26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İşte Deniz Baykal'ın Köşk bombaları

Sabahattin Önkibar

Sabahattin Önkibar

Eski Yazar

A+ A-

Deniz Baykal'la evinde sohbet ediyoruz.

İlk olarak 26 yıl önce CHP Genel Sekreteri iken röportaj yaptığım, bilahare defalarca ekranda ağırladığım Deniz Baykal'ı ilk defa bu kadar endişeli buldum:

"Sabahattin Bey, ülkem adına çok kaygılıyım. Ayrışma ve savrulma had safhaya yükseldi. Bu duruma dur denilmezse korkarım kötü şeyler olacak."

Deniz Bey siyasetçi üslubu ile değil, gerçek bir akil ya da devlet adamı sorumluluğuyla uzun uzadıya ülkenin girdiği siyasi, sosyal ve ekonomik kaosu aktarıyor.

Araya girip "çözüm ya da çıkış yolu" dememle, sözü Cumhurbaşkanlığı seçimine getiriyor:

"Bu seçim toplumsal silkinmenin bir fırsatı olabilir ve olmalıdır."

Tam bu noktada Baykal'a Kemal Kılıçdaroğlu ile bu konu ile alakalı yaptığı görüşmenin perde arkasını soruyorum.

Deniz Bey Kılıçdaroğlu'na şunları söylemiş:

-"CHP-MHP ve diğer muhalefet mutlaka ortak bir aday belirlemeli.

-Birinci tura partiler kendi adayları ile girsin denilirse bunun adı Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına rıza göstermektir.

-CHP illa da kendi adayımı çıkaracağım derse bu isim genel başkan olan siz (Kılıçdaroğlu) olmalısınız; zira CHP örgütü ancak genel başkanı aday olursa kampanyanın merkezinde olur.

-Ben (Baykal) sadece CHP'nin adayı olmam.

-CHP ile MHP benim ismimde uzlaşır ise aday olurum.

-Aday olduğum gün sadece MHP değil, SP'den İP'ye, DSP'den DP'ye, BBP'den BTP'ye bütün muhalefet ile bir araya gelip ortak bir strateji ile Türkiye Cephesi'ni oluşturarak sonuç alırız."

Ve bugün itibarı ile tablo:

Deniz Baykal MHP ve diğer muhalefet partilerinden yoğun destek mesajları alıyor.

Sohbetimizde Baykal'a, "Kemal Kılıçdaroğlu'nun sizi aday olmanız ve Köşk'e seçilememeniz durumunda o rüzgârla CHP'nin başına dönersiniz endişesi ile istemeyeceği iddiaları" diyorum.

Baykal bu sorum üzerine Kemal Bey'in dürüstlüğünden söz ediyor ve onun kendisinin de duyduğu bu türlü spekülasyonlara itibar etmeyeceğini düşünüyor.

Deniz Bey ısrarla "Benim derdim CHP Genel Başkanlığı değil, Türkiye'yi bu girdaptan kurtarmak" diyor.

Tam bu bölümde şu hususun altını çiziyor:

"MHP eğer biz Deniz Baykal'ı destekleriz derse CHP liderliği ve yönetimi bundan kaçamaz. Bunun sorumluluğu var ve izah edemezler."

13 GÜNDÜR GÜNEYDOĞU PKK'NIN!

Diyarbakır-Bingöl, Muş-Bingöl, Muş-Kulp, Kulp-Hazro, Diyarbakır-Hani, Lice-Hani yolu bugün itibarıyla 13 gündür kesik ve PKK denetiminde.

Hayır, bu soyut bir iddia değil, Genelkurmay'ın bile kabul ettiği hakikat.

Bu yollardaki asfaltlar BDP'li belediyelerin, yani devletin iş makineleriyle kazılmaya devam ediliyor.

Dahası bu yolların ağızlarına PKK kontrol çadırları kurmuş.

Söyleyin, bu tablonun adı isyan değil midir?

Dahası, Güneydoğu'nun fiilen PKK'nın denetimine girmesi değil midir?

Koca bir coğrafyanın yollarında denetim örgüte geçmiş, kimsenin umurunda değil.

Peki, PKK bunu niye mi yapıyor?

Karakol inşaatlarını durdurmak için!

Karakol bayrak misali bir devletin namusudur.

Ona karşı çıkmak gerçekte bayrağa, birliğe ve üniterliğe karşı çıkmaktır.

Kahredici olan, devletin valilerinin bu kalkışma ile boğuşacağına APO'ya takdir mesajlarını sunmalarıdır.

Dün Melih Aşık da yazdı, AKP'nin misyonu belli, peki ya CHP?

Güneydoğu göz göre göre elden çıkarken Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında bir söz olsun niye etmedi?

Amerikan planına karşı çıkmamak ve örtülü destek için mi?

Vah Türkiyem, ah CHP!