23 Nisan 2024 Salı
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

ÖZDEMİR İNCE/ Recep Tayyip Erdoğan’dan seçmeler (2) -(TAMAMI)

ÖZDEMİR İNCE/ Recep Tayyip Erdoğan’dan seçmeler (2) -(TAMAMI)
A+ A-

“2. Cumhuriyet Tartışmaları” (Başak Yayınları) adlı kitabı hazırlayanlar (Metin Sever ve Cem Dizdar) soruyorlar:

“Demokrasi ve İslâm hukuku noktasında bir şeyler sormak istiyorum. İnsanların benimsedikleri hukuk anlayışını terk etme gibi bir şansları var mı?” (s. 431)

Günümüzün AKP Başbakanı, 1993 yılının Refah Partisi İstanbul İl başkanı R.T. Erdoğan’ın cevabını ikiye bölerek aktarıyorum:

Birinci Bölüm

“İnsanların benimsedikleri bir şeyi terk etme şansı niçin olmasın? O zaman yukarıda sözünü ettiğim değişimin hiçbir anlamı kalmaz. Eğer bugünün Türkiye’sinde yaşayan, sözüm ona laikliği benimsemiş insanların, bu anlayışlarını terkedip, İslâmi bir anlayışa ve hukuka geçmeleri mümkün müdür diye sormak istiyorsanız, öncelikle şunu hatırlatmak isterim: Bu insanların ataları 100 yıl önce, 200 yıl önce hangi hukuk sisteminde yaşıyorlardı. Bugünkü hukuk sistemini kabullenmeleri ve adapte olmaları nelerin pahasına, hangi yöntemlerle gerçekleştirildi? Bundan 30 sene önce halkın İslâma ilgisi ne kadardı, bugün hangi seviyede? Biz inanıyoruz ki Türkiye’de insanların hemen hemen tamamı gerek varlık olarak fıtratları gereği, gerekse üzerinde yaşadıkları coğrafya ve tarihi misyon gereği zaten Müslümandırlar. Ancak bu özelliklerini ortaya koymaları engellenmiştir. Cebri yollarla bastırılmıştır. Eğer insanların beyinlerindeki ipotekleri kaldırırsak onlar kendiliğinden İslâm’ı seçecektir. Çünkü özlerinde inanç vardır.” (S.431-432)

***

Türkiye Cumhuriyeti anayasasına, yasalarına aykırı düşünceler bunlar. R.T. Erdoğan, 1993 yılında bunları söylemiş, söyledikleri ortak bir söyleşiler kitabında yayınlanmış ama ne kendisi, ne kitabı hazırlayanlar ne de yayıncı herhangi bir soruşturmaya uğramamış, mahkemeye verilmemiş. Demek ki 1993 yılında uygulanan demokrasi, bir siyasetçinin anayasa ve yasalara aykırı sözlerini düşünceyi açıklama özgürlüğü içinde görüyormuş.

R.T. Erdoğan, Türklerin atalarının 100-200 yıl önce yaşadıkları İslâmi hukuk TBMM’de demokratik yollarla laikleştirilmesine karşı çıkıyor. Türk Ceza Kanunu 13.3.1926, Türk Medeni Kanunu 14.4.1926, Borçlar Kanunu 4.10.1926, Türk Ticaret Kanunu 15.5.1926, Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanunu 4.10.1927, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 20.8.1929, İcra İflas Kanunu, 4.9.1932, Soyadı Kanunu 2.7.1934 tarihlerinde TBMM’de demokratik yöntemlerle kabul edilmiş ve toplum ortaçağdan 20.yüzyıla gelmiş. Ama R.T. Erdoğan bu demokratik hukuk reformuna karşı.

Şimdi, İskilipli Atıf Hoca gibi, bu yasalara karşı çıktıkları için cezalandırılanların ardından R.T. Erdoğan istediği kadar gözyaşı dökebilir. Dahası, artık kudretli bir başvekil olduğuna göre, mağdur ve mazlum olarak kabul ettiği insanların itibarlarını geri verip heykellerini dikebilir. Önünde hiçbir engel yok. Ama Cumhuriyet karşıtlığını bir kez daha kanıtlamış ve İslâmcı takınak ve saplantılarını itiraf etmiş olur.

R. T. Erdoğan’ın karşı çıktığı bütün devrimler Anayasa’nın değiştirilmez maddeleri tarafından korunuyor. Şu anda hazırlanmakta olan anayasada bu engellerin kaldırılmasını sağlamaya çalışıyor. Ve bu yasalardan memnun Türkiye halkının tercihine en küçük bir saygısı yok. O zaman da yoktu. Şimdi de yok!

İkinci Bölüm

“İstiklal Mahkemeleri vasıtası ile kurulan dar ağaçlarında kimlerin ve hangi suçlamayla idam edildiğini nasıl izah edecekler? Tevhid-i Tedrisat kanunu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü açmak içindi. Harf inkilabı vasıtası ile ülkenin tamamının bir anda sıfır okur-yazar seviyesine indirgenmesi kimlere yaramıştır?

Bir fazilet rejimi olarak takdim edilen demokrasinin ana özelliği çoğunluğu elde etmektir. Yani yüzde 51. yüzde 49’a tahakküm eder. Oysa bize göre yüzde 99’un, yüzde 1 üzerinde dahi tahakküm kurma hakkı yoktur. Bir ferdin dahi bir ülke menfaati için hakları elinden alınamaz. Bizim geçmişimiz bunun referansları ile doludur.”

***

R.T. Erdoğan, güzel ve mantıklı konuştuğunu sanıyor ama medrese safsatasının mantığıyla konuşuyor. Aklı sıra TBMM’de demokratik oylamalarla kabul edilmiş reformları gayri meşru gösterecek.

Tevhid-i Tedrisat Kanunu, medreseleri, dine dayalı mahalle mekteplerini kaldırıp eğitim ve öğretimi bütün evrelerde laikleştirmek için çıkartıldı. Anayasanın 174 maddesi tarafından korunan 3.3.1924 tarih ve 430 sayılı yasası hâlâ yürürlüktedir. AKP iktidarı türlü yasadışı girişimlerle laik okulları mahalle mektebi ve medrese haline getirmektedir. Yok etmek istediği bu yasanın gerekçesini Başbakan okumuş mudur acaba?

Gelelim harf devrimi gerçeği ile safsatasına: TBMM, 1.10.1928 tarihinde çıkardığı 1353 sayılı yasa ile Harf Devrimi’ni başlattı. 1993 yılının Refah Partisi İstanbul İl Başkanı R.T. Erdoğan’ın TBMM’nin çıkardığı yasalara saygısı yok. Şart değil! Ama RTE, ahır haline getirilen camiler iftirasında olduğu gibi, “sıfıra indirgenen okur-yazarlar” iftirasını yapmaktan geri durmuyor.

Türkiye halkının 1928 yılında okuma-yazma bilmeyen yüzde 98’i, Harf Devrimi’nden sonra açılan “Sabit“, “Seyyar” (Gezici), “Özel” olmak üzere üç tür Millet Mektebi’nde okuma-yazma öğrendi. Bunlara daha sonra “Köy Yatı Mektepleri” ile “Halk Okuma Odaları” eklenmiştir.

Sonuç

1993 yılında, Refah Partisi İstanbul il başkanı olan R.T. Erdoğan’ın yukarıda okuduğunuz Cumhuriyet ve devrimler karşıtı düşüncelerinin hiçbiri değişmemiştir. İktidarda bulduğu yetki ve fırsatlardan yararlanarak 1923 öncesinin yasadışı “restorasyon”unu yapmaktadır.

(Devamı yarın).

Son Dakika Haberleri