04 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 15°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sanat devrimini sürdüreceğiz

Biz TSB olarak AKP’nin sanatçıya kapattığı devlet kadrolarını sanata açtırmaya çalışıyoruz. Çünkü TSB Atatürk’ün sanatta devrimini tamamlamayı amaç edinmiş bir dernektir

Sanat devrimini sürdüreceğiz
A+ A-

Ecehan Arslan

Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi İnci Özdil, ablası Sıdıka Özdil’le birlikte geçtiğimiz aylarda İngiltere Kraliyet Müzik Akademisi ödülünü alarak akademinin şeref listesine giren ilk Türk sanatçıları oldular. İnci Özdil’le kendi sanat hayatı ve genel başkanlığını yaptığı Türkiye Sanatçılar Birliği’nin çalışmaları üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.

| TSB, TÜSAK’a karşı koyduğu tepkiyle toplumu ilk uyaran kuruluş. Kültür sanat alanında Cumhuriyet’in ilk döneminden beri oluşturulan kamu kurumlarının özelleştirilmesine ve TÜSAK’a karşı nasıl bir savaşım öngörüyorsunuz?

TÜSAK 2004’ten beri var. O zamandan beri bunun mücadelesini veriyoruz. Bütün devlet sanat kurumları elden gidiyordu. Biz çok gizli olmasına rağmen bu yasa tasarılarının taslaklarını bir şekilde ele geçirdik. TSB olarak, ki o zaman TSB henüz kurulmamıştı, mücadeleyi TC Sanatçı İnisiyatifi adıyla götürüyorduk, 2013’te ablam Sıdıka ile durumun ciddiyetini anlayıp daha kolay mücadele edebilmek için kurumlarımızdan emekli olduk. Ve hemen TÜSAK hakkında sanatçı arkadaşlarımızı bilgilendirmek üzere Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa’da tüm kurumları gezmeye başladık. 28 Mayıs’ta (2014) TÜSAK’a karşı tüm sanatçıları örgütledik ve İstanbul’da Ses Tiyatrosu’nda büyük bir basın açıklaması gerçekleştirdik, ardından imza kampanyası başlattık. Yaklaşık bir hafta sonra da Ankara’da, ‘Sanatçıların Birlik Kurultayı’ adı altında birçok sanatçıyı bir araya getirerek TSB’yi kurduk. O günden bugüne de TSB, TÜSAK’a karşı mücadelesini sürdürüyor. Çünkü hükümet TÜSAK’ı halâ gündeminden düşürmüş değil.

Son atlattığımız torba yasanın 35. maddesi ile bütün taşınır, taşınmaz mal varlıklarımıza, sahnelerimize, konser salonlarımıza ve kültür merkezlerimize el konarak özelleştirme adı altında kurumlarımız yok edilmeye çalışıldı. Cumhuriyet’in yarattığı, yücelttiği bu kurumlarımızın mal varlıklarına göz dikmek biz sanatçılara ve kurumlarımıza yapılacak en büyük düşmanlıktır. TSB olarak biz bu konuda ciddi bir tepki gösterdik. Diğer kitle örgütlerinden ve siyasilerden de tepki gelince maddeyi hemen geri çekmek zorunda kaldılar.

Şimdi de ‘Süreli Sözleşmeli Personel’ adıyla 657’yi sanatçılara kapatmak için hükümet var gücüyle uğraşıyor. Bütün sanat kurumlarını sözleşmeli personel ile çalıştırıyor. Kadrolu sanatçı azınlıkta... Dünyanın her yerinde sanatı devlet himaye eder. Süreli Sözleşmeli Personel uydurmasıyla devleti sanattan çekmeye, sanatı ve sanatçıyı tamamen güvencesiz hale getirmeye çalışıyorlar.

Biz TSB olarak AKP’nin sanatçıya kapattığı devlet kadrolarını sanata açtırmaya çalışıyoruz. Çünkü TSB Atatürk’ün sanatta devrimini tamamlamayı amaç edinmiş bir dernektir. Bunun için de önümüzdeki süreçte mücadelemizi yoğunlaştıracağız.

| Sizi sanatseverler başarılı bir orkestra şefi olarak tanıyor. Katıldığınız çalışma ve etkinlikler hakkında okurlarımızı bilgilendirir misiniz?

Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda öğrenciyken Nevit Kodallı, Ferit Tüzün ve Necil Kâzım Akses gibi çok değerli hocalarla çalıştım. Onlardan aldığım birikimle devlet bursunu kazanarak yurtdışına gittiğim zaman bize konservatuvarda ne kadar köklü bir eğitim verildiğini o zaman anladım. 1988’de H. W. Henze Festivali’nde ‘En İyi Yorumcu Ödülü’ne layık görüldüm ve konser BBC tarafından yayınlandı. Kraliyet Akademisi’nden mezun olduktan sonra Türkiye’ye bir yıllığına geldim ve Bilkent Senfoni Orkestrası’nın kuruluş çalışmalarını yaptım. Daha sonra Devlet Çoksesli Korosu var Ankara’da, onun kuruluşunu yaptım. Yine 1989’da SSCB Hükümeti’nin bursuyla Leningrad Rimsky Korsakov Konservatuvarı’nda İ. A. Musin ile Rus Müziği ve Yorumu üzerine çalıştım. Beni dünyanın en değerli okullarında okutan sevgili ülkeme karşı kendimi hep borçlu hissettim. Yurtdışında pek çok konser verdim. Ablam Besteci Sıdıka Özdil’in eserlerinin çeşitli ülkelerde ilk seslendirilişini gerçekleştirdim. 1991’de Hollanda’daki Breda Müzik Festivali’nde seri konserler verdim. 1992 ve 1994 yılları arasında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda şef yardımcılığı yaptım. 1997’de ablam Sıdıka ile birlikte Antalya Senfoni Orkestrası’nı kurduk. Böylelikle Cumhuriyet tarihinde bir devlet senfoni orkestrası kuran en genç ve ilk kadın sanatçılar olduk. Ankara’da kurulan Orkestra@Modern’in beş kurucu üyesinden biriyim ve bu orkestra’nın şefliğini yapıyorum. 2011 yılında Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ‘Önder Kadın Ödülü’nün yanı sıra Mavi Nota Müzik Gazetesi tarafından verilen ‘Yılın Orkestra Şefi Ödülü’nü aldım. Mart 2015’te Hollanda’daki Twent Swelle Müzesi tarafından, Anadolu’da Kibele’den başlayarak iz bırakmış, Türkiye tarihinde önemli yeri olan on başarılı kadından birisi seçildim. Başarılı çalışmalarım, konserlerim ve bazı özel eşyalarım Ağustos 2015’e kadar bu müzede sergilendi.

Türkiye’de sanat hayatının geliştirilmesi ve sanatın her alanında faaliyet gösteren sanatçıları bir araya getirmek amacıyla 2014 yılında çeşitli sanat alanlarından sanatçılarla birlikte TSB’yi (Türkiye Sanatçılar Birliği) kurduk. Sanat için çalışmayı ve mücadeleyi sürdürüyoruz.

| İngiltere Kraliyet Müzik Akademisi ödülünü alışınız bir süredir hep konuşuluyor... Bu ödülün özellikleri ve kimlere verildiği konusunda sanatseverleri aydınlatır mısınız?

1983 yılında Orkestra Şefliği için ablam Sıdıka Özdil ile birlikte devlet bursuyla İngiltere’ye gönderildik. İngiltere’nin en eski müzik okulu olan Kraliyet Akademisi’ne (Royal Academy Of Music) giriş sınavları yarışma ile yapılır. Ben Orkestra Şefliği Bölümü’ne kabul edilen ve okulu birincilikle bitiren ilk kadın orkestra şefi oldum.

