26 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

2002 yılında gördüğümüz 14 yıl

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-
Herkes şaşkınlık içinde, Türkiye Şanghay İşbirliği yoluna girdi.
Şaşıracak bir şey yok, Türkiye’nin mecburiyetleri yürürlükte.
2002 yılının 29 Aralık günü, Vatan Partisi bu süreci olduğu gibi görmüş. Aydınlık’ta “Ani ve köklü kopuşa doğru” başlıklı başyazıda gelecek yıllar, sanki yaşanmış gibi belirlenmiş.
Programımızda kutup yıldızımızı belirlemişiz: “Hayatta en hakiki yol gösterici bilimdir.” Vatan Partisi’nin “mecburiyetler yürürlükte” , “dinamikler işliyor” diye adlandırdığı süreçler, bilimsel uğraşın verileridir.
Aslında Vatan Partisi, yaşadığımız süreci daha 1980’li yıllarda saptadı. Herkes, “ABD efendiliğinde tek kutuplu dünya kuruluyor” iddiasına teslim olmuşkan, Nisan 1987’de “Çok Kutuplu Bir Dünyaya Doğru” tahlilini yapmıştık (Saçak dergisi, Nisan 1987 ve Teori, Aralık 2007).
AKP henüz iktidara gelmiş, iki ay bile olmamış. Bölgemiz, ABD’nin Irak’a ikinci saldırısının eşiğinde. İşte o koşullarda, 29 Aralık 2002 günü Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğine baktığımız zaman görünen manzarayı aynen şöyle yazmışız:
ANİ VE KÖKLÜ KOPUŞA DOĞRU
2002 yılında gördüğümüz 14 yıl - Resim : 1
Türkiye’nin geleceğini belirleyecek çok kritik bir sürece giriyoruz. ABD saldırısının Irak’la sınırlı kalmayacağı şimdiden görülüyor. Bu askerî harekât, Ortadoğu ülkelerinin ötesinde, Rusya, Çin, Fransa, Almanya gibi devletleri de yakından ilgilendiriyor.
ABD’NİN STRATEJİK HEDEFİ
ABD’nin stratejik hedefi, bugün dünyada büyük devletler arasındaki rekabetin odağı olan Orta Asya’yı ele geçirmektir. Dünya petrol ve doğalgaz yedekleri, kıymetli madenler, hepsi orada. Ayrıca ABD, Orta Asya’ya yerleşerek, 21. yüzyıldaki düşmanları olarak kabul ettiği Çin ve Rusya’nın arasına kama gibi girmek istiyor. ABD’nin Irak harekâtı, birinci olarak bu stratejik hedefle bağlantılıdır. Ortadoğu, Orta Asya’nın kanadında yer alıyor.
ABD KUKLA DEVLETTEN VAZGEÇEMEZ
Ancak Kuzey Irak, ABD için, yalnız Orta Asya’yı denetim altına almak açısından değil, ayrıca kendi başına da önemlidir. Rakip Asya ve Avrupa’nın enerji kaynakları orada. Türkiye ve İran’ı parçalama planları da, Kuzey Irak’ta kurulan Kukla Devletin pekiştirilmesini gerektiriyor.
Bütün bu olgulardan tek bir sonuç çıkar: Kuzey Irak’ta Kukla Devleti oturtmak ve yasallaştırmak, ABD’nin önümüzdeki askerî harekâtının esas hedefidir. İsrail açısından da aynı vazgeçilmez hedef geçerli, Siyonizmin bölgedeki biricik ittifak olanağı, yine o Kukla Devlet’tir.
Altını çiziyoruz: Washington’un meselesi, kesinlikle Saddam Hüseyin’i devirmek ve Irak’ta istediği rejimi kurmak değildir. Bunu anlamak için tek bir soru yeter: ABD ile Irak arasındaki hangi anlaşmazlık savaşa yol açıyor? Bu sorunun cevabında petrol belirleyici değil. Sırf petrol yüzünden olsaydı, Irak, ABD ile savaşmak yerine anlaşmayı yeğlerdi. Bağdat’ın savaşı göze almasının nedeni, ülkesinin parçalanmasıdır.
İsrail’in asli fail rolünde bulunması da, ABD’nin Kukla Devleti yerleştirme hedefinden ileri geliyor.
Savaş öncesinde Türkiye olarak en başa bu gerçeği yazalım: ABD’nin bu harekâtta vazgeçemeyeceği bir hedef varsa, o da Kukla Devletin bölgeye dayatılmasıdır.
ABD ZATEN TÜRKİYE’Yİ KAYBETMİŞ
ABD acenteleri hemen fırlayacaklardır, “ABD enayi mi, Türkiye’yi kaybetmeyi göze alsın?”
ABD, zaten Türkiye’yi kaybetmiş ve o nedenle de gözden çıkarmış. CIA’nın “Küresel Eğilimler 2015” başlıklı Dünya Raporu, 21. yüzyılda Türkiye’nin çıkarlarının Rusya, İran ve Çin ile birleştiğini saptıyor (Bkz. Aydınlık, sayı 783, 21 Temmuz 2002, s. 34). Doğru!
