26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Kınından çıkan kılıç’ nereyi gösteriyor?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in 6 yıllık esaretten sonra Silivri’den çıkarken söyledikleri, siyasetin bundan sonraki rotasını da çiziyordu...

Hem de Atatürk’ün geriye itildiği, laikliğin dinamitlendiği ve cumhuriyetin bertaraf edilmeye çalışıldığı bu kaotik süreçte çok anlamlıdır o sözler...

Doğu Perinçek’in Silivri zindanı önünde söylediklerinin içinde en vurucu cümle artık hedefteki siyasetin de bayrağı gibidir:

“Kınından çıkmış kılıç gibiyiz...”

Bu kılıç; iki tarafı keskin, kendini vuran, kendine ihanet eden ve gaflet ve ihanetin kör pusulasına dönüşen bir demir parçası değil!..

Bu kılıç; ihanetin değil yurtseverliğin, dönekliğin değil yiğitliğin, ahmaklığın değil adamlığın, korkaklığın değil cesaretin elindedir...

Unutmayınız; içeriden yalnızca Doğu Perinçekler, Tuncay Özkanlar, Şener Eruygurlar, Hikmet Çiçekler, Merdan Yanardağlar ve Hasan Atilla Uğurlar çıkmadı... İçeriden; esarete, zindana, işkenceye ve ihanetlere rağmen paslanmayan bir “kılıç” da çıktı...

O yüzden o kılıç; içeriden çıkan bir avuç vatanseverin değil, ezilen, izlenen, dinlenen, tehdit edilen ve bastırılmaya çalışılan milyonların da elindedir...

Cumhuriyetin, laikliğin, ulusalcılığın, Atatürkçülüğün, sosyalistliğin, solculuğun, demokratlığın, yurtseverliğin köreltilmeye çalışıldığı bir ülkede, Silivri’den çıkan kılıcın neşter atacağı alan da bellidir;

Demokrasiyi, cumhuriyeti, Atatürk’ü ve vatanseverliği ortadan kaldırmaya kalkışan; gerici-bölücü ittifak, tarikat-cemaat siyaseti ve döneklikle liboşluğun yularında, bataklıktan çıkamayan Truva kısraklığı da milletin hedefidir...

ATATÜRK’TE BİRLEŞENE KADAR!..

Hiç kuşkunuz olmasın; insanlık ve demokratik hakları, özgürlükleri ellerinden alınanlar; onlar için “çeteci”, “darbeci” ve “terörist” diyen ahmakların aksine, demokrasi mücadelesinde kendilerini düşman ilan edenlere karşı adam gibi mücadele edeceklerdir...

Tıpkı Perinçek gibi içeriden çıkan diğer yurtseverlerin mesajları da işte bu yöndedir...

Aydınlanma, cumhuriyet ve demokrasi kavgası için bilenmiş o kılıç mesajı da gösteriyor ki, “Ergenekon” ve “Balyoz” gibi kumpaslarda, asıl suçlu ortaya çıkana kadar ve cezalarını çekene kadar, aydınlanmacıların Atatürkçülük ve ulusalcılık mücadelesi de ivme kazanacaktır...

Gerisi “teferruat” olduğu için cumhuriyet karanlıktan kurtulana kadar o mücadele kılıcı elde kalacaktır!.. Yani AKP ve müttefikleri iktidardan gidene kadar...

Sağcısı, solcusu, dindarıyla; Türk, Kürt, Arap ve tüm etnik unsurlarıyla “tek vatan, tek bayrak” diyenler, bir “Milli Hükümet” kurana kadar ve topyekûn “Atatürk”te birleşene kadar kınından çıkan kılıca el uzatın...

ERGENESON’UN TÜKÜRÜĞÜ!..

Devran döndü sonunda... Her şey tersyüz oldu... Adalet yerini buldu, gaflete itilen demokrasi kör uykusundan uyandı, özgürlükler kendine geldi...

5 yılı aşkın süredir Silivri zindanında esaret altında tutulan yurtseverlerin özgürlüğü, ülke genelinde büyük heyecan yarattı...

Herkes aynı fikirde; “geç oldu ama neyse... Hak yerini buldu ama neyse!..”

Adaletin vicdanını kanatan bir “kumpas”ın açtığı yara kanasa da belli ki, tek çare özgürlük, ilaç gibi kullanılacak!.. Başka çare yok çünkü...

“Kumpas”la, “tertip”le hapsedilen özgürlüğün yarattığı heyecan, adalet duygusunu kaybetmemiş insanlar için bir yüceliktir... O yüzden son günlerde yaşanan tahliyeler için söylenecek söz de bellidir; “Bunlar güzel şeyler...”

Suçsuzun mağdur edilmesine isyan etmek nasıl bir öfkeyse, zindancılıkta teşrifatçılık yapmak da bir o kadar sinsiliktir!..

Geç de olsa özgürlük güzel de acaba bu özgürlükleri kelepçeletenler, tetikleyenler, zindancılığı kışkırtanlar, adaletten önce hâkim ve savcı kesilenler, “darbe”, “çete”, “örgüt” safsatasıyla hukuktan önce yargısız infaz yapanlar bundan sonra ne diyecekler acaba?..

Cezaevinde ölenler, kansere yakalananlar, sağlıklarını yitirenler, çocuklarından, ailelerinden ayrı kalanlar, özgürlüğe hasret bırakılanlar karşısında; yandaş tetikçiler nasıl ahkam kesecekler?..

Onlar, acaba yıllardır vicdansızlıkları, nefretleri, öfkeleri, kinleri ve iftiralarıyla, vicdansızlığın dikenli yataklarında uyumaya çalışırken, özgürlüğün bu uyanışı karşısında ne yapacaklar?..

Merak etmeyiniz; zindancılığın, kumpasçılığın, tertipçiliğin taşeronluğunu, sözcülüğünü yapanlar kullanılacakları başka bir mecra da bulurlar elbet...

Bulurlar da milletin tükürüğünden kurtulabilirler mi işte o çok kuşkulu!.

ÖNCE EKMEK VURULDU SONRA BERKİN...

Demokrasi ne talihsiz bir makamdır öyle... Herkesin üzerinde kavga ettiği ama herkesin de aynı zamanda vurmaya çalıştığı bir makam...

Nedir ki demokrasi?.. Nedir ki, herkesin o ulaşmaya çalıştığı, ancak her adımda geriye itilen sınırsız ve de gizemli güç?..

Demokrasinin bence tek anlamı var; yaşam hakkı... Yaşam vuruldu mu, demokrasi külliyen rahmete kavuşmuştur...

İşte bu ülkede son dönemde ardından sürekli Fatiha okunan tek anlayıştır demokrasi... Çünkü bu ülkede son 12 yılda, bağrından sürekli kurşunlanan tek makam o işte; demokrasi...

Tıpkı emeğin vurulması, tıpkı alın terinin vurulması, tıpkı ahlakın vurulması, tıpkı onurun vurulması ve tıpkı “ekmeğin” vurulması...

Toptancı anlayışla bakarsanız; emeğin-ahlakın-namusun birleştiği tek temiz nesnedir ekmek...

İşte 15 yaşındaki Berkin Elvan, demokrasi kavgasının içinde, bir fişek parçasına hedef oldu... Demokrasi kavgasının içinde ekmeğe giderken başından vuruldu...

Türkiye’de “korku imparatorluğu”nun faşizan timlerinin, hedef gözetmeksizin, serseri kurşunların taarruzuyla vurduğu tek güç Berkin değil... Demokrasi vuruldu Türkiye’de... Berkinler ve ondan önce demokrasi yolunda kurşunlananlar, katledilenler gibi...

Berkinler için demokrasiyi ayakta tutmak zorundayız... Öyle yapacağız ki, ne ekmek vurulsun ne de insan...