26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kanadalı maden şirketlerinin faaliyetlerine eleştirel bakış

Melih Baş

Melih Baş

Gazete Yazarı

A+ A-

Bu yazımızda Bilim ve Ütopya dergisinin eylül sayısında yer alan bir yazının özetine yer vererek dikkatinizi Kazdağları yöresindeki altın madenciliği ve bunun karşısındaki duruşlara dikkatinizi çekeceğiz.
Öncelikle Bilim ve Ütopya dergisinin genel yayın yönetmeni Emrah Maraşo’nun da başyazısında vurguladığı gibi meselenin özüne inilemedi.

Meselenin muhalefet cephesinde yer alan bir derneğin AB hibesi kullanması tartışmasına Mustafa Pamukoğlu’nun bu sayfadaki yazısı (23.8.2019) noktayı koydu gibi. Benim de katıldığım görüşlerine karşı yanıt görmedim. Pamukoğlu, kısaca, Türkiye’nin de katılımı olan bu fonlardan alınan hibelerle iyi şeyler de yapılabileceğini ayrıntılarıyla yazdı. Yanı sıra Yavuz Alogan da hibe eleştirisini sosyal medyada eleştirdi. Bence de!
Ayrıca tüm Kazdağlarını savunan insanlara ‘gidin de PKK’nın orman yangınına ya da CHP’lilerin imar yanlışlarına karşı çıkın’ demek Kazdağları savaşımını ciddiye almamak ve onlarla yan yana durmamak anlamına gelmez mi? Elbette ona da karşı çıkılması gerekir.

Kazdağları’nda insanlar Kanadalı emperyalist şirkete ve onların işbirlikçilerine karşı anti ekoemperyalist bir savaşımla vatanlarını ve yaşamlarını korumaya çalışıyorlar. Dikkat, mesele ağaç değil bir ekosistem olarak ormanlar ve de insanlardır. Madencilik faaliyetlerinin ekonomik-sosyal-ekolojik değerlendirmeleri tarım ve turizm lehine sonuçlar vermekte, içilen su solunan hava zehirlenmektedir. Meraklısı orman mühendisi (VP’li) Prof. Dr. Uçkun Geray’ın yazılarını okuyabilir. Maden mühendisi Prof. Dr. İsmail Duman’ın Bilim ve Ütopya’da ve Aydınlık’ta eleştirel yazıları da çıkmıştı! Ayrıca benim Ulusal Kanal’daki Geçim ve Tutum izlencemde ÇOMÜ’den Prof. Dr. Kenan Kaynaş ile yaptığımız TV izlencesini de Youtube içinde izleyebilirsiniz.

Maden yasası değişikliğinin serüvenini, ÇED (çevresel etki değerlendirme) nedir ve mevzuatı AKP döneminde nasıl değişti; SED (sosyal etki değerlendirme) nedir; altının ekonomipolitiği nedir, nerede kullanılır, kim kazanır, sosyal ve çevresel maliyeti nedir? Bu soruların yanıtları bilimsel olarak çok geniştir. Kişisel olarak 1977’den beri bu işin ekonomisiyle, ekolojisiyle, sosyal boyutuyla ilgileniyorum, hem kuramsal olarak hem de örgütsel eylemlilik içinde. Meraklısı yayınlarıma ulaşabilir. İnanın o denli öğrenilecek şey var ki! Öğrenmeye ve gelişmeye açıksanız elbette.
Uğur Mumcu’nun yazdığı gibi önce bilgi sahibi olup, sonra fikir sahibi olmak daha yararlı olabilir.

ÖZGÜR UYANIK MAKALESİNE KISA BAKIŞ
Bu ayki Bilim ve Ütopya dergisinde sevgideğer Özgür Uyanık’ın ‘Kanadalı şirketlerin Latin Amerika’daki maden faaliyetleri’ başlıklı yazısında Kanadalı maden şirketlerinin bu ülkelerde ne gibi çevresel ve sosyal maliyetlere yol açtığı bir bir ele alınmış. Kutluyorum. Yazısının sonunda belirttiği madencilik ile ilgili sonraki yazılarını da merakla bekliyorum. Özellikle madenciliğin ekonomik analizleri, ÇED ve SED analizleri, kamu işletmeciliği bağlamları çok önemli.
Uyanık diyor ki;
-Emperyalist ülkelerin maden şirketleri günümüzde sömürgeciliğin en acımasız ve doğrudan temsilcileridir ve rejim bile değiştirebilmektedir.
-Toplumsal çatışmaların ve doğaya verilen zararların hukuki süreçlerini yönetmeyi çok iyi bilmektedirler. (Bu konuda 01.07.2019 tarihli yine altın madeni, yine Çanakkale, yine hile başlıklı yazıma bakınız.)
-Şirketler hem doğaya geri dönülemez zararlar vermekte ve hem de sosyal çeteleşmelerle sosyal zararlar vermektedir.

SONSÖZ
Ö. Uyanık yazısını şöyle bitirmiş: Konunun milli ekonomiye katkısı, getirisi-götürüsü iyi hesap edilmelidir. Toplumda suni ayrışma, kutuplaşma ve çatışmayı doğurması, ulusal yapıya verdiği tahribat unutulmamalıdır. Doğaya verdiği geri dönülemez zararlar ekonomik hesaba katılmalıdır. Yeraltı ve yerüstü kaynakları, su ve orman oranları kıt olan ülkelerde bu yolla birikim sağlamanın bedeli Çernobil etkisinde olabilir. Zira Latin Amerika dünyanın sularının ve ormanlarının üçte ikisini barındırmasına karşın bugün neredeyse siyanürsüz nehri kalmamış durumdadır.