20 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Türkiye özüne dönüyor

Türkiye özüne dönüyor
A+ A-
Zerrin Öztürk

Nevruzla taçlanan mart ayının son günlerinde çok yoğun bir gündemle karşı karşıyayız. İstanbul Sözleşmesi’nin hükümsüz kılınması, kadın gündeminin en önemli konusu oldu. Bazı yöntemsel sorunlar ortaya çıksa da özünde atılan doğru bir adımdır.

Öncelikle saptamamız gereken, 2011’de İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı dönemin, AKP’nin Batı tarafından kuşatıldığı ve teslim alındığı bir dönem olmasıdır.

Sözleşme, Meclisten oybirliği ile hızlıca geçirilmiş, iyi niyet içermeyen bu sözleşmedeki GREVİO raporu düzenlenmesi ile ajanlık resmileştirilmiştir.

Sözleşme, kadına şiddeti önleme perdesi altında ulusal devletlere yönelik etnik ve cinsel bölücülük, yıkıcılık amaçlamış, Türk Kadınını özünden koparıp kontrol etmenin bir aracı olmuştur. Bu durum bugün bütünüyle açığa çıktı.

Türkiye’nin tarihi büyük mücadele sürecinde, İstanbul Sözleşmesi’nin üstlendiği bu görev, dayanağı olduğu 2018 tarihli GREVİO Raporunun, örneğin 15. sayfasında görülür.

Sözleşmenin yürürlüğe girdiği 2014’ten bu yana kadına şiddet, ülkemizde azalacağına artmıştır. Kaldı ki Sözleşme, Avrupa’da ve imzacı ülkelerde de kadına şiddeti azaltmamış, önlememiştir.

Baharı müjdeleyen mart, aynı zamanda Ergenekon duvarlarının kadın öncülüğünde yıkılışının gerçekleştiği aydır. O duvarları yıkan kadınlara selam olsun!

Bu süreç, Ergenekon’da tutsak edilen yurtsever aydınların özgürleşmesiyle ve 15 Temmuz 2016 gecesi darbe girişiminin püskürtülmesiyle çöktü.

Ardından, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi” üzerinden yürütülen ajan faaliyetine karşı, Türkiye temsilcisi değiştirildi.

Türkiye’nin gerçeklerine ve ihtiyaçlarına uygun 6284 sayılı yasanın uygulama eksiklikleri üzerine gidildi. Şiddete karşı önlemlerde yasanın öngördüğü ŞÖNİM ve KADES uygulamalarının işlerliği arttırıldı, yaygınlaştırıldı. Yasanın ve ilgili yönetmeliğinin geliştirilmesi çabalarını destekliyoruz.

Artık, kadına şiddet mücadelesinin doğru zeminde yürütülmesi gündemimizdedir. Ergenekon duvarlarının yıkılması, HDP kapatma davası, İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, Diyarbakır Analarının direnişiyle, Türkiye sırtına saplanan kamayı çıkarıyor. Türkiye özüne dönüyor.

Türkiye özüne dönüyor - Resim: 1

Kadına şiddet İstanbul Sözleşmesi 6284 Medeni Kanun