar, Fürüzan, Orhan Duru, Adnan Özyalçıner, Muzaffer Buyrukçu... Müthiş bir kuşak, ki bu kuşak sayesinde Türk dili uluslar arası planda bir yazın dili düzeyine çıkmıştır.

***

Demir Özlü, 9 Eylül 1935 günü İstanbul'un Vefa semtinde doğdu. Annesi ve babası öğretmendir. Çevirmen Sezer Özlü'nün, yazar Tezer Özlü'nün ağabeyidir. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Bir süre Paris'te kaldıktan sonra, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Hukuk Felsefesi ve Metodolojisi Kürsüsü'ne asistan oldu. Siyasal eylemleri (yanlış hatırlamıyorsam Türkiye İşçi Partisi'ne katılmıştı) nedeniyle işinden atılınca avukatlık mesleğine geri döndü (1964-1979). Yedeksubaylık hakkı verilmediği için askerliğini er olarak yaptı. 1971 12 Mart askeri müdahalesi döneminde bir süre tutuklu kaldı. 1979'da İsveç'e yerleşti. 1980'deki 12 Eylül darbesinden sonra vatandaşlıktan çıkartıldı. Türkiye'ye ancak 1989'da dönebildi. Stockholm ve İstanbul'da yaşıyor.

Yapı Kredi Yayınları'nda çıkan kitaplarında yer alan yaşamöyküsünde "1950 Kuşağı yazarları arasında bireyin yalnızlığını, mutsuzluğunu, bunalımlarını, intihar saplantılarını, yabancılaşma duygusunu, tedirginliklerini eğretilemelerle dolu simgesel bir dille işlemesiyle öne çıktı" diye yazıyor.

Ama dahası var: Demir Özlü, bizim kuşağın bütün şair ve yazarları gibi varoluşçulukla (egzistansiyalizm), üstgerçekçilikle (sürrealizm), sosyalizm ve komünizmle ilgilendi. Bireysel ve insani özgürlükleri, insan haklarını savundu. Ciddi okumalara girdi, Jean-Paul Sartre, Camus, Hegel, Kierkegard okudu. Felsefeyle, hukuk felsefesiyle boğuştu. Ve en önemlisi Rilke'nin "Malte Lauridis Brigge"nin notlarını okudu.

1950 Kuşağı, Avrupa'daki, dünyadaki kuşakdaşlarından, yaşıtlarından geri kalmamak için çılgınca okudu. Çeviriler yaptı. Her bakımdan devrimci dergiler çıkardı.

Demir Özlü adı benim imgelemimde Ernest Hemigway ile Scott Fitzgerald'ı yanına çağırır ya da onların yanına gider. Üçünün de dili kirli ve bulaşıklı, kılçıktı değildir. Gevezelikten uzak saydam bir dil. Demir Özlü'nün bu görkemli dili adını verdiğim iki yazarda görüp benimsediğini sanıyorum.

Demir Özlü'yü son bir yıl içinde yeniden okudum. Son kitaplarını gözlerim kamaşarak. Onun sadece Türkiye'nin değil dünyanın en önemli yazarlarından biri olduğunu düşündüm. Ve yazılarında çok ender sıfat kullandığını, hiç düzeyinde betimleme (tasvir) yaptığını keşfettim.

Demir Özlü'nün 2012'de yazdığı ve 2013'te yayınlanan, "Önünde Boş Bir Uzam" adlı kitabından "utanma" ve "emek"le ilgili bir alıntı yapıp yazıyı bitireceğim.

***

"El emeğiyle çalışanlar, gündüzleri - gece yarısından sonra çalışanlar bir yana - saat 9'la öğleden sonra 5 arasında çalışanlar karşısında utandın, suçluluk duygusunu hissettin. Unutmamalısın. İyi yazılabilmiş her yazı bu haksızlıklar da içinde olmak üzere, bütün haksızlıklara başkaldırmadır. Kimsenin sesi çıkmıyor... Kalabalık bastırılmış düşlerin soluk imgeleri içinde sürüklenip gidiyorlar. Kendini iyileştirmek için yazdığını düşünsen de, 'ıssız çöllerden' ya da Berlin'deki kanallardan söz etsen de, bir 'sis çanı' olacaksın sen. Korkma, kendini koy ortaya." (s.12)

***

Bizim kuşak şair ve yazarları, günümüzde yirmili yaşlarda olsaydı, ya linç edilmek için sokakta taşlanırdı, ya mapus damına tıkılırdı, ya da epeycesi intihar ederdi.

Son Dakika Haberleri