16 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Türkiye yeniden bir devrimin eşiğinde'

Cumhuriyet 100 yaşında. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet ,Türkiye’ye neler kazandırdı? 100 yılda Cumhuriyet nereye geldi? Mustafa Kemal Atatürk neden dünya lideri oldu? Araştırmacı tarihçi Dr. Mehmet Perinçek ve Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu Aydınlık Avrupa'nın sorularını yanıtladı.

'Türkiye yeniden bir devrimin eşiğinde'
MERAL AKKAYA

Tarihçi ve siyaset bilimci Dr. Mehmet Perinçek, 100. yılında Cumhuriyeti değerlendirdi. “Atatürk’ün Sovyetlerle Görüşmeleri”, “Türk- Sovyet Askeri İşbirliği”, “150 Belgede Ermeni Meselesi” isimli kitapları yazan Perinçek, milli mücadele tarihini belgeleriyle de gün yüzüne çıkaran isimlerden birisi. Moskova Üniversitesinde misafir öğretim üyesi olan Perinçek, Cumhuriyetin 100 yılda nereye geldiğini anlattı. Aydınlık Avrupa’nın sorularını yanıtlayan Perinçek, ‘Korunacak bir Cumhuriyet’ten ziyade yeniden kurulacak bir Cumhuriyetle karşı karşıyayız” değerlendirmesi yaptı.

'Türkiye yeniden bir devrimin eşiğinde' - Resim : 1
Tarihçi ve siyaset bilimci Dr. Mehmet Perinçek

‘KORUNACAK DEĞİL YENİDEN KURULACAK BİR CUMHURİYET’

Cumhuriyet 100 yaşında. 100 yılda Cumhuriyetin geldiği yeri nasıl görüyorsunuz?

Bugün ne yazık ki Atatürk'ün Cumhuriyeti'nden çok fazla bir şey kalmadı. Korunacak bir Cumhuriyet’ten ziyade yeniden Atatürk ilkeleri çerçevesinde kurulması gereken bir Cumhuriyetle karşı karşıyayız.

Ekonomik ve toplumsal hayat açısından baktığımızda, Atatürk döneminin anlayışlarının ortadan kaldırıldığını tespit etmemiz lazım. 1950’den sonra NATO'ya girilmesi ve Küçük Amerika projesinin uygulanmasıyla karşı devrim süreci başladı. Cumhuriyet'in kurumları her alanda zaafa uğratıldı. 1980 Amerikancı 12 Eylül darbesi ve sonrasında dayatılan neoliberal politikalarla birlikte Cumhuriyet kurumlarının ortadan kaldırdığını görüyoruz. Bunu tespit etmek şu açıdan önemli. Önümüzdeki görevleri anlıyoruz. Yani biz bugün Cumhuriyet'ten arta kalanlarla mı yetineceğiz? Yoksa onu inşa edecek bir yol mu izleyeceğiz? Cumhuriyetimizi bir devrimle yeniden mi kuracağız? Esas mesele budur.

‘MAFYOKRASİ REJİMİ HÜKÜM SÜRÜYOR’

Ekonomiye veya devlet yönetim sistemine baktığımızda bir mafyokrasi rejimi hüküm sürmektedir. Neoliberal politikalar özellikle 1980-90’lardan sonra Türkiye’nin ekonomisini tamamen dışa bağımlı hale getirdi. Atatürk'ün o üretim politikalarına büyük zararlar verildi ve Türkiye sıcak paraya bağımlı oldu. Bu politikaların korunacak bir tarafı yoktur. Atatürk'ün yaptığı gibi devletçiliği, kamuculuğu ve milleti esas alan o çizgiyi hakim hale getirme görevimiz var.

‘BÖLGE MERKEZLİ DIŞ POLİTİKA BENİMSENMELİ’

Dış politikaya baktığımızda da yine 1950’lerden itibaren başlayan Batıcı politika bugün hala sürdürmektedir. Bunlar da Cumhuriyet adına korunacak politikalar değil, tam tersi Atatürk'ün yaptığı gibi bölge merkezi dış politikayı savunmalıyız. Türk ordusu bu çerçevede belki de Atatürk çizgisini sürdüren en önemli kurumların başında. Özellikle de 15-16 Temmuz sürecinden sonra Türk ordusu, Cumhuriyeti yıkmaya çalışan yabancı unsurları tasfiye etti. Ama toplam olarak değerlendirdiğimizde korunacak bir Cumhuriyete değil; yeniden Atatürk’ün Altı Ok değerleriyle inşa edilecek bir Cumhuriyete ihtiyaç var.

