26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Katliamın sinsi gerekçesi!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

PKK geçtiğimiz yılın ortalarında Güneydoğu’nun 13 ilçesinde başlattığı “özyönetim” teröründe çok büyük kayıplar verdi...
Yüzlerce barikat, hendek ve siper kazılması, yüzlerce evin birbirine tünellerle bağlanması ve ağır militan-mühimmat yığınağına rağmen örgüt tarihinin en büyük darbelerinden birini aldı...
Cizre, İdil ve Sur’da aylarca direnmeye çalışan örgüt binden fazla kayıp verirken, diğer 8 ilçede ise yurttaşların duyarlılığı nedeniyle varlık gösteremedi...
Üstelik dağ kadrosundan gelen teröristlerin “başkaldırı” zorlamasıyla PKK yönetiminin kışkırtmaları da halkı PKK saflarına itemedi...
PKK artık Cizre’de varlık gösteremiyor... Sur’da ise PKK’lılar son saldırılarını 3 gün önce yaptılar ve 12 kayıp verdiler. Bu eylemden sonra Diyarbakır’ı aylardır inleten kurşun ve bomba sesleri tamamen kesildi...
Ankara’da önceki gün 37 kişinin ölümüne yol açan intihar saldırısı da işte bu erozyona karşı, “ayaktayız” mesajı vermek uğruna düzenlendi...
Aslında asıl amaç Sur ve Cizre’de öldürülen binde fazla militan için misilleme yapmak değildi, asıl amaç önceki gece saat 22.00’den itibaren sokağa çıkma yasağı başlatılan Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde planlanan büyük askeri operasyonu durdurmaktı...
Çünkü Yüksekova PKK’lılar için yalnızca “kurtarılmış bölge” olarak tanımlanan bir ilçe değil, hem Kuzey Irak’tan sızan teröristlerin geçiş- ve barınma merkezi hem de Güneydoğu’da planlanan başkaldırının asıl lokomotifi...
Son 6 yılda 50 kadar güvenlik görevlisinin sokaklarda şehit edildiği ilçe operasyon için günlerce öncesinden tanklarla kuşatılmıştı...
PKK işte “siviller öldürüldü” propagandasına dayanarak Yüksekova ve Nusaybin’de yapılacak büyük operasyonların önünü kesmek için Ankara’da bir “gözdağı” eylemine girişti... Yani her zaman ki gibi nafile bir eylem!..

PKK eski PKK!..
Köy basmak, yol kesmek ve çoluk çocuk demeden mezralarda katliamlar yapmak...
PKK, 1984-1993 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu’da yüzlerce katliam yaptı... Yöre insanını korkutmak ve örgüte yardıma zorlamayı amaçlayan baskınlarda binlerce sivilin katledilmesi bölgeyi bir korku coğrafyasına dönüştürdü...
PKK son 10 yılda da darbe aldıkça ve kayıp verdikçe hep sivil hedeflere yöneldi... Örgüt Ankara’da geçen Ekim ayında yaptığı ilk eylemde siyasi grupların toplandığı Ankara Garı önünü seçmiş ve canlı bomba yüzden fazla yurttaşın ölümüne yol açmıştı...
Geçtiğimiz aylarda Kızılay’da yapılan bombalı araç saldırısı da Genelkurmay personelini hedef almış, 28 kişi can vermişti...
PKK önceki gün ise direkt sivilleri hedef alarak eski stratejisine yöneldiğini de duyurmuş oldu... Ancak bu eylem örgütün güçlendiğini değil, tam aksine eski çaresiz ve zayıf günlerine döndüğünü kanıtlamaktan öteye gitmiyor...
Ne yazık ki bu eylem, PKK’nın hedefinin artık siviller olduğunu da duyuruyor!.. Çünkü amaç Batı’da da kaos yaratmak... Ve acil “önlem” alınmazsa, yeni eylemlerin yaşanacağı kaygısı da giderek büyüyor...

Devletteki çatışma...
“Önlem” alınsın da ama nasıl?.. Baksanıza; bir değil, iki değil, üç değil... Bu kaçıncı gaflet?.. Bu kaçıncı çıkmaz ve bu kaçıncı ihmal?..
Herkes farkında; Ankara’daki her eylemden sonra MİT’in, emniyeti “uyardı”ğına ilişkin haberler resmi belgeleriyle birlikte medyaya yansıdı...
Belli ki istihbarat kurumları olaylarda ihmallerinin olmadığını kanıtlamak için “gizli” uyarı yazılarını bilinçli olarak medyaya sızdırdı...
Ankara’da önceki gün gerçekleşen patlamanın dumanı bile sinmezken, ABD ve MİT’in, saldırı olacağı konusunda “günler öncesinden uyarı” yaptığına ilişkin haberler sosyal medyaya yansıdı...
Evet; devletin istihbaratı eylemlerle ilgili duyumları önceden alıp uyarı yapıyor olabilir... Hatta unutmayınız ki, istihbarat kurumları Ankara saldırısından 3 gün önce bomba yüklü 20 aracın plaka ve markalarını da duyurmuşlardı!..
Peki, söyler misiniz istihbaratın değerlendirilmediği bir ülkede, önceden yapılan uyarıların ne kıymeti kalıyor ki?..
Asıl sorun şu olmalı; AKP ile cemaat arasındaki çatışma devletin istihbarat ve güvenlik birimleri arasında da bir çekişmeye yol açıyor... Ne yazık ki bu vahim sıkıntı istihbarat kurumları arasındaki koordinasyonu ve entegrasyonu da iyice bozuyor... Kanıtları ortada!..
PKK Ankara’nın bağrında 3 kez kolaylıkla katliam yaparak 175 kişiyi öldürdüğüne göre, ne yazık ki herkesin burnuna “derin ihmal” kokusu da geliyor... “Devlet Denetleme Kurulu” nerede acaba?..

Sazı sözü kesmeyen TRT!..
Bu köşede defalarca vurguladık; ülkede terör o kadar sıradanlaştı ki, toplum artık üzerine ölü toprağı serpilmişçesine sessiz ve tepkisiz duruyor!..
Peki, bir ülke neredeyse her gün adeta kan ağlarken, toplumun terörü bile kanıksaması kadar vahim bir yaklaşım olabilir mi?..
Baksanıza, terör artık Güneydoğu’da değil, ülkenin başkentinde bile üçüncü kez katliam yapmasına rağmen ulusun bireylerinde Twitter öfkesinden başka tepki yok!.. Terörü sıradanlaştıran zihniyete yazıklar olsun...
Bir de terörü sıradanlaştıran medyanın pervasızlığı var ki sormayın!.. Ankara yaralıların çığlıklarıyla inlerken, televizyon kanalları “acı aşk” hikayelerine yoğunlaşmıştı!.. Ve ne yazık ki devletin TRT’si de “Sazlı-Sözlü” eğlencesinden vazgeçmemişti!..
Kurbanların cesetleri yerdeyken “TRT Müzik” istifini bile bozmadan tam gaz yayındaydı ve şarkıdan-türküden ne yazık ki geri durmamıştı...
Ankara’da dumanlar çığlıklara karışırken Türk televizyon kanalları acaba “yas” halinde mi diye bakarken, TRT’deki “Sazlı-Sözlü” programından şu şarkı da yükseliyordu; “Ben bir selvi boylu yardan ayrıldım...”
Yazıklar olsun sana TRT!.. Yazıklar olsun kan, göz yaşı ve ölümlere rağmen keyfinden geri kalmayan reyting kölesi televizyonlar kanallarına!.. Çünkü pervasız ve ruhsuz tavrınızla artık iyice mide bulandırıyorsunuz...