Devletler, nesnel gerçeklere göre hareket ederler. Rusya, Yugoslavya, Türkiye, İran, Irak, Çin, Hindistan, Kore vb: Bu devletler, ABD’nin küreselleşme programının önündeki en önemli engellerdir. Öte yandan Avrupa Birliği ve Japonya, ABD’nin dünya hâkimiyet planına taş koyan rakipleridir. 21. yüzyılın saflaşması, işte bu gerçekler üzerine oturacaktır ve oturmuştur. Yoksa birtakım acente kafalıların efendileri hesabına imal ettikleri yalancı dolmalara göre değil.
ABD’NİN ÖNÜNÜ KESEN GÜÇ: TÜRKİYE
ABD, Türkiye’yi gözden çıkarmanın da ötesinde, artık hedef tahtasına koymaktadır. Arkadaşımız Erol Bilbilik, Türkiye’nin ABD tarafından “başıbozuk devletler” sınıflaması içine alındığını birkaç yıldan beri belgeleriyle gösteriyor.
Gözleri açılmayanlar için, en önemli uyarı, ABD’nin bu yıl Lozan’ın yıldönümünde, 24 Temmuz günü başlattığı “Binyılın Meydan Okuması 2002” (Challenge of Millenium 2002) adlı Türkiye’yi işgal tatbikatıdır. Yunan Ordusunu Türkiye’ye karşı olağanüstü bir hızla silahlandıran, hatta uçak gemileri veren, Washington yönetimidir. Barzani’ye Türk Ordusu’na karşı kullanmak üzere 200 Stinger füzesi veren de onlar, PKK’yi silahlandıran ve Kuzey Irak’ta eğiten de onlar.
Dahası, artık ABD’nin önündeki en önemli engel, Irak değil, Türkiye’dir. Atlantik’in ötesinden yapılan saldırının önünü kesen güç, şu anda Türk Ordusu’dur. ABD’nin bütün faaliyeti de, bu direncin kırılması üzerinde yoğunlaşmıştır.
ABD PKK’Yİ ATEŞE SÜRMEK ÜZERE
Şu anda Kuzey Irak’taki meydan okumalar, Türkiye ile ABD arasındadır. ABD basını, Türk tanklarının Kuzey Irak’a girişini fotoğraflarla veriyor ve kaygısını açığa vuruyor.
Artık Kuzey Irak’ta cevabı aranan soru şudur: Bölgeyi kim denetim altına alacak? Bölge ülkeleriyle adı konmamış bir ittifak içine giren Türk Ordusu mu, ABD Ordusu mu?
ABD işte bu koşullarda PKK’nin düğmesine basmış ve eğittiği PKK kuvvetlerini ateşe sürme işaretleri vermeye başlamıştır. Doğal olarak kesenin ağzını da açılmıştır. ABD PKK’ye 125 milyon dolar tahsis etmek yanında, uyuşturucu ihalesini de vermiş bulunuyor.
CEPHE CEPHEYE GELİYORUZ
Görüldüğü gibi, ABD ne yapacağını biliyor. Türkiye, ABD ile karşı karşıya gelmiştir. Bundan sonra bütün gelişmeler, bu nesnel saflaşmayı doğrulayacaktır. Hatta süreç, her iki tarafı anî ve köklü bir kopuşa götürmektedir. ABD, işte bu nedenle acenteleri aracılığıyla Türkiye halkının gözüne kül serpmektedir. Daha kötüsü, bir operasyonla hükümeti ele geçirmiş ve Türkiye’yi hükümet mevzilerinden, iç hatlardan kuşatmıştır.
GÖZÜMÜZÜ AÇALIM
Bu durumda, yok 90 bin ABD askeri geliyormuş, yok üsler açılıyormuş, yok ABD ve Türk Ordusu birlikte harekat yapacakmış, yok 25 milyar dolar geliyormuş falan filan, bunlar hep Türkiye kamuoyuna atılan sis bombalarıdır. Şu an ilişkilerin özeti, oyalamadır, küçük ödünlerle durumu idare etmektir.
Gözümüzü açalım ve önünden kaçamayacağımız gerçeği görelim: Eğer milli devletimizi, toprak bütünlüğümüzü ve halkımızın barış ve özgürlük içinde yaşamasını savunuyorsak, ABD’nin bu saldırısını caydırmak, artık caydıramıyorsak başarısız kılmak durumundayız.
Bundan sonra ABD’nin başarısı, Kukla Devletin kurulması ve Türkiye’nin parçalanmasıdır.
Türkiye’nin başarısı ise, ABD’nin önünün kesilmesidir.
MÜMKÜN MÜ
Korkarak kazanılacak bir şey yok, mümkün!
Mümkün olmayan, ABD’nin hedeflerine ulaşmasıdır.
Kanıt yine ABD’den. Washington’un perde arkasındaki gerçek lideri Dick Cheney, Ortadoğu’da başlatacakları savaşın bitmeyeceğini söylüyor. Zafer beklemiyorlar. ABD’nin savaş kliği, savaşı savaş için çıkartıyor, zafer için değil. Çöken ekonomilerine savaşla can verecekler. Aynen eroin bağımlısının “Altın Vuruş”la intiharı gibi.