'Türkiye yeniden bir devrimin eşiğinde' - Resim : 2
Sovyet asker, devlet adamı Semyon İvanoviç Aralov Mustafa Kemal ile (31 Mart 1922)

‘TÜRKİYE’Yİ BÖLME PLANLARI YİNE VAR’

100 yıl önceki durumu düşünelim. Bu topraklar emperyalizmin hedefindeydi. Bugün açısından nasıl bir tablo var?

100 yıl önceki emperyalist; Türkiye'yi bölme, parçalama politikaları tekrardan gündemde. Nasıl 100 yıl öncesi Sevr Antlaşmaları dayatılıyorsa, büyük Kürdistan, büyük Ermenistan projeleriyle Türkiye bölünmek isteniyorsa bugün de benzer emperyalist planlar ve saldırılar söz konusudur.

Büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde, kimi zaman bu bölme planları ortaya çıkmaktadır. Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki karşılaştığı tehditler bunun bir parçasıdır. Suriye'den Doğu Akdeniz'den başlayan Ege ve Trakya üzerinden ve Karadeniz'den de tamamlanmak istenen, Türkiye'yi kuşatma politikaları yine söz konusudur. Batı bugün yine Kurtuluş Savaşı yıllarında olduğu gibi Güney Kafkasya'da Türkiye ile Rusya arasına tampon bölgeler kurmak istemektedir.

İÇ CEPHEDEKİ ZAAFİYET

Bu tehditlerin ortaya çıkmasındaki en önemli neden Cumhuriyet’in temel ilkelerinden vazgeçilmiş olması ve buna bağlı olarak içeride bir zafiyet meydana gelmesidir. İçerideki zafiyetten dolayı bu planlar Türkiye için bir tehdit haline gelmektedir. Ekonomik, kültürel, toplumsal anlamda güçlü bir yapı olursa tehditler Türkiye'ye zarar veremez. Atatürk'ün Altı Ok ilkeleri ile bu planları bertaraf edebiliriz. Güçlü devlet, güçlü ordu, güçlü ekonomi anlayışıyla bu tehditleri boşa çıkarırız.

‘ULUSLARARASI İTTİFAKLAR KURULMALI’

İç cepheyi sağlam tutmanın esas olduğunu söyledik fakat karşılaştığımız tehdidin büyüklüğü göz önünde bulundurulduğunda uluslararası ittifaklar yaratılması zorunludur. Aynı Atatürk döneminde olduğu gibi. Çünkü karşınızda büyük güçler var. Buna karşı direnmekte; yine o emperyalist tehditle karşı karşıya olan ülkelerle bir araya gelmekten geçmekte. Avrasya güçleri birleştirildiğinde bu tehditleri bertaraf etmek işten bile değildir.

'Türkiye yeniden bir devrimin eşiğinde' - Resim : 3

‘CUMHURİYET’İN MİRASINA SAHİBİZ’

Bu anlamda 100 öncesinden şöyle ciddi bir farkta var. Bugün Türkiye, Atatürk ve Cumhuriyet mirasına, deneyimine sahip. Atatürkler bu işe giriştiklerinde arkalarında 1908 Devrimi vardı. Büyük bir devrim tecrübesine ve pratiğine sahip değillerdi. Şimdi bizim avantajımız budur. Bizim elimizde hazır bir reçete var. Hatta Türkiye bu reçetenin çok daha ilerisine hedefler koyabilir. Atatürk'ün bize bıraktığı 100 senelik miras en önemli yol göstericimizdir.

Ayrıca kapitalist, emperyalist sistemin tüm dünyada krize girdiği bir dönem yaşıyoruz. Emperyalist sistemin girdiği bu kriz Atatürklerin dönemindeki krizden çok daha derindir ve toplam olarak bu sistemin dünya çapında inişe geçtiği bir süreç başlamıştır.

‘ATATÜRK’ÜN ZAFER KAZANAN STRATEJİSİ’

Atatürk için neden ‘dünya lideri’ deniyor. Liderliğin kudreti nereden geliyor?

Atatürk'ün belki de en önemli özelliği devrimin ve zaferin matematiğini yani stratejisini doğru koymuş olmasıdır. Atatürk iç cephede milleti bir araya getirerek; dış cephede uluslararası ittifaklar yaratarak doğru bir stratejiye sahip oldu. Atatürk'ün devrimin stratejisinin bir arka planı var. Subay olması, Balkanlar'dan gelmesi, Fransız Devriminin ilkeleriyle tanışmış olması, bunlar çok önemli artıları. Sadece bunlar değil; Atatürk daha genç bir subayken 1904’te not defterine ‘Evvela sosyalist olmalı maddeyi anlamalı’ şeklinde yazmıştır. Sadece Fransız Devrimiyle değil Ekim Devrimiyle de tanıştı. Atatürk, Altı Ok’ta hem Fransız Devriminin hem de Ekim Devriminin ilkelerini doğru bir şekilde bir araya getirerek dünya lideri oldu.

‘DEVRİMLERİN KAPISININ AÇILDIĞI DÖNEM’

Atatürk'ün lider olarak çıktığı dönem, sosyalist devrimlerin ve ulusal kurtuluş savaşlarının kapısının açıldığı dönemdir. İlk sosyalist devrim Rusya'da gerçekleşirken ilk kurtuluş savaşı da Türkiye'de başarıldı. Bu iki devrim dünyada kendisine benzer devrimlerin ve hareketlerin oluşmasına yol açtı.

Dünyanın neresinde olursa olsun emperyalizme karşı direnen milli hareketlerin hepsi Atatürk'ü örnek aldılar. Kuzey Afrika'dan Hindistan'ına; Orta Doğu'nun başka ülkelerine kadar emperyalist güçlerle çarpışan bütün halklar kendi bağımsızlıklarını kazanma mücadelesinde Atatürk’ten esinlendiler. Mustafa Kemal Atatürk, emperyalizmin yıkılabilir olduğunu göstererek bütün dünyadaki tutsaklara örnek oldu.

‘KURUCU İRADEYİ ORTAYA KOYDU’

Atatürk’ün stratejisi, sadece eski sistemi yıkmak değil yerine konulacak yeni sistemi de doğru şekilde tasarladı. Çünkü yıkmak için mutlaka kurmak da gereklidir. Atatürk, o kurucu iradeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açarak milli bir hükümet kurarak gösterdi. Arkasından da Cumhuriyet'i devrimlerle taçlandırarak bunu başardı. Atatürk'ün dünya çapında bir lider olmasının en önemli sebeplerinden biri de devrimci olmasıdır. O devrimciliği yıkmayla kuruculuğu bir araya getirmesinde gösterdi.

‘ATATÜRK GİBİ ÖRGÜTLÜ OLACAĞIZ’

Cumhuriyetin 100. yılında topluma ne mesaj vermek istersiniz?

Türkiye bugün yeni bir devrime ihtiyaç duymaktadır. Çürümüşlüğe neden olan Batıcı, liberal politikalar, toplumun iliklerine işlemiştir. Ancak bir devrimle temizlenebilir. Bu devrimin de zemini vardır. Türkiye'nin içine girdiği süreç, çok kutuplu bir dünyanın yeniden kuruluyor olması, Batılı emperyalist sistemin krizlerle karşı karşıya olması, Türkiye'nin ordusunun hala ayakta olması ve hatta AK Parti iktidarının bile kısmen bunlara yönelmek zorunda kalması bize önümüzdeki süreçte çok ciddi avantajlar sağlamaktadır. Türkiye yeniden bir devrimin eşiğine gelmiştir. Bunu da başarmak aynı Atatürk gibi örgütlü olmaktan geçmektedir. Atatürk bütün başarılarını, örgütlü mücadele içerisinde elde etti. Daha harp okulundayken çeşitli örgütler kurdu; içerisinde yer aldı. Sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ni kurdu ve hayatı boyunca da örgütlü mücadele yürüttü. Örgütlü mücadele sayesinde bu başarılı elde etti. Türkiye'nin önündeki bu sorunları çözmek bir devrim seçeneğiyle mümkün olabilir. Devrim de ancak örgütlü bir toplumun başaracağı iştir.

Atatürk, bağımsızlık mücadelesi ile mazlum milletlere yol gösterdi

Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu, Cumhuriyet’in 100 yılı kapsamında değerlendirmelerde bulundu. Aydınlık Avrupa’nın sorularını yanıtlayan Hatipoğlu, şunları ifade etti: “Cumhuriyet'in gücü, Osmanlı toplumunun yüz yıl boyunca el yordamıyla onu aramış olmasından geliyordu. 19. yüzyıl başlarındaki III. Selim reformlarından itibaren Osmanlı Devleti ve toplumu, geleneksel feodal kalıplar içinde kalarak var olamayacağını anlamış durumdaydı. Bu nedenle nereden başlayacağını ve nasıl yapacağını tam olarak bilemese de, adım adım demokratik devrimler çağının gereklerini yerine getirmeye başladı. Cumhuriyet'e gelindiğinde, arkada zikzaklar, geri dönüşler ve ileriye sıçramalar içeren geniş bir tartışma ve uygulama deneyimi birikmişti. Cumhuriyet, Atatürk ve arkadaşlarının kafasından çıkmış, topluma ihtiyacı olmadığı halde dayatılmış bir rejim değildi. O zamanlar böyle zannedenler olmuş, Atatürk'ün ölümünden sonra rejimin yıkılacağını zannetmişlerdi.”

‘ANTİEMPERYALİZM DÜNÜN MESELESİ DEĞİL’

'Türkiye yeniden bir devrimin eşiğinde' - Resim : 4
ADNAN Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Prof. Dr. Atakan Hatipoğlu

“100 yıl öncede emperyalizmin hedefinde olan bu topraklarda bugün açısından nasıl bir tablo var?” sorusuna yazar Hatipoğlu şu yanıtı verdi: “Türkiye, Kurtuluş Savaşı ile emperyalizm karşısında bağımsızlığını kazandı. Ama emperyalizmi yok edemedi. Emperyalizm yeryüzünden yok oluncaya kadar, bütün milletler onun baskısını hissetmeyi sürdürecektir. Bu nedenle antiemperyalizm ve tam bağımsızlık dünün meselesi değil, bugünün meselesidir. Türkiye'de siyaset yapan her gücün, emperyalizme karşı somut politikalara sahip olması gerekir.”

‘BÜTÜN MAZLUM MİLLETLER ATATÜRK'E İLGİ DUYDULAR’

“Atatürk'ü dünya lideri yapan şey, sadece kişisel dehası ve yetenekleri değil” diyen Hatipoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Atatürk’ün kişisel yetenekleri hiç şüphesiz gerçektir. Fakat bunlarla sınırlı bıraktığımızda kendi ellerimizle bir Atatürk kültü yaratmaktan daha fazlasını yapamayız. Maalesef Atatürkçülüğü devrimci içeriğinden koparan anlayışlar, onu bin yılda bir gelen, olağanüstü bir varlık olarak görme eğilimini beslediler. Atatürk'ten bir mesih yaratmaya çalışarak, kendi konformizmlerini onun olağanüstülüğü iddiasının arkasına saklamaya çalıştılar. Peki, bu durumda Atatürk'ün dünya liderliğinin gerçek temeli neydi? Atatürk, emperyalizm çağında, sömürgeleşme baskısı altındaki mazlum bir milletin tam bağımsız ve egemen yaşamasının muhtemel yollarından birini göstermesi bakımından evrensel değer taşımaktadır. Bizim Kemalizm diye adlandırdığımız altı ilkeyi içeren program, benzer sorunlarla boğuşan başka ülkelerde, başka adlar altında şu ya da bu ölçüde uygulandı. Atatürk, sömürgeleşme baskısı altındaki Asya, Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika halklarının izleyeceği halkçı-devrimci milliyetçilik akımının tarihsel öncülerinden biri olarak, sadece Türkiye ile başlayıp bitmeyen, başka ülkeler açısından da değer taşıyan tarihsel bir tecrübenin liderliğini yaptı. Bu nedenle, demokratik devrim sürecindeki bütün mazlum milletler Atatürk'e ilgi ve saygı duydular.”

‘ÖNÜMÜZDE DEVRİMCİ GÖREVLER DURMAKTADIR’

Hatipoğlu Cumhuriyetin önünde görevler durduğunu belirterek “Türkiye, Cumhuriyet'le bütün sorunlarını çözmemişti. Aradığı rejimi bulmuştu fakat Cumhuriyet'in altının nasıl doldurulacağı, bağımsızlığın nasıl korunacağı, kalkınmanın nasıl sağlanacağı gibi pratik sorunlar, Cumhuriyet rejimi ortak paydası altında ideolojik ve siyasal mücadeleler ile cevaplanmalıydı. Bir başka deyişle, Türkiye'nin demokratik devrim süreci, Cumhuriyet'le en önemli sıçramasını yapmış olsa da, tamamlanmış değildi. Toplumsal değişme süreçleri on yıllara yayılır. 100. yılında Cumhuriyet, hala tamamlanmamış bir projedir ve önümüzde devrimci görevler durmaktadır.” dedi.

29 Ekim Cumhuriyet Mustafa Kemal Atatürk Mehmet Perinçek NATO Doğu Akdeniz Atakan Hatipoğlu 15-16 Temmuz Ekim Devrimi fransız devrimi altı ok küçük amerika