Akademi, okuldan mezun öğrencileri arasında müzik alanında başarılı olanları her yıl ödüllendiriyor. Onca sanatçı içerisinde bizi izleyip çalışmalarımızı, müzik hayatına katkılarımızı inceleyip bizi ödüle değer bulmuşlar. Kraliyet Müzik Akademisi’nin başkanı Gloucester Düşesi Brigitte, müdürü Prof. Jonathan Freeman-Attwood ve Yönetim Kurulu Başkanı Dame Jane Abromsky’nin yönetiminde oluşturulan özel bir heyetin kararı ile bana ‘Orkestra Şefliği’, Sıdıka’ya ise ‘Bestecilik’ alanında göstermiş olduğumuz başarılardan dolayı ‘Onur Ödülü’ verildi. Ve 11 Mayıs 2016’da Kraliyet Akademisi Duke’s Hall’da düzenlenen özel bir törenle ödüllerimizi aldık. Böylece akademinin şeref listesine giren ilk Türk sanatçılar olduk. Alnımızda ay yıldızı taşımış olmanın gururunu yaşadık.

İNGİLTERE KRALİYET MÜZİK AKADEMİSİ ONUR ÖDÜLÜ

Türkiye’nin önde gelen bestecilerinden Sıdıka Özdil ve Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi İnci Özdil, mesleklerinde gösterdikleri üstün başarı ve müzik hayatına sundukları önemli katkılardan dolayı İngiltere Kraliyet Akademisi’nin onur ödülünü alan ve şeref listesine giren ilk iki Türk sanatçı olma ünvanını elde ettiler.

Seçici kurul kararı ile 26 Ocak 2016 günü, İnci Özdil’e orkestra şefliği, Sıdıka Özdil’e bestecilik alanında gösterdikleri başarılarından ötürü onur ödülü verilmiş; sanatçılarımız, ödüllerini 11 Mayıs 2016 tarihinde Kraliyet Akademisi Duke’s Hall’de düzenlenen özel bir törenle almışlardı.

İNCİ ÖZDİL KİMDİR?

Türkiye’nin ilk kadın Orkestra Şefi İnci Özdil, Ankara’da doğdu (1960). Ankara Devlet Konservatuvarı’nın Piyano (Nimet Karatekin ve Mithat Fenmen ile), Kompozisyon (Ferit Tüzün, Necil Kâzım Akses ve Nevit Kodallı ile) ve Orkestra Şefliği bölümlerinden Yüksek Lisans diploması ile mezun oldu. 1983 yılında Orkestra Şefliği uzmanlığı için devlet bursuyla İngiltere’ye gönderildi. Londra’da Guildhall School of Music, daha sonra Royal Academy of Music’te George Hurst, Colin Metters, John Carewe, Sir Colin Davis ve Horst Neumann ile orkestra yöneticiliğini geliştirdi; 1986’da İtalya’da Accademia Musicale Chigiana’da ünlü Orkestra Şefi Carlo Maria Giulini ile Alman Romantik Müziği üzerine çalıştı. İnci Özdil, Royal Academy of Music’e kabul edilip birincilikle mezun olan İlk Kadın Orkestra Şefi’dir. 1994’te Antalya Oda Orkestrası’nı kurup, 1997’de bu orkestrayı Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’na dönüştürerek Türkiye’nin 5. Devlet Senfoni Orkestrası’nı gerçekleştiren İnci Özdil, Cumhuriyet tarihinde bir devlet senfoni orkestrası kuran en genç ve ilk kadın orkestra şefi olarak müzik tarihine geçti. Bu arada besteci olan kız kardeşi Sıdıka Özdil’in eserlerinin çesitli ülkelerde ilk seslendirilişlerini gerçekleştirdi. Yaşamının sonraki diliminde de Kafkasya-Adige Cumhuriyeti’nden Hollanda’ya birçok başarıya imza atan Özdil’e, 26 Ocak 2016’da İngiltere’de Kraliyet Müzik Akademisi tarafından onur ödülü verildi (ARAM) ve kızkardeşi besteci Sıdıka Özdil ile birlikte bu ödüle değer görülen ilk iki Türk sanatçısı olarak 11 Mayıs 2016’da Kraliyet Müzik Akademisi’nde yapılan özel bir törenle onur ödüllerini aldılar.

Son Dakika Haberleri