İhvan-ı İsrail

Geçen haftaki yandaş gazetelere baktığımızda gördük ki düne kadar İsrail’e atıp tutanlar birden bire ağız değiştirdiler. İsrail ile birlik olup İran’la savaşmak gerektiğini yazanlar bile oldu. Bunlar, Tunus’ta ve Mısır’da Arap Baharı sürecinde iktidara getirilen İhvan-ı Müslimin’i  savunan ağızlardı. Şimdi İhvancıların yerini İsrail aldı. Bu hızlı değişimi görünce İhvan-ı Müslimin’in adını İhvan-ı İsrail olarak değiştirmeye karar verdim.Nedir bu İhvan-ı Müslimin?“Müslüman Kardeşler” demektir...Bunlar 1920’lerde Mısır’da ortaya çıktılar. Ve bugünkü El Kaide’nin, Boko Haram ve IŞİD gibi örgütlerin atası oldular.Şimdi onların yerini İsrail alıyor gibi...Şaşırtıcı da değil...Çünkü; İsrail, Beşşar Esad’a karşı terör estiren IŞİD’in en kuvvetli destekçilerinden birisi. Uluslararası sömürü sistemini açıklayan çalışmalarıyla tanınmış bulunan Kanadalı Prof. Michel Choussudovsky İsrail’in Golan Tepeleri’ndeki IŞİD militanlarına silah ve tıbbi malzeme yardımı yaptığını yazdı. Yani Müslüman Kardeşler felsefesi ile İsrail yayılmacılığı arasında bir bağlantı var.Tayyip Erdoğan’ın da Suriye ile bozuşmasının sebeplerinden birisi bu Müslüman Kardeşler.  Beşşar Esat, İhvan-ı Müslimin’in Suriye’de siyasete girmelerine izin vermediği için bu ülke teröristlerin saldırısına açıldı.***Lakin Amerika emretti; Müslüman Kardeşler şimdilik kenara alındı. Artık  2010’da seçimleri kazanmak üzere kurgulanan “Van Münit!” sloganı piyasadan çekilecektir. Bundan sonra AKP iktidarı, Filistin davasını kem küm ederek alçak perdeden savunacak, Mescid-i Aksa’yı Yahudilerin işgal etmesini görmezden gelecektir. 3 Temmuz 2003’te General Sisi’nin darbe yaparak devirdiği  İhvan-ı Müslimin yanlısı eski Mısır Cumhurbaşkanı Mursi de unutulacaktır. Eğer Rabia işareti de yasaklanırsa kimse şaşırmasın. Sırada darbeci diye kavga ettikleri Sisi ile barışma vardır...Bu müminlere, iktidarda kalmak için her yol mubahtır... CAHİL ÇOCUK İBRAHİM KARAGÜLSaray’dan verilen işaretle, bir anda İhvan-ı Müslimin’likten İhvan-ı İsrail’liğe sıçrayanlardan birisi de Yeni Şafak adlı gazeteyi yöneten İbrahim Karagül oldu. Bu zat, Ortadoğu’da yaşananları, Amerikan işi olmaktan çıkartarak Türkiye-İran savaşı gibi gösterdi. Hatta daha ileri giderek İran yönetimini şöyle tehdit etti: “Eğer Sen Şah İsmail’liğe soyunuyorsan, Türkiye’yi de Yavuz olmaya zorluyorsun demektir.”Buram buram kan kokan bu cümledeki cehalet, bu adamların kimliğini de gösteriyor.Cahil çocuk İbrahim oku da öğren:- Şah İsmail’in bugünkü İran ile de İran milleti Farslılarla da ilgisi yoktur. Bugünkü İran Fars’tır; Şah İsmail Türktür.- Bugünkü İran Devleti  Fars devletidir; Şah İsmail’in 15 yaşında iken 1501’de İran coğrafyasında kurduğu Safevi Devleti Türk devletidir.- Şah İsmail, senin putlaştırdığın o Yavuz’dan daha Türk idi; devleti de Osmanlı’dan daha Türk bir devletti.- Şah İsmail cahillerin sandığı gibi bir Şii değil tam bir Türkmen Alevisi yani Kızılbaş Türklerden birisiydi.- Şah İsmail’in felsefesi ile Humeyni Şiiliği’nin hiçbir benzerliği bulunmuyordu.- Bugünkü İran yönetimi de bizim Sünni yobazlar gibi Şah İsmail düşmanıdır. Çünkü Şah İsmail; İran’ı büyük ölçüde Türkleştirmiştir ve bu da Farslıların hiç hoşuna gitmemektedir.- Cahil çocuk İbrahim! Şah İsmail bugün Azerbaycan tarafından milli kahraman ve ata kabul edilen bir ulu ozandır. Onun Baku’daki heykeli Baba Haydar Aliyev tarafından daha Sovyetler Birliği yıkılmadan  dikilmiştir.- 21. Yüzyıl’da bize örnek olacak liderler; bir gecede 40 bin Türk’ü katleden Yavuz tipliler olamaz... İbrahimgillerin, ikide bir, bu katile gönderme yapması, bunların psikoloğa ihtiyaçlarının olduğunu göstermiyor mu?Unutma İbrahim! Katilin destekçisi de cinayetin ortağı sayılır. KADIKÖY VE ESENYURT’TAN SELAM20 Aralık’ta Kadıköy’de Vatan Partililerle birlikteydik. Sohbetimiz çok sevildiğinden bütün Kadıköylülere açık olarak yineleme sözü verdik. İskele’ye inip Aydınlık sattık ve oradan okurlarımıza selamlar getirdik.27’sinde ise Esenyurt Esenkent’teki yurtseverlerle buluştuk. CHP’li ve MHP’li dostlarımızın da yer aldığı bu toplantı da çok verimli geçti. Sünni Mezhepçilik ve etnikçilik (Kürtçü ayrılıkçılık) üstünden Türkiye’nin içine iteklendiği siyasi bataklığı anlatıp kendimizce çözüm yollarını gösterdik.Türkiye’nin şu sıralarda “etnik terör ve mezhepçi teröre karşı bir “Vatan Savaşı” verdiğinin altını çizdik.Kurtuluş yolunun da Atatürk ilkeleri, akılcı eğitim ve laiklik olduğunu vurguladık.Bizi çok sıcak biçimde kucaklayan bu iki ilçemizdeki Atatürkçülere teşekkür ediyorum.Oralarda söylediğim gibi; saflarımızı kuvvetlendirerek ve çevremizdekileri de yanımıza çekerek yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Ve er geç biz kazanacağız...Artık çağdaş hayat tarzından yana olan sivil toplum kuruluşlarına ve partilerimize daha fazla görev düşmektedir. Çünkü ülkemiz yol ayrımına gelmiştir. PKK ile savaşta, mezhepçi terörle ve Fethullahçı çete ile mücadelede “ama, fakat” demeden Cumhuriyet rejiminin yanında olacağız... Bizler yerimizde sağlam durursak bu mücadeleyi Cumhuriyet er geç kazanacaktır.  Zaten Atatürkçülerin umutsuz olmaya hakları yoktur...