17 Mayıs 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni bir çağ yeni bir dönem

ABD artık Türkiye’yi, ‘kendi çıkarlarına zarar veren saldırgan bir güç’ olarak ilan etmiştir. ABD ve Batı ile Türkiye doğrudan savaş halindedir. Diğer etmenlerle birlikte bu, Türkiye’de şimdiye kadar olduğundan farklı, yeni bir durumdur

Yeni bir çağ yeni bir dönem
A+ A-
ALİ MERCAN

Türkiye Cumhuriyeti yüz yılını geride bırakmış ve ikinci yüz yılına başlamıştır. İlk yüz yılın birikimleriyle çok daha kapsamlı ve birikimli olarak yoluna devam etmektedir. Millî savunma, donanma, doğal kaynaklarını keşfetme gibi çok sayıda ufuklara açılmıştır. Uluslararası ortamda Türkiye, önceki dönemlere göre daha farklı, dikkatle izlenen bir konumda ele alınmaktadır. Asya’nın ağırlık kazandığı ortamda, her an bu yönde değişiklikler yaşamaktayız. Diğer yandan ABD-İsrail ekseni Türkiye’nin önünü kesmek, bölmek ve ekonomik çıkmazını derinleştirmek ve teslim almak için ülkemizi her yönden kuşatmıştır. İşte bu şartlarda seçime gidiyoruz. İktidar ve muhalefetin kafaları, sandığın içine gömülüdür. Hepsi mevkiî kapma yarışındadır. Kulisler, gizli pazarlıklar, boş vaatler ana konularıdır. Belediyeler onlar için kamu hizmeti değil rant kapısıdır. İktidar ve muhalefet için yağma alanı olan belediyeler, DEM Partisi için PKK’ya, Kandil’e hizmet götürme alanı olmuştur. Bu sistemin dışına çıkamazlar, onun sayesinde varlık göstermektedirler.

YENİ BİR ÇAĞ: ASYA ÇAĞI

Türkiye’nin uluslararası konumunu Asya Çağı’yla birlikte ele almak gerekir. Atlantik merkezli emperyalist Batı, üstünlüğünü kaybediyor. Ekonomik, askeri, diplomatik alanlarda gerilediği gibi insanlığı kültürel, ahlaki, her yönden çürüten bir sisteme dönüşmektedir. Yükselen çağın merkezi Çin, Hindistan, Rusya, Türkiye, İran olmak üzere Asya’dır. İnsanlığın kültürel, ahlakî boyutlarda da ilerleme merkezi Asya’dır. Batı da Asya’nın yükselişine dayanmadan, ondan öğrenmeden ayakta duramaz. Örneğin Almanya’nın Volkswagen, Daimler, Opel gibi araba firmaları Çin’deki ilişkileri olmadan yaşayamazlardı. Bu nedenle politik baskılara rağmen ilişkilerini kesmemek için direniyorlar. Almanya ve Avrupa, başta Rusya olmadan birçok ihtiyacını karşılayamaz, motorlarını satacak yer bulamaz. Daha da ilerisi, Türkiye olmadan Batı Avrupa için durum çok vahimdir. Türkiye objektif konumu ve çok yönlü ilişkileri ile Asya’dadır, Asya’nın ön cephesindedir. Ancak AK Parti Hükûmeti Türkiye’nin konumuna rağmen ABD ve Batı ile Asya karşıtı ilişkilerini sürdürmektedir. Bu durum Türkiye’nin öncü konumunu zayıflatmakta ve müttefikleri arasında şüpheler yaratmakta, güven sarsmaktadır. Muhalefete gelince, zaten onlar nereye kadar gideceği bilinmeyen bir Batı bağımlılığı içindedirler. Dahası, Atlantik cephesinin Türkiye’yi kuşatmasında iç cephede karışıklık çıkartma görevine adaydırlar. Türkiye muhalefet partileri, çökmekte olan Batı sistemine sarılmakta ve çıkmaz yolda ısrar etmektedirler.

TÜRKİYE YÜKSELEN ASYA’NIN ÖN CEPHESİNDE

Yükselen Asya Çağı, Türkiye’nin konumunu ve seçim sürecindeki tutumunu açıklamak için önemli bir olgudur. Türkiye hangi şartlar altında seçime gidiyor? Türkiye, Asya’nın ön cephesinde emperyalist saldırganlığa karşı elde silah savaşmaktadır. ABD emperyalizmi ve Siyonizm karşısında Filistin’le aynı kader birliği içindedir. Ülkemiz, Asya’nın ön saflarında olduğu gibi Batı Asya’da, bölgemizde de çok üstün konumlara sahiptir. Türkiye, Asya ve Atlantik arasında bir köprüdür. Emperyalist Batı, Asya’nın merkezlerine ilerlemek ve Çin’i kuşatmak için Türkiye’yi teslim almak istemektedir. Türkiye kuşatılmıştır ve iç kargaşalıklar için bazı güçler hazırlanmaktadır. Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz’de de kışkırtıcı faaliyetler yürütülmektedir. Türkiye, PKK, DEAŞ, FETÖ terör örgütleri gibi aletlerle bölünmeye çalışılmaktadır. Bu aletler, emperyalizm tarafından vekâlet savaşlarında kullanılıyor.

YENİ DURUMUN ANLAMI

ABD emperyalizmi Türkiye’ye karşı kendi güçleriyle saldırıların başına geçmiştir. F-16’larla teröre karşı mücadele alanlarında, Türkiye hava sahasını kapatmıştır. SİHA ve İHA’larımız düşürülmektedir. PKK’ya özel donanım ve silahlar verilmektedir. Son günlerde ilkinde 12, sonra 9 şehit vermemiz bunun bir sonucudur. ABD artık Türkiye’yi kendi çıkarlarına zarar veren saldırgan bir güç olarak ilan etmiştir. ABD ve Batı ile Türkiye, doğrudan savaş halindedir. Diğer etmenlerle birlikte bu, Türkiye’de şimdiye kadar olduğundan farklı, yeni bir durumdur. Yeni durum ve yeni bir dönem bu kadar gerçektir. Türkiye’de şimdiye kadar olduğundan farklı olan bu yeni dönemi anlamadan çözüme ilerleyemeyiz. Seçimlerde doğru bir yaklaşım sağlayamayız. Kısaca bütün faaliyetlerimiz, özetlediğimiz bu savaş cephesi içinde olmak zorundadır. Cephe içinde konumlanmamış bir seçim çalışmasından Türkiye açısından olumlu bir sonuç alınamaz. Özetle seçim cephede kazanılır. Türkiye savaşta iken kafaların seçim sandığına kilitlenmesi vatan diye bir sorunları olmayanların tutumudur. Savaşın dışında kalarak bu seçimlerden ülke için olumlu bir sonuç beklemek aldatmacadır. Türkiye zor bir dönemden geçmektedir. Ancak aydınlığa çıkmak zor dönemlerden geçerek olabilir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz bölücü faaliyetler karşı kahramanca savaşmaktadır. Mehmetçik her türlü şartta kararlılıkla savaşıyor. Ancak Silahlı Kuvvetlerimiz savaşta yalnız başınadır. Hükümet, Politika zaaf içindedir. Zaafında ötesinde AK Parti yönetimi savaş halinde olduğumuz ABD, İsrail ve Avrupa ile sıcak para pazarlıkları ve faizli borç peşindedir. Türkiye’ye saldıran emperyalistlerle sıcak para uğruna ilişki halindedirler. Türkiye, ABD’nin Türkiye’ye saldırı ortağı Siyonist İsrail ile ticaretine devam etmektedir. Muhalefet PKK terör örgütü elemanlarıyla birlikte alçakça Silahlı Kuvvetleri arkadan vurmakta, Suriye’nin, Irak’ın kuzeyinden geri gelmesini istemektedirler. Teröre karşı mücadeleden vazgeçmeyi önermektedirler.

VATAN SAVAŞI’NIN İKİNCİ CEPHESİ

Vatan savaşının diğer cephesi ekonomik alandadır. Emperyalistlerin kapılarında sıcak para arayışları da çıkmaz yoldur. Vatan Savaşı cephesinin dışında kalmaktır. Ekonomik iflaslar, derinleşen kriz milletimize hayatı dayanılmaz kılmaktadır. 2023 seçimlerinden sonra ekonominin Mehmet Şimşeklere teslim edilmesi bunalımı derinleştirdi. Sıcak para ve faize bağımlı ekonomi yönetimi vergileri tabana yayarken Türk ekonomisi uluslararası para babalarının ve döviz rantçılarının at koşturacağı bir alan haline çevirdi. Kamuculuk ve korumacılık hasıraltı edildi. Halkımızı derinden etkileyen ekonomik kriz savaşın ikinci cephesidir. Görüldüğü gibi bu alanda da Yönetim zaaf içindedir. AK Parti ile bir çıkış umudu yoktur. Hükûmete karşı kararlı devrimci muhalefet yürüteceğiz.

EKONOMİK KRİZE BU SEÇİMLE ÇARE ÜRETİLEMEZ

Ekonomik kriz derinleşmeye devam ediyor. Bu sistem içinde ekonomik krize bir çözüm bulunamaz. Zaten sorunlarımız borçlanma ekonomisinde, Batı’ya bağımlılıktadır. Devlet zaaf içindedir. İktidar zaaflar içindedir. Anayasa Mahkemesi, Meclis, hükûmet zaaf içindedir. Kafalar sandığa gömülmüştür. Sandığın içinden Türkiye’nin Vatan Savaşı ve Üretim Devrimi ihtiyacı görülmemektedir. Şu an sandıkta sistemin çıkmazı vardır. Kim oy atarsa atsın çıkmazı seçmiş olur. Vatan Savaşı’nda Mehmetçik yalnızdır, üreticiler sorunlarıyla baş başadırlar.

TEK ÇARE VATAN PARTİSİ ÖNDERLİĞİNDE MİLLÎ HÜKÛMET

Bu sandıktan çözüm çıkmaz, seçim cephede kazanılır. Çünkü Türkiye fiilen savaşmaktadır ve bu savaşı es geçemez. Bütün olanaklarımızla ve içinde bulunulan duruma uygun olarak cephede yer almak zorunludur. Biz bütün gücümüzle seçimlere katılacağız, bütün oy pusulalarında Vatan Partisi olacaktır. Ancak bu çaba cephenin bir çalışma alanı olarak ele alınacaktır. Türkiye bir savaşın içindeyken Mehmetçiği yalnız bırakan politikacıları teşhir etmek, milletimizi ve ordumuzu cepheye, savaşa dâhil etmek için çalışacağız. Seçim bitince savaş henüz sona ermemiş, ekonomik kriz devam ediyor olacak. Türkiye’nin ekonomik krize karşı tek çaresi, Vatan Savaşı’nın yürütüldüğü silahlı cephenin yanında yer almak ve Üretim Devrimi koşullarını hazırlamaktır. Mevcut sistem partileriyle bunun gerçekleşemeyeceği her geçen gün kanıtlanmaktadır. Seçim sandıklarına kafaları kilitleyerek ancak sistemin yıkımı devam eder. Milli Hükûmet’e giden yol savaş cephesinden geçmektedir. Emperyalist hegemonyacılığın denetimi ve gösterdiği seçeneklerle ancak çözümsüzlüğe gidilebilir. Bu nedenle ana görevimiz vatan savunması ve Üreticilerin Millî Hükûmeti’ni harekete geçirecek şekilde cephede olmaktır. Bu şekilde seçim ancak cephedeki tavırla belirlenebilir. Çünkü savaşın alanı seçimle sınırlı değildir. Cephede savaşa katılarak milletimizi burada toplayarak sonuca katkı sunabiliriz. Üreticiler ve milletimizle birlikte Vatan Savaşı cephesinde buluşmanın yollarını bulmalıyız. Başarı ve ilerlemenin yolu üreticilerin örgütlenmesi ve harekete geçirilmesiyle, bu adımların cephede buluşmasıyla olabilir. Üretici örgütleri ve kitle önderleriyle ilişkiler ve onlarla ortak eylemlere girişmek kritik bir çalışmadır. Kitle Önderleriyle ilişkiler ve onları Partimize kazanmak büyümenin ve seçimde de başarının anahtarıdır.

POPÜLİZME HAYIR GERÇEKLERİ AÇIKLAMAKTAN KORKMAYALIM

Üreticilerle görüşmelerde onların sorunlarını anlatmanın dışına fazla çıkmayalım gibi görüşlerle karşılaşıyoruz. Oysa üreticiler kendi sorunlarını bizden daha iyi biliyor. Bu sorunları biz onlardan öğreniyoruz. Onlara, ekonomik krizin sebebinin emperyalist sömürü, borçlanma ekonomisi uzlaşmacı politikalardan oluştuğunu açıklamalıyız. Özellikle kitle önderi kesimlerin durumu çok iyi bildiğini ve bizimle ortak noktada buluşabildiğini hemen görürüz. Burada çıkacak sorunlardan geri adım atmak yerine açıklamakta ısrar etmeliyiz. Eğitici, dönüştürücü ve sabırlı olmalıyız. Kavratılamayacak insan yoktur. Duruma böyle bakmalıyız.

ÇIKIŞ YOLU ÜRETİCİLERİN MİLLÎ HÜKÛMETİ

Tek çıkış yolu Vatan Partisi önderliğinde Milli Hükûmet’tir. NATO’dan çıkalım. İsveç’in NATO’ya alınmasına hayır! Teröre ve onu yöneten ABD-İsrail Siyonizmi’ne karşı komşularla işbirliği. Bölgemizde bütünlüklü strateji, komşularla sıkı işbirliği... Mecliste PKK’ya yer yok. İncirlik ve Kürecik üslerine el konsun. Üretim ekonomisi ve iç cephede birlik. Tek çare Vatan Partisi önderliğinde Millî Hükûmet. Milletimizi ve devletimizi Vatan Savaşı cephesinde birleşmeye çağırıyoruz!

Asya ABD