08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hazır olmak

Yavuz Alogan

Yavuz Alogan

Eski Yazar

A+ A-

1907 yılında Şam’daki 5. Ordu emrinde Kurmay Yüzbaşı olarak gayrinizami harple tanıştığında 24 yaşındaydı. Çadırda kitap okuma alışkanlığı edindi. Suriye’de öğrendiklerini bir yıl sonra Trablusgarp’ta Bingazi birliklerine komuta ederken uygulayacaktı. Aynı zamanda siyasi görevliydi. 1908 Devrimi’nin hürriyet fikirlerini Libyalılara anlatıyordu. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmıştı. Hem asker hem komitacıydı. Yıllar sonra Kâzım Karabekir İstiklâl Harbi anılarında Mustafa Kemal’in zaman zaman askeri hiyerarşiyi hiçe sayan bir çeteci gibi davrandığını eleştirel bir üslupla yazacaktı.
Hayatı boyunca mücadele edeceği İslami gericilikle ilk kez 31 Mart’ta (1909) karşılaştı. O sırada 3. Ordu’ya bağlı Selanik Redif Fırkası’nın Kurmay Başkanı’ydı. Mirliva Mahmut Şevket Paşa komutasındaki birliklerle İstanbul’a girdiğinde 28 yaşındaydı. Kuvayı İnzibatiye’nin çıkardığı isyanların, Anzavur, Çapanoğlu, Koçgiri ayaklanmalarının gerici ve işbirlikçi hamurunu ilk kez o zaman tanıdı. Taşkışla’da “Şeriat isteriz” diye bağıran Avcı Taburları’nı gördü, “Hareket-i İrtica” kavramıyla tanıştı. Yirmi bir yıl sonra irtica ayaklanmasına ilk tepkisi şöyle olacaktı: “Menemen’i coğrafyadan siliniz.”
1910’da Fransa’da Mareşal Fosch komutasında İngiliz ve Fransız birliklerinin askeri tatbikatına katıldı. En gelişmiş piyade savaşı taktiklerini öğrendi. Askeri birliklerin sevk ve idaresinde telgrafın önemini anladı. Uçakların savaştaki rolünü gördü. Batılıların fesle dalga geçtiklerini fark etti. Rivayete göre, “Bu komik şapka kafamızda olduğu sürece kimse fikirlerimize itibar etmez,” dedi.
1911’de Trablusgarp’taydı. Tobruk ve Derne’de “bizi mahvetmek isteyen emperyalizm”le ilk kez karşılaştığında 30 yaşındaydı. Balkan Faciası başladığında Bolayır’da görevliydi. Bulgar Ordusu’nun zaferine tanık oldu. Ordunun içine tarikat ve siyaset girince bozgunun kaçınılmaz olacağını anladı. Cumhuriyet döneminde orduyu dini ritüellerden ve siyasetten uzak tutacaktı.
1913’te Sofya askeri ataşeliği sırasında başında bir homburg şapkayla fotoğraf çektirdi. O sırada 32 yaşındaydı. On iki sene sonra Kastamonu Vilayet binasının balkonundan halka şöyle diyecekti: “Efendiler, bu şemsi siperli serpuşun adına şapka derler.” Sofya’da özgür ve kültürlü kadınları tanıdı, balolarda dans etti, Fransızcasını geliştirdi. Moltke ve Clausewitz okudu.
Dünya Savaşı patladığında 33 yaşındaydı. Gelibolu yarımadasında modern savaşın bütün imkân ve kabiliyetlerini tecrübe etti. Ülkenin potansiyel entelektüel kuşağının yok oluşunu gözleriyle gördü. Kurtuluş Savaşı sırasında öğretmenlerin cephe gerisinde tutulmasını emredecekti.
1916’da Doğu Cephesi’nde Rus birlikleriyle savaşıyordu. Muş’u Ruslardan kurtardığı için “altın kılıç” madalyasıyla ödüllendirildiğinde 35 yaşında bir Mirliva (Tuğgeneral) idi. 1918’de Veliaht Vahdettin efendinin yanında Kayzer II. Wilhelm’in karargâhını ziyaret etmek için Almanya’ya gitti. Birkaç ay sonra Halep civarında General Allenby komutasındaki İngilizlerle savaşıyordu.
Mustafa Kemal, 26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe’de atından indiğinde 41 yaşındaydı ve “hazır”dı. Doğu’yu ve Batı’yı anlamış, her türlü savaşı, zaferleri ve bozgunları görmüş, siyaseti ve insanları tanımıştı. İmparatorluk Ordusu’nun en parlak, en bilgili, en tecrübeli komutanlarından biriydi. Geçmişinde en ufak bir leke yoktu. Çevresindeki askerler de Dünya Savaşı’nın bütün cephelerinde savaşmış, hayatları üç kıtada at üstünde geçmiş komutanlardı.
Fakat Cumhuriyet Devrimleri’ne karşı çıkan silah arkadaşlarını terk etmekten çekinmeyecekti. Devrimlerin diyalektiğini biliyordu. 1926’da İttihatçılardan artakalanları tasfiye etti. Yeni bir sayfa açmak istiyordu.
Tarihte mucizeye yer yoktur. Akıl yoluyla açıklanamadığı için doğaüstü güçlere atfedilen olaylara mucize denir. Kurtuluş Savaşı ve Devrimler aklı, bilimi, teknolojiyi ve savaş tecrübesini temel alan çok genç bir asker ve sivil kadro tarafından başarıldı. Çok ilerisinde oldukları toplumu peşlerinden sürükleyerek at sürdüler. Devrimleri düştüğü yerden kaldırıp sürdürmek ve gericiliği yok etmek için bugün de mucizelere değil, iyi yetişmiş genç öncü kadrolara ihtiyaç var.

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları
HDP sorunu 24 Ağustos 2019
Müşterek harekât 17 Ağustos 2019
Yeni bir dünya 06 Ağustos 2019
Üretim devrimi 03 Ağustos 2019
Demokrasi sorunu 30 Temmuz 2019