26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 20°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Kimin eli kimin seçiminde?

Hüseyin Vodinalı

Hüseyin Vodinalı

Eski Yazar

A+ A-

ABD’de Neocon Hillary seçimi kaybedeli beri bir Trump-Rusya hikayesi gündemde.

İddia o ki, Rusya lideri Putin, ABD seçiminde emir vermiş, ajanları da Hillary yerine Trump’ı seçtirmiş!

ABD’nin müesses nizamının bu mavrasının tek dayanağı da Christopher Steele adında eski bir İngiliz ajanı.

Bu eski MI6 ajanı yakında iftira suçundan mahkemeye de çıkacak.

Putin ise ne zaman bu suçlamaları duysa keyifleniyor.

Çünkü ABD gibi dünya lideri olma iddiasında bir ülke, Putin’in seçimlerine müdahale edebilecek kadar kudretli olduğu iddiasında.

Ama benim derdim ne Putin, ne de hiç hazzetmediğim Trump.

Kimin eli kimin seçiminde? - Resim : 1

Benim derdim, seçimlerime müdahale edildi diyen CIA’nin neredeyse dünyanın her bir ülkesindeki seçime müdahale etmeyi bir alışkanlık haline getirmesi.

Bunu diyen de ben değilim bizzat CIA’nin yöneticileri.

Mesela eski CIA Başkanı James Woolsey’nin son açıklamaları.

Kimin eli kimin seçiminde? - Resim : 2

Woolsey, “Biz CIA olarak diğer ülkelerin seçimlerine karıştık. Ama bu iyi bir nedenle, komünistlerin iktidara gelmesine engel olmak içindi” dedi.

Ünlü Amerikalı siyaset bilimci Loch K. Johnson da New York Times’ta, “CIA 1947’de kurulduğundan beri diğer ülkelerin seçimlerine elini sokmuştur” diye yazdı.

Mesela Rusya seçimlerine…

YELTSİN’İ KİM SEÇTİRDİ?

Yazımın bu noktasında bir başka yazardan alıntı yapacağım.

Araştırmacı yazar Yılmaz Dikbaş’ın 2007 tarihli yazısında, Yeltsin’i kimin nasıl seçtirdiği çok güzel anlatılıyor:

“Sene 1993.

Yer Rusya…

Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin, 'radikal reformların' süreceğini duyuruyordu.

Oysa kendi yardımcısı Rutskoy bile bu reform programını 'ekonomik soykırım' olarak niteliyordu.

Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin'e karşı siyasi hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin'e karşı olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin'i görevden almaya çalışıyorlardı.

Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.

Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel yetkilerle kendisi yönetecekti.

ABD'nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin, muhalafete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Artık işler çığrından çıkmıştı.

Rusya çok tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı. On binlerce Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.

Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993 günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm dünya televizyonları, Rus parlamentosunun topçu ateşi altında kalışını anında yayınladı.

Kimin eli kimin seçiminde? - Resim : 3

ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin'in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat Yeltsin'i destekliyordu.

Yeltsin, Aralık 1994'de Çeçenistan'a askeri saldırıda bulunup işgal etti. Moskova'nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi.

Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldı, iç politikada güç duruma düştü.

IMF'ye teslim olmuş Rusya'nın 1995'de dış borçları çok artmıştı. Hem bu borçları ödemek hem de Rusya'da yeni türemiş işadamlarının 1996 başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir özelleştirme yağması başlattı.

Rusya'nın en büyük fabrika ve işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para karşılığı yok pahasına sattı. Bu hissleri ele geçiren, kendilerine oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldular.

Yeltsin ikinci kez başkan olmak istedi.

İşte şimdi sıra geldi, Boris Yeltsin'in ikinci kez devlet başkanlığına seçilişinin öyküsüne.

Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995'de iki kez kalp krizi geçirdi.

17 Aralık 199 5'de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar. Yeltsin'in dolaylı olarak desteklediği 'Vatanımız Rusya Partisi' oyların sadece % 12,2'sini alırken, Genadi Zuganov'un liderliğindeki 'Rusya Federasyonu Komünist Partisi' oyların % 34,9'unu alarak seçimden birinci parti olarak çıkmıştı. Artık herkes, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov'un kazanacağına kesin gözüyle bakıyordu.

Şubat 1996'da Boris Yeltsin, Haziran 1996'da yapılacak devlet başkanlığı seçimine katılacağını duyurdu.

Bir dönem daha başkan olmak istiyordu.

Yeltsin'in karşısında iki güçlü aday vardı:

Komünistlerin lideri Genadi Zuganov ve General Aleksandr Lebed.

Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:

Kimin eli kimin seçiminde? - Resim : 4

Genadi Zuganov: % 50-55

General Lebed: % 30-35

Boris Yeltsin: % 2-8

Ekonomiyi IMF'ye teslim eden, Rusya'nın yeraltı ve yer üstü zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan, halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin'i halk artık istemiyordu. Onun alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri arasındaydı.

Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin taraftarları paniğe kapıldılar. En çok korkanların başında, özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar geliyordu. Bu kişiler toplanıp, Yeltsin'e başkanlık seçimlerini iptal etmesi için baskı yaptılar. Açıktan açığa, 'Seçime gerek yok, ülkeyi bir diktatör olarak siz yönetin!' diyorlardı. Bunları söyleyenlerin tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya'nın yeni demokrat yıldızlarıydı.

Yeltsin kendisine verilen öğüdü dinlemedi. Seçim kampanyasını yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme yağmasının mimarı Çubais'i getirdi.

Çubais hemen işe koyuldu. Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına akıtacaktı. Bu hizmetlerine karşılık olarak da Çubais, özelleştirme adı altında Rusya'nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş çekecekti.

'Öküz Bokunu Altın Diye Yutturanlar' Moskova'da Yapılacak başkanlık seç iminde uygulanan kural şuydu: İlk oylamada oyların % 50'sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.

Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50'sini alamazsa, bir ay içinde ikinci bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.

Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.

Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer adaylara televizyonda konuşma fırsatı verilmiyordu. Buna rağmen yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed'in çok gerisinde kalıyordu.

Yeltsin'in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok çabuk bir çare bulmak zorundaydılar.

Ve buldular da.

Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD'den yardım istediler.

Açıkcası, Amerikalıların Rusya'ya gelip başkanlık seçimini kendilerine kazandırmalarını bekliyorlardı!

Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı Moskova'ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.

Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gordon, Dick Dresner ve Joe Schumate acele Moskova'ya geldiler ve hemen işe başladılar.

Peki, bu üç danışman hangi konuda uzmandılar?

Seçim kampanyanlarını yönlendirmede uzmandılar. Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, 'öküz bokunu altın diye yutturabilecek' kertede yetenekliydiler. Şimdi de Yeltsin'i Rus halkına, 'eşi bulunmaz demokrat bir lider' olarak yutturacaklardı.

Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: Yeltsin'in rakipleri hakkında medya sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı!

Ruslar bu öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük ilkesine bağlı kalınacaktı. Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:

Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız, dürüstlükle seçim kazanılmaz!

Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:

Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası 'çok sevecen, çok tonton' bir kişi rolünü oynayacaktı! Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.

Yeltsin'in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını istemiyorlardı .

Amerikalı uzmanlar yine sert çıktılar, rol yapmadan, halkı kandırmadan seçim kazanılamazdı!

Yeltsin'in seçim kampanyası neredeyse tam bir çıkmaza girmişti ki, üç Amerikalı uzmanın ABD'den getirilmesinde payı olan Rusya'nın özelleştirme vurguncusu dolar milyarderleri ve medya patronları araya girdiler.

Ateşli tartışmalardan sonra Amerikalı üç uzman danışmanın önerileri kabul edildi. Artık Yeltsin'in seçim kampanyasında ipler bu üç Amerikalının eline geçmişti.

Yetenekli üç Amerikalı uzman; bir yandan Yeltsin'in nerede, neler konuşacağını, kimlerle buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı sloganları üretiyordu.

Rus medyası, Yeltsin'in rakipleri hakkında asılsız dedikodular, yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başında olanların bile kafalarını karıştırıyordu.

Yeltsin'in rakipleri Zuganov ve Lebed, bu karalama kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini duyuracak, değil bir televizyon kanalı, bir gazete dahi bulmakta zorlanıyorlardı .

İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996'da başkanlık seçimleri yapıldı.

Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:

Yeltsin % 35,3, Zuganov % 32, Lebed % 14,5.

Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin için çok büyük bir başarıydı. Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran % 35'e çıkmıştı! Yeltsin'in kampanya ekibi sevinç içindeydi. Üç Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni başladığını söylüyordu.

Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla geçmişlerdi, ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.

Yeltsin'e acele bir öneri götürdüler: İlk aşamada % 14,5 oy alan Lebed'e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve Lebed'in ikinci aşamaya katılmasını önleyin!

Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996'da Başkan Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi.

Lebed'i, 'Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri' ve 'Başkanın Ulusal Güvenlik Danışmanı' olarak atadı. Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci aşamasından çekilmiş olduğunu ilan etti.

Lebed'in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov'a kalmıştı.

Üç Amerikalı uzman, Zuganov'u yıpratacak kampanyaya hemen başladılar.

Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamın da şu sloganları tekrar edip durdu:

'Zuganov'a verilecek oylar, Komünistleri tekrar iş başına getirecektir!', 'Zuganov'u seçmek demek, diktatör Stalin'i diriltmek demektir!', 'Zuganov'a verilecek oylar, demokrasinin sonu, özgürlüklerin sonu olacaktır!', 'Bir komünist olan Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya'da iç şavaş çıkacaktır!', 'Mal sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat Yeltsin'e verin!', 'ABD'nin ve Avrupa'nın saygı duyduğu Başkan Yeltsin'i seçin!'.

Medya bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu Rus işadamlarının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu. Tam bu sırada IMF, Rusya'ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu. Yeltsin'in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.

Üç Amerikalı uzman, Yeltsin'e bir öneri daha götürdüler:

Neredeyse iki yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini hemen ödeyin!

Ödemeler derhal yapıldı.

Televizyon kanalları, birikmiş emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin Yeltsin'in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü nasıl öptüklerini tekrar tekrar gösterip durdu.

Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha geçirdi.

Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka, Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu.

Yeltsin'in yanına hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı. Bu olumsuzluğun ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi.

Yüzde 68,9 katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:

Yeltsin % 53,8, Zuganov % 40,3.

ABD'den özel olarak getirilen üç Amerikalı uzman, medya ve özelleştirme vurguncularının desteğiyle, 'öküz bokunu altın diye' Rus halkına yutturmayı başarmışlardı. Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya'nın devlet başkanı olarak seçilmişti.

Yeltsin ikinci kez başkan olarak seç ildikten sonra, IMF'den 40 milyar dolar borç alındı. Ancak bu para devletin kasasına girmedi! Yeltsin'in kızı Tatyana ve seçimlerde Yeltsin'den yana olan özelleştirme vurguncularının Amerika ve Avrupa'daki banka hesaplarına yatırıldı!

Bu gerçek öykü, 2002 yılında Amerika'da çekilen bir filmin senaryosunu oluşturdu. Fimin adı şuydu: 'Spinning Boris'. Türkçeye şöyle çevirebiliriz: 'Boris Yeltsin'in Rus Halkına Kaktırılması'.”

Kimin eli kimin seçiminde? - Resim : 5

TÜRKİYE FARKLI MI?

Türkiye’de de 2002 seçimlerinde benzer bir senaryoyu yaşadık.

ABD, Irak’ın (ve 60 bin askerle Türkiye’nin) işgaline bir türlü vize alamadığı Ecevit hükümetini devirmek için işe koyuldu.

Amerika’nın hükümetteki adamı Kemal Derviş, tam ekonomik krizin ortasında erken seçim lazım diye ilan etti.

Ardından MHP lideri Bahçeli, seçimin 3 Kasım’da yapılması gerektiğini söyedi.

Önce Savaş yanlısı faşist senatör John Mc Cain, İstanbul’a gelip MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ve Motorola borçlusu Cem Uzan ile bir yemek yedi.

Aydınlık dergisi bu haberi fotoğraflı olarak kapaktan vermişti.

Cem Uzan Genç Parti’yi kurdu.

Kemal Derviş de DSP’den İsmail Cem’i ikna etti, Yeni Türkiye Partisi diye parti kurdurdu.

ANAP ile DYP zaten perişandı.

Ve 2002 3 Kasım seçimlerinde AKP, yüzde 34 oyla birinci parti oldu.

Genç Parti’nin aldığı yüzde 7 küsurluk oyla, DSP, ANAP, DYP ve MHP de baraj altı kaldığı için, sadece CHP ile birlikte parlamentoya girip ezici bir çoğunluğun da sahibi oldu.

16 yıldır her seçimden aynı sonuç çıktı.

Ama Yeltsin’den sonra gelen Putin, FETÖ tasfiyesi ve PKK ile çözüm sürecinin bitimi sonrası ABD’nin düşmanı olan Erdoğan işleri değiştirdi.

CIA şimdi otursun ağlasın, Rusya bizim seçimimize karıştı